İKLİM DEĞİŞİYOR, ZAMAN DARALIYOR!
Dünyamızın bizim için kendiliğinden elverişli kıldığı yaşam ortamını bizzat biz insanlar kendi elleriyle bertaraf etmekte ve her geçen gün dünyayı biraz daha yaşanılmaz hale getirmektedir.
Hasan Sarpten
[email protected]
Her gün başımızı göğe kaldırıp baktığımız gökyüzü ya da daha bilimsel adıyla atmosfer, tıpkı bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, azot oksit gibi gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını gökyüzünden tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyini, 15°C’yi yakalar. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu ki bu da bizim için yaşamı olanaksız kılardı.
Karbondioksit Rekor Seviyede
Gelin görün ki, dünyamızın bizim için kendiliğinden elverişli kıldığı yaşam ortamını bizzat biz insanlar kendi elleriyle bertaraf etmekte ve her geçen gün dünyayı biraz daha yaşanılmaz hale getirmektedir. Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı yüzde 40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den 400 ppm (milyonda parçacık) seviyelerine ulaşmıştır. Dünyamız son 400 yılda 180-300 ppm arasında değişen karbondioksit seviyeleri görmüş ama 1950’lerden sonra hızla 400 ppm seviyesine yaklaşmıştır. Aralık 2019 verilerine göre ise karbondioksit seviyesi yeni bir rekor kırarak 411 ppm seviyesini görmüştür.
Aşırı İklim Olayları Artıyor
İklim değişikliğiyle ilgili bilimsel çalışmalar yapan ve aynı zamanda BM kuruluşu olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) insan faaliyetlerinin atmosferde yarattığı etkinin sonucunda küresel ortalama sıcaklıklarda artış yaşandığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Bu yüksek karbondioksit seviyesinin etkilerini yaşamaya başladık bile, yüzlerce milyon insanın içme suyu kaynağı olan dağ buzulları çok hızlı erimeye hatta yok olmaya başladı. Elbette, küresel iklim değişikliğinin etkisi sadece sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır. Sıcak havayı seven sivrisinekler artık her yere yayılıyor ve sıtma gibi hastalıkları hızla yayılıyor.
Son Sınır 1,5 Derece
Karbondoksit seviyesi her yıl yaklaşık 2 ppm artıyor ve mevcut politikalarla bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. IPCC, "1,5 santigrat derece Küresel Isınma Özel Raporu"na göre, yerküre insan faaliyetleri sebebiyle sanayi öncesi dönemin ortalamalarına göre 1 derece ısındı. Bilim insanları, dünyanın en fazla 0,5 derece daha ısınmayı kaldırabileceği, dolayısıyla küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme göre 1,5 derece artışla sınırlandırılması gerektiği noktasında uyarıyor. Rapora göre, Sera gazı emisyonlarının salınımı mevcut şekilde devam ederse küresel ısınma artışı 2030 ila 2052 yıllarında 1,5 santigrat derece sınırını geçecek ve bu yüzyılın ikinci yarısında ise sanayi dönemi öncesi seviyenin 3 derece üzerine çıkacak. Küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece artışla sınırlandırmak ise ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı olumsuz etkinin önlenmesi anlamına geliyor.
Ayrıca raporda, Paris İklim Anlaşması'yla verilen taahhütlerin küresel ısınmadaki yükselişi 1,5 dereceyle sınırlandırmaya yetmediği, ülkelerin en kısa zamanda taahhütlerini yenilemesi gerektiği kaydedildi.
Harekete Geçmezsek Geç Kalacağız
IPCC’ye göre karbondioksit oranındaki artış fosil yakıt kullanımı ve ormansızlaşma olarak karşımıza çıkan arazi kullanımındaki değişim nedeniyle gerçekleşmektedir. Haliyle, sıcaklık artışının 1,5 dereceyi aşmaması için fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına artan bir eğilimle hız vermek ve önce Amozan’da sonra da Avustralya’da yaşanan gibi ormansızlaştırma faaliyetlerini önlemek gerekiyor. Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonları 2030'da 2010 yılına göre yüzde 45 azaltmak ve 2050 yılında sıfır emisyona çekmek gerektiği belirtilen raporda, bunu yapmak için tarım, enerji, sanayi, bina, ulaşım ve şehirlerde hızlı ve geniş kapsamlı dönüşümlerin zorunlu olduğuna işaret edildi. Eğer karbon salımını durdurabilirsek, ormanlar fazla karbondioksit miktarını soğurmayı başarabilir. Bunu başarabilecek miyiz? Zamanımız az, eğer bugün harekete geçmezsek insanlığın sonunu yıkıcı ve geri dönülmez iklim etkilerinin getireceğini artık kabul etmek zorundayız.
Kaynaklar
http://www.emo.org.tr/ekler/350ppm
https://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz
http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/iklim