İktidar zenginleri ve devletteki devlet
Hatırlayın, bir süre önce eski başbakan Özgürgün kendi partisine mensup milletvekillerini topladı ve dedi ki “Bu hükümete iş yaptırmayacaksınız, bürokratlara ulaşacaksınız, hükümeti baltalayacaksınız”…
Şöyle bir gerçek var ki UBP’nin güdümündeki çete her yere sızmış durumda…
Başta Derviş Eroğlu ve tayfası olmak üzere UBP’li gruplar yıllarca devlet içinde örgütlendiler.
Ganimet düzeninin en şaşalı dönemlerini yaşayan Derviş Eroğlu kamu içindeki bu yapılanmasını çeşitli yöntemlere dayandırdı.
Bu yöntemlerin neler olduğunu çok iyi biliyoruz.
Yıllarca yaşadık, gördük.
Ganimet, iş vaadi, adam kayırma, ihaleler, arsalar, kamuya istihdam ve dahası…
70'li yıllardan itibaren süregelen bu yapılanma hiç kuşkusuz 'örgütsel' bir düzen de oluşturdu.
Bu 'örgüt' kimi zaman iktidar oldu, kimi zaman yönetimden uzaklaştı.
Ancak devlet içinde her zaman var olmayı başardı.
Sadece devlet içinde değil, bu yapılanma özel sektörde, yani iş çevrelerinde de var oldu, polis teşkilatında da, sivil toplumda da, medyada da…
Türkiye'nin uzun süredir gündemini meşgul eden Fettullah Gülen Cemaati'nin devlet içindeki yapılanmasına benzer bir konumu oldu Eroğlu teşkilatının…
İktidarlar değişse de kamu içinde kilit noktalarda yer alan ‘UBP Teşkilatı’na mensup isimler değişmedi.
Bu, daha önce de oldu, şimdi de devam ediyor. [Kamudaki bürokratlara bakınız]
İktidarda kimi zaman CTP ve DP olsa da o dönemlerdeki birçok bakanlığın yönetim kadrolarını incelerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Sadece bakanlılarda da değil, kamu kurumlarında, kamu bankalarında, belediyelerde ve diğer devlete ait alanlarda hep bulundular.
İktidarda kim isterse olsun, bu adamların önemli noktaları elde tutuşları, gerçek anlamda iktidar olunmasına takoz koydu, engel oldu.
'Zenginler' yarattı bu ekip…
İktidar zenginleri!
Orta sınıf görüntüsünde bir yaşam tarzı yaşayan kimi çevrelerin UBP iktidarlarında zenginleştiğini, paraya boğulduğunu, kamu kaynakları ile sınıf atladığını yaşadık, gördük.
Son iktidarında, 2009’da “Başbakan” seçilen Eroğlu’nun yine yeni zenginler yarattığını izledik.
İsmen tanıdığım isimler de bu zenginlikten nasibini aldı.
Ve neden olduğunu bilsem de hep olanlara şaşırdım, kaldım.
Bu teşkilat yalnızca kamuyu ve ticaret çevrelerini ele geçirmekle kalmadı.
Sivil toplum örgütlerinde ve medyada da örgütlendi.
Tamamen 'çıkar' odaklı süregelen bu örgütlenme, dönem dönem yenilendi, dönem dönem büyüdü veya küçüldü.
Ama hep var oldu.
Pahalı araçlar süren, villalarda yaşayan, lüks tatiller yapan “gazetecilerin” böylesi bir yaşam standardını nelere borçlu olduğunu sormak gerekiyor.
Sormak ve sorgulamak.
Biraz eşeleyince, bir ayaklarının kamuya dayandığını göreceksiniz, kamu kaynaklarına!
Kamu olanakları böylesi yaşamların ne kadarına doğrudan etki yaptı?
Ve sivil toplum…
Sağcı sendika yöneticilerinin geçmişten günümüze bu ekiple hep 'iyi ilişkiler içinde' olduğu aşikar…
Kamuda UBP grubu ile iyi geçinenler neredeyse hiç iş yapmadı, aksine barem barem yükselerek ödüllendirildi.
Bu durum hala devam ediyor! Birçok kamu kurumundan, daireden ihbarlar alıyoruz, UBP’li eski bakanlara sırtını dayayan ve hiç mesaiye gelmeyen memurlar var deniliyor!
Bu yapıyı sağcı sendikalara bakarak çok daha iyi analiz edebilirsiniz.
UBP Teşkilatı yapılanmasını bununla da bırakmadı.
Diğer yandan Türkiye’deki ulusalcı çevrelerden aldığı destekle de buradaki teşkilatını güçlendiren bu ekip, tüm bu örgütsel yapısını seçilmek ve yeniden seçilmek için kullanmaktan çekinmedi.
Son olarak geçmişte DP içinde de yapılanmaya giden bu grup DP’yi terk etti şimdi…
Yeniden UBP’ye yerleştiler!
Ve böylesi bir örgütlenme ile yerel seçime hazırlanan, seçim dönemleri etkinliklerde boy gösteren bu yapı hem kamudaki olanaklarını, hem sivil toplumdaki adamlarını, hem güvenlik güçleri içindeki örgütlenmesini hem de medyadaki tetikçilerini devreye sokacağı aşikar…
Her zamanki gibi!
Bu hareket iki yönlü olacak, o çok belli…
Biri mevcut hükümete karşı!
Diğeri ortak bulamayarak muhalefete düşen Hüseyin Özgürgün’e karşı!
Her yerde devlete paralel bir yapı kuran bu grubun mavi boncuklarına kanmamak, bu örgütten uzak durmak ve mücadele etmek gerekiyor. Kuzey Kıbrıs’ta 40 senelik geçmişi olan bu yapının güçsüzleştirilmesi tüm yurtsever güçlerin yegane hedefi olmalıdır. Zira, partizanlığın, adam kayırmanın, çıkar odakları işlerin kitabını yazanlar bunlardır. Seçilmek ve kamu kaynaklarını yönetmek için yapamayacakları hiçbir şey yoktur.
Bunlar için seçilmek için her şey mubahtır, kamu kaynakları ise yaşam kaynağıdır.
Ve şimdi hem iktidardan oldular, hem de kamu kaynaklarından!
Yani demem o ki; bunlardan her şey beklenir şimdi.
O yüzden kamudaki adamlarını, temsilcilerini, uzantılarını tek tek ayıklamak gerekiyor.
Bürokratından basın danışmanına kadar, kimsenin gözünün yaşına bakmadan bu grubu kamudan söküp atmak elzem.
Kimse zarar görmeden, erken erken uyarmak istedim.