1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İklim Krizi ve Akdeniz Yangın Ekolojisi
İklim Krizi ve Akdeniz Yangın Ekolojisi

İklim Krizi ve Akdeniz Yangın Ekolojisi

...kurak ve sıcak geçecek yaz aylarında yangın riski daha da artacak, bu yazın başında gördüğümüz, Kıbrıs’ın ciğerlerini yakan Limasol orman yangını ve yanı başımızda Türkiye’deki gibi büyük yangınlar daha da normalleşecektir.

A+A-

 

Ege Kaçmaz

[email protected]

Son zamanlarda Türkiye’de art arda çıkan yangınlar, beraberinde birçok tartışmayı da gündeme taşıdı. Kimi kaynaklar bu durumu sabotaj olarak verirken, uluslararası birçok kuruluş bu yangınların iklim krizinin sonuçlarından biri olarak nitelendirdi. Orman yangınlarının şu an Akdeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerde de olması ve söndürmede zorluk yaşamaları bu yangınların yangına aşırı elverişli koşullar (yüksek sıcaklık, rüzgar ve düşük nem vs.) sayesinde “doğal” nedenlerle çıktığı teorisini destekliyor. Bunun yanında bazı yangınların ise gece çıkması, bazı yerlerde sabotaj ihtimalini de kuvvetlendiriyor.  

Yangınların çıkış nedeni her ne olursa olsun, bu sürede bu denli yayılması, kimi yerlerde halen söndürülememesi iklim krizinin giderek derinleştiğinin ve devletin bu doğal afete ne kadar hazırlıksız olduğunun bir göstergesidir. Türkiye’de bu süreçte sıkça tartışma konusu olan havadan yangın söndürme işlemi, Kuzey Kıbrıs’ta da her yangın sonrası tartışılmakta, daha sonraları ise bir sonraki yangına kadar unutulmaktadır.

Doğamız ve iklimimiz, yangınlar için gayet elverişlidir. Yangınlar Akdeniz ekosisteminin bir parçasıdır. İnsanlar doğaya bu kadar etki etmezken bile doğal sebeplerle çıkan orman yangınları birkaç yüzyılda bir yaşanmaktaydı. Bu, ormanın kendini yenilemesinin bir döngüsüydü. Bu yangınlardan sonra başka bitki türleri de alana dahil olup genişleme fırsatı bulur ve biyolojik çeşitlilik artar [1][11]. Bütün orman, yangından sonra yeni yetişen bitki türleri ile yeniden yeşeren yanmış “ağaçlar” ile yenilenir.

Bu yangınları destekleyen en büyük etken kış aylarında yaşanan yağışlarla yetişen bodur bitkilerin ve otların, oldukça kurak geçen yaz aylarında kuruyup, yangını destekleyen aşırı yanıcı yakıtlar haline gelmesidir [2]. Akdeniz iklimi bu tür kuru otların oluşması için olabilecek en elverişli iklimlerden biridir. Ağaçların susuzluğa karşı dayanıklı olmaları için ince yapraklı ve odunsu olmaları, yangın verimini artırmaktadır [3].

Fakat geldiğimiz süreçte, bu yangınların nedeninin doğal olarak sayılması pek uygun olmaz. İki-üç yılda bir yaşanan yangınlar genelde dünyamıza, özelde ise ormanlık arazilere ne kadar hor baktığımızın bir tezahürüdür. Gerek yapılan sabotaj girişimleri, gerek temizlenmeyen yol kenarındaki otlar, gerekse ormanlara ve yol kenarlarına atılan yanıcı materyaller, bu durumu daha da kötü kılmaktadır. Ülkeye kontrolsüz giriş yaptırılan bitkiler de ayrıca bu duruma katkı koyabilmekte, yayılan hastalıklarla kuru ağaç sayısı artabilmektedir.

Kuzey Kıbrıs’ta ormanlar üç arazide toplanmıştır; Beşparmak dağları, Akdeniz Ormanları ve Karpaz Ormanları. En fazla ağacın bulunduğu Beşparmak dağları, tepelik bir araziye sahip olmasından dolayı çok fazla risk taşır. Herhangi bir yangın durumunda havadan helikopter veya uçakla müdahale edilmesi, yapılacak karasal müdahaleden çok daha efektif olabilmektedir. Bu araçlar hem daha hızlı hem de yangın araçlarının ulaşamayacağı (orman yollarının bulunmadığı) yerlere müdahale ederek yangının erken kontrol altına alınabilmesini sağlar.

Akdeniz ekosistemi, Dünyanın en zengin ekosistemlerinden biri olup binlerce çeşit canlıya ev sahipliği yapar.[4] Kıbrıs, sahip olduğu kurak iklimin neticesinde orman fakiri bir adadır, sadece %25’i ormanlar ile kaplıdır, bu ormanlık arazinin ise sadece %20’si Kuzey’de bulunmaktadır [5]. Kıbrıs’ın orman fakiri olmasının yanında, bu ormanların sağlığı hakkında sadece kısıtlı sayılabilecek kadar araştırma mevcuttur. Ormanların çoğu maddi imkânsızlıklar dolayısıyla bakımsız olup, bakımı yapacak, doğal afet durumlarına etkili bir şekilde müdahale edecek kadar yeterli personel de bulunmamaktadır. Su fakiri bir ada olması da herhangi bir yangın durumunda kaynak olabilecek su miktarını da azaltıyor.

27 Haziran 1995 günü Alsancak civarındaki ormanlık arazide başlayan orman yangını, 3 gün boyunca yanmaya devam etmiş, bir türlü söndürülemeyen yangın Alsancak’tan Arapköy’e kadar ormanı kül etmiştir. En sonunda yanacak yer bulamayan yangın, büyük çoğunluğu ormanlık arazi olan 65 kilometrekareden fazla alanı kül ettikten sonra kontrol altına alınabilmiş ve söndürülmüştür.

xxxxxxx.jpg

Resim 1 ve 2. 1995 Girne Yangını sonrası sahte-renklendirilmiş (pseudo-colour) uydu görüntüleri (Landsat 5). Yukardaki resim yangından önce 30 Mayıs 1995 günü, aşağıdaki resim ise yangından sonra 17 Temmuz 1995 tarihinde çekilmiştir.  Yeşil renk bitki örtüsünü, koyu renk ise yanan bölgeyi göstermektedir.

Bu yangından sonra yapılan açıklamalarda “can kaybı” olmamasının büyük bir şans olduğu söylenmiş ve insanların yanan orman konusunda rahat olmaları, yanan ormanın yerine yeni ağaçların dikileceği söylenmiştir. Fakat, yanan yüzbinlerce ağaç, doğal bitki örtüsü ve hayvan, belki de yüzyıllarca kendine gelemeyecek olan ekolojik çeşitlilik göz ardı edilmiştir. Bugün bile yanan bitki örtüsü tam anlamıyla kendine gelememiş, bazı tepelere iklime uygun sık çam fidanları dikilmiştir. Bunun dışında kalan yerler ise bodur çalılar ve makiler ile kaplanmış, yeni bir ekosistem gelişmiştir. Afetlerden sonra bu çalılıkların gelişmesi ve ormanın yerini alması doğal bir süreçtir ve yayılım açısından önem taşır [6].

Akdeniz iklimine uyum sağlamış ağaçların en büyük özelliği yangınlardan sonra bitkinin gövdesinin tamamen yanmasına rağmen dokunulmamış kalan kökünün tekrardan filizlenebilmesidir [7]. Milyonlarca yılda gelişen bu özellikler, ormanların yangından sonra da hayatta kalabilmesine olanak sağlamıştır.

Ormanlar ağaçlardan ibaret değildir. Orman sağlığı, ağaçların yanında biyolojik çeşitliliği, içerdiği diğer bitki örtüsü ve hayvan nüfusu ile de değerlendirilir. Yeniden ağaçlandırma çalışmaları yapmak için arazinin tümüyle temizlenmesi ve yanan kalıntıların tamamen toplanması uygun değildir. Bu, mono-kültürü destekleyip biyolojik çeşitliliği azaltacağı gibi mineral ve vitamin zenginliğine de zarar verecektir [7]. Tek tip ağaç ekimi yerine ekolojik çeşitliliği artıracak, kuraklığa ve iklime dayanıklı, az bakım isteyen ağaçların ekimi yapılmalıdır. Ağaçların yanında örtünün sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi ve bakımının yapılması gerekmektedir.

Geçen yıl yaşanan Tepebaşı yangını, 1995 yangınından sonra yetkililer için önemli bir sınav olmuştur. Bu yangında daha hazırlıklı olmasına rağmen, söndürme çalışmaları yine de yetersiz kalmıştır. Bunun sonucunda 10 kilometrekare civarında ormanlık alan yanmıştır.

 

cc-064.jpg

Resim 3 ve 4 Tepebaşı’nda yanan alan (sahte-renkli) (Sentinel 2, 23 Mayıs 2020) Kırmızı renk ağaçlık alanları gösterir.

Ekolojik “bilinçsizlik” maalesef ülkenin her yerinde, özellikle de işi bilmesi gereken yöneticilerde olunca daha da kötü oluyor. Buna örnek olarak geçtiğimiz yıl Kasım ayında Tepebaşı’nda yapılan fidan dikimi etkinliği için iş makinelerinin yanan ormanlık araziye girmesi tam anlamıyla yangının üzerine tüy dikmiştir [8] [9]. Yapılan “temizlik” ile onlarca hektarlık alan kazılmış ve sürülmüş, yangından kurtulan ve yeniden yeşermeye çalışan otlar ve çalılar sökülmüş, doğal bitki örtüsü dikilecek fidanlar uğruna tam anlamıyla talan edilmiştir.

dd-083.jpg

Eğitim sistemimiz, çocuklara ağaç sevgisini aşılamakta da çok etkili olmuştur(!). Buna kendimden örnek verecek olursam, hatırladığım kadarıyla ilkokulda ağaç dikme bayramlarında her yıl aynı yere onlarca fidan dikilirdi. 2 hafta sonra öğrencilerin oynarken söktüğü fidanlardan geriye kalanlar ise yaz aylarında bakımsızlıktan kurur, ertesi yıl yine aynı bölgeye aynı şekilde fidanlar dikilir ve bu böyle sürerdi. Bugün ülkemizdeki fidan dikme kampanyalarının en az yarısının böyle sonuçlandığını söylersek fazla bir sayı vermiş sayılmayız. Bunu görebilmek için ülkenin çeşitli yerlerine ekilmiş, kurumların “anı” ve “hatıra” ormanlarına bakmak yeterlidir. Bugün, aynı şekilde, bu kadar açık ve kangrenleşmiş çevre sorunlarına rağmen, yetişkin nüfus çevre sorunlarını halen çok önemli bir sorun olarak görmemektedir. Eurobarometer Kıbrıs

Türk Toplumu 2020-2021 Anketinde de bu durum açıkça görülmekte, çevre duyarlılığı ve bilinci AB ortalamasının çok altında yer almaktadır (Grafik 1).

Grafik 1. Eurobarometer 2020-2021 KTT Anketi, Toplumun gündeminde yer alan en önemli sorunlar. [12]

Ülkemizde zaten az olan orman varlığını korumak için, orman içine yapılacak herhangi bir yapılaşma veya düzenleme adı altında faaliyetler de engellenmelidir. İşin acı tarafı, ne kadar önlem alsak bile yangınları tümüyle engelleyemeyiz. İklim krizinin derinleşmesiyle daha da kurak ve sıcak geçecek yaz aylarında yangın riski daha da artacak, bu yazın başında gördüğümüz, Kıbrıs’ın ciğerlerini yakan Limasol orman yangını ve yanı başımızda Türkiye’deki gibi büyük yangınlar daha da normalleşecektir. Dünyanın en gelişmiş ve yangına en hazırlıklı ülkeleri bile gelecekte de bu yangınlarla zorluklar yaşamaya alışmak zorundadırlar. Buna en uygun örnek olarak geçen yılın başında yaşanan Avusturalya yangınları da örnek verilebilir. Bizim ülkemizde de meydana gelebilecek yangınlara karşı müdahale, ancak uluslararası işbirliği ile mümkündür. “İtibar” ve “siyasi sorunlar” gözetilmeden ortak mirasımızın korunması, herkes için hayati önem taşımaktadır.

Yangınlardan sonra kimin ne yapması gerektiği, hangi önlemlerin alınması gerektiği yüzlerce kez yazılıp çizildi. Güney Kıbrıs veya Türkiye’deki programlar da örnek alınabilir [5] [10].  Kimilerine umutsuzluk gibi gelse de, hiç bir çevre sorununu ciddiye almayan, geleceği hiç bir şekilde düşünmeyen ülkemiz yöneticilerinden, kendi kendilerine bu önlemlerin alınmasını beklemek boştur. Bu sorun ancak geniş, sürekli ve efektif bir kamuoyu baskısı ile insanların ve hükûmetlerin üzerinde etki yaratmayla çözülebilir. Yurt dışında giderek popülerleşen, “green politics” denilen; doğayla uyumlu, çevre politikalarının ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin belirlenmesinin ve empoze edilmesinin, önce yeni, geniş, genç ve katılımcı bir yeşil inisiyatif ile, daha sonraları ise siyasi bir oluşum ile ülkemizdeki çevre politikaları için baskı yapmaları elzem hale gelmiştir. Kötü günleri geride bırakmış olabiliriz, fakat mutlaka daha kötü günlerle karşı karşıya geleceğiz.

 


KAYNAKÇA

[1] Keeley, J.E., Fotheringham, C.J., & Baer-Keeley, M. (2005) Factors affecting plant diversity during post-fire recovery and succession of Mediterranean climate shrublands in California, USA. Diversity and Distributions, 11, pp. 525–537.

[2] Rundel, P.W. (2004) Mediterranean-climate ecosystems: defining their extent and community dominance. In Ecology, conservation and management of Mediterranean climate ecosystems (eds M. Arianoutsou & V.P. Panastasis), pp. 1–12. Millpress, Rotterdam, The Netherlands.

[3] Ojeda, F., Pausas, J.G., & Verdu´ , M. (2010) Soil shapes community structure through fire. Oecologia, 163, pp. 729–735.

[4] Myers, N., Mittermeier, R.A., Mittermeier, C.G., da Fonseca, G.A.B., & Kent, J. (2000) Biodiversity hotspots for conservation priorities. Nature, 403, pp. 853–858.

[5] Ministry Of Agriculture, Natural Resources And Environment (2020) Forest Fire Protection in Cyprus. http://www.moa.gov.cy/moa/fd/fd.nsf/0F1B0C67828617D5C225812900270485/$file/Forest%20Fire%20Protection%20in%20Cyprus%20-%20Booklet.pdf

[6] Bonnet, V.H. & Tatoni, T. (2004) Ephemeral establishment of therophytic, ruderal and wind-dispersed species after fire (Marseille, France). In Ecology, conservation and management of Mediterranean climate ecosystems (eds M. Arianoutsou & V.P. Papanastasis), pp. 1–12. Millpress, Rotterdam, The Netherlands

[7] Keeley, J. E., Bond, W. J., Bradstock, R. A., Pausas, J. G. and Rundel, P. W. (2011) “Mediterranean-type Climate Ecosystems and Fire,” in Fire in Mediterranean Ecosystems: Ecology, Evolution and Management. Cambridge: Cambridge University Press, pp. 3–29.

[8] Yenidüzen, (2020)  Yanan Oduna Rağbet https://www.yeniduzen.com/oduna-ragbet-133452h.htm

[9] Hasan Sarpten, Facebook https://www.facebook.com/hsarpten/posts/10223776622907520

[10] Orman Genel Müdürlüğü https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphane-sitesi/mevzuat-sitesi/Tebligler/285%20Say%C4%B1l%C4%B1%20Tebli%C4%9F%20(ORMAN

%20YANGINLARININ %20%C3%96NLENMES%C4%B0%20VE%20S%C3%96ND

%C3%9CR%C3%9CLMES%C4%B0NDE%20UYGULAMA%20ESASLARI).doc

[11] de Bello, F., Leps, J., & Sebastia`, M.T. (2007) Grazing effects on the species-area relationship: variation along a climatic gradient in NE Spain. Journal of Vegetation Science, 18, pp. 25–34.

[12] Standart Eurobarometer (2021) Avrupa Birliği’nde kamuoyu- Ulusal rapor: Kıbrıs Türk Toplumu. Kış 2020-2021

Bu haber toplam 3431 defa okunmuştur
Gaile 484. Sayısı

Gaile 484. Sayısı