İkinci Kıbrısımız oluyor!
Sözcü yazarı Necati Doğru Afrin Harekatı’nı yorumladı
Savunma bakanı açıkladı: “Afrin' e yönelik operasyon mutlaka yapılacaktır” dedi.
Ben gazete yazarıyım.
Kurmay subay değilim.
Doğrudur da diyemem.
Yanlıştır da diyemem.
Bilemem.
Anladığım şu:
Afrin, 2 bin 850 kilometre kare, yani Kıbrıs'tan (3450) büyük. Afrin'e askerini işgal etmek için değil, barışı getirmek ve “vatanın bölünmez bütünlüğünü” sağlamak için Mehmetçik göndermek zorunda kalıyoruz.
Yine anladığım şu:
Girerim, vururum.
Temizlerim.
Sonra dönerim yok.
Hep orada olmak zorundasın.
İkinci Kıbrıs'ımız oluyor.
* * *
Ben gazete yazarıyım.
Yazarlar savaşı savunmaz.
Hep barışı öğütlerler.
Düşmanın vatana saldırısını, bölünmez bütünlüğe haince bakışını önceden alınan “caydırıcı önlemlerle” ve dengeleyici girişimlerle durdurulmasından yana duruş sergilerler. Ancak yazarlar, gerçeklere de gözlerini kapatamazlar. Bizim coğrafyamızda “böl ve yönet” diye 200 yıllık emperyalist pusu var. İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Amerikalılar tüm “küresel güçler” Ortadoğu'nun doğal zenginliklerini sömürmek için “yeni haritalar çizme” kararı aldıklarında “böl ve yönet” e başvuruyorlar. Savaşı kendilerinin savaşı değil, bölge ülkelerinde yaşayan “Türk-Kürt-Arap- Fars(İranlı)” nın birbiriyle savaşı haline getiriyorlar. “Böl ve Yönetin” alt yapısını, sinsice, kurnazca, akıllıca, haince örüyorlar. Bizim bu kirli oyunu önceden görüp, bilip, önlem alıp; “Türk-Kürt-Arap-Fars Kardeşliğini” çelik gibi sağlam tutmamız gerekiyordu. Kaldı ki, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, yönümüzü Batı uygarlığına dönüp fakat coğrafyamızda “Türk-Kürt- Arap-İranlı” kardeşliğinin çelikten kopmaz bir zincire kavuşturulmasını ana hedef yapmıştı.
* * *
Şu hale bak:
Arap –Kürt- İranlı kardeşlerimize Amerikalılar ile Ruslar sahip çıkıyor.
Silah veriyorlar.
Savaşa hazırlıyorlar.
Oynuyorlar.
Oynatıyorlar.
Biz bir yandan “Dostum, müttefikim ABD…” diyoruz, sonra “Eyyy Amerika…” çekiyoruz. Biz bir yandan “Dostum, enerji ortağım Rusya…” diyoruz, öbür yandan Rusya'nın desteklediği Suriye'deki Esad yönetiminden; “Türk Ordusu Afrin'e gelirse vururuz…” tehdidi alıyoruz.
Bilmem.
Bilemem.
Afrin'e ordumuzla girmeden “vatanın bölünmez bütünlüğünün ve tam bağımsızlığının” korunamayacağının en ince ve bütün hesapları mutlaka yapılmıştır.
Tanrı Ordumuzu korusun.
Allah, muzaffer eylesin.
* * *
Ben gazete yazarıyım.
Hayalim.
Hülyam.
Rüyam.
Aklım.
Hep emperyalizmin “böl ve yönet kirli pususunu” Türk-Kürt-Arap-İranlı kardeşliğini çelik zincir yaparak boşa çıkarmak üzerine oldu. Bizim ülkemizin nehirleri Fırat ile Dicle'nin sularını, Misak-ı Milli sınırlarının derinliğine kadar uzatacak “sulu tarım ve sulu tarıma dayalı sanayileşme kardeşliği projesi” geliştirebilirdik. Iraklı, Suriyeli Kürtler, Araplar, Telafer bölgesi Türkmenleri, Anadolu'dan çıkan Fırat ile Dicle sularının yaratabileceği tarımsal üretim zenginliği ile “Türk-Arap-Kürt Kardeşliği” çelik zincir olurdu.
ABD bölemezdi.
Rusya yönetemezdi.
Suyun kardeşliği projesi.
Vakit geçmiş değil!