1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. İKİNCİ DALGA
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

İKİNCİ DALGA

A+A-

Dr. Okan Dağlı ile birlikte yürüttüğümüz ve SIM TV’de yayınlanan ‘Salamis Tartışmaları’ programını yeniden başlattık.

‘Kapanma’nın bir gereği olarak programa Mart 2020’nin ilk haftasında ara vermiştik.

Şimdi, ‘normalleşme’nin bir parçası olarak ama ‘ikinci dalga’ tehdidi altında yeniden başlamış olduk.

Bu tehdit nedeniyle programın bu haftaki konusu ve ismi ‘İkinci Dalga’ oluverdi.

İkinci dalga kavramının anlamını iyice kavramalıyız.

Aksi halde bu kez şansımızın yardımcı olmasına güvenemeyiz.

Sağlık bilimciler, neredeyse uluslararası bir koro halinde konuşuyor.

Tam da korona salgınından kurtulma hesaplarının Dünya’nın her yerinde yapıldığı bir dönemde bu ‘ikinci dalga’ kavramını gündeme getirdiler.

Bu gündem, hem tehlikenin niteliği ve boyutlarının kavranması için hem de bundan sonra tehlikeye karşı alınacak önlemlerin anlaşılması için çok yararlı olmuştur.

Kamuoyunda doğru şekilde anlaşıldığı gibi, bu ‘ikinci dalga’ kavramıyla anlatılmak istenen şey, aslında yeni ve daha güçlü/yaygın bir tehlikenin eşikte beklediği ve her an bununla yüzyüze gelebileceğimizdır.

Çünkü virüs artık her yerde dolaşmaktadır ve çoklu giriş yollarına sahiptir.

Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘birinci dalga’yı şans eseri ucuz atlattık.

Turizm mevsimi olmadığı için yaygın turist girişi yoktu.

Üniversiteler ikinci dönem eğitimine başlamış olduğundan öğrenci girişleri de neredeyse tamamlanmıştı.

İçeride, çok yakın ilişki içinde olduğumuz Kıbrıs’ın güneyinde yönetim alarm zillerini çok erken çalmıştı.

Dışarıda ise, yakın ilişki içinde olduğumuz komşularımızda, örneğin Türkiye’de salgın çok belirgin değildi.

O nedenle ‘kapanma’ ile iyi giden şansımız birleşince ‘birinci dalga’yı az zararla atlattık.

Tabii, bu zarara ekonomik kayıplar dahil değildir.

Dünya’ya baktığımız zaman birinci dalga’ya ilişkin tepkiler bakımından, kabaca, iki farklı devlet grubuyla karşı karşıya kaldık:

Birinci gruptakiler ülkeyi, bölgeyi, kenti ve gerekirse mahalleyi ve haneyi dışa kapatarak; sağlık sistemini etkin bir şekilde çalıştırarak; kulağını bilimsel verilere ve yöntemlere çevirerek; kamuoyunu bilgilendirip halkın gönüllü katılımını sağlayarak; ve salgınla mücadele amacıyla gerekli örgütlenmeyi harekete geçirerek, kayıplar verseler de, birinci dalgayı kontrol altına almayı başardılar.

Birinci gruptaki devletler, salgını kontrol altına aldıkları andan itibaren bir normalleşme programı ilan ederek uygulamaya başladılar. Bunların gözü şimdi ‘ikinci dalga’da.

Yani hazırlık yapıyorlar.

Bu devletlerde ‘normalleşme’ hedefi, bir yandan sosyo-ekonomik yaşamın canlandırılmasını ve halkın ‘ikinci dalga’ya hazırlanmasını, öte yandan da, salgının kontrol altına alınmasına yardımcı olacak ilaç ve aşı geliştirme çalışmalarını öngörmektedir.

Bir de ikinci gruptaki devletler var.

Bu ikinci grup devletler salgına karşı mücadelede sadece önlemlerin birinci ayağına takılıp kaldılar.

Yani tehlikeyi sadece ‘kapanma’ ile savuşturmayı denediler.

Bu ikinciler, ‘kapanma’nın verdiği avantajları bile kullanamayarak ‘normalleşme’ yönünde adım atmakta zorlanıyor.

Peki Kıbrısın kuzeyi bu grupların hangisinde?

Aslında ne birinde, ne de ötekisinde.

Bunun nedeni de çok basit.

Uzunca bir süre sürdürülen ‘kapanma’dan sonra elde edilen ve haftalarca tekrarlanan ‘sıfır vaka’ya rağmen normalleşememek ya da normalleşmeyi planlayamamak!

Kıbrısın kuzeyinde halkın siyasal yönetime çeşitli nedenlerle güven duymadığı bilinmektedir.

Ama artık yeni bir şey daha öğrenmiş olduk: yönetenler de kendi kendilerine güvenmemektedir!

Daha da vahim olanı, vaka sayısı ve yayılımı bakımından hala alarm zilleri çalınan bir komşusundan, yani Türkiye’den, gizlice, karantina uygulamadan, bir grup insanın ‘mazereti kabahatinden büyük’ dedirtircesine ülkemize giriş yapmış olmasıdır.

Bu skandal uygulamaya karşı söylenenler de ibret verici!

Bu kişilerin girişini sağlayan bir ‘Bakanlar Kurulu kararı var mı yok mu?’

Ya da ‘Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayınlandı mı yayınlanmadı mı?’

Bir Bakanlar Kurulu kararı olsa ve bu karar da Resmi Gazete’de yayımlanmış olsa durum değişir mi?

Değişmeyeceğini bile göremeyecek durumdayız.

En azından yönetim düzeyinde fotoğraf budur.

Dr. Okan Dağlı, AB üyesi bazı devletlerin ve aslında tüm AB’nin ‘ virüs yayılma katsayısı’ 1.00’in üstünde olan ülkelerin riskli gruba konulduğunu ve bu ülkelerle temasın henüz düşünülmediğini söylüyor.

Yani mesela Türkiye riskli, İran riskli, bilimsel veri sunmada sorun yaşayan tüm ülkeler de riskli!

Sonuç olarak ‘ikinci dalga’ya hazırlıksızın.

Kıbrıs Türk Tabibler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut’un neredeyse ‘kamuoyuna toplu uyarı’ niteliği taşıyan sözlerinden sonra siz hala iyimser olabilir misiniz?

KTTB başkanı, Kıbrıs’ın kuzeyinde salgına karşı verilen mücadelede ortaya çıkan temel aksaklık ve eksikliklere işaret ediyor.

Ama dahası var.

Dr. Gürkut, yönetim bozuklukları, plansızlık ve sağlık sistemine ilişkin yanlış kararlar nedeniyle artık halkın elinde kalan tek alternatifin ‘bireysel korunma/bireysel önlem’ olduğunu vurguluyor.

Yani sağlık bakanımız ‘çok korkuyorum’ derken ne kadar haklıymış!

Bu noktaya nasıl geldiğimizi sorgulamak ve ders çıkarmak zorundayız.

Anlaşılan bu ikinci dalgayı şansla savuşturamayacağız!

 

 

 

Bu yazı toplam 2785 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar