1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "İlaç yok, doktor eksik, hastaneler yetersiz!.."
"İlaç yok, doktor eksik, hastaneler yetersiz!.."

"İlaç yok, doktor eksik, hastaneler yetersiz!.."

CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi sorunların yanı sıra sağlıkta yaşanan kaosa vurgu yaptı.

A+A-

Fayka Arseven KİŞİ

CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi sorunların yanı sıra sağlıkta yaşanan kaosa vurgu yaptı.

Besim, bugün sağlıkta ilaç eksikliğinin ciddi boyutta olduğunu belirterek, “neredeyse panadol dışında hiçbir ilaç yok” dedi.

Ciddi hasta sevklerinin yapıldığına da vurgu yapan Besim, “Sağlık Bakanlığı bu sevkleri nasıl ödeyebilecek, endişeliyim” ifadesinde bulundu.

Acil Servis’teki iki doktorun istifası ile Acil Servis’te de bugün doktor sıkıntısı yaşandığını belirten Besim, endokrin doktorlarının da emekliliği ve istifası nedeniyle Diyabet Merkezi’nde doktor olmadığını söyledi.

“Ülkede büyük bir nüfus artışı vardır” diyen Besim, “Şu anki sağlık sistemindeki kadrolaşma bu büyük nüfus artışının altından kalkabilecek durumda değildir.” dedi ve teşkilat yasalarının ivedi olarak yenilenmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Besim, hükümetin ‘ben yaptım olur’ diyerek anti demokratik bir şekilde yasalar hazırladığını ve bu yasaların nasıl olursa olsun yeter ki meclisten geçsin telaşında olduğunu, “Belediyelerin Birleştirilmesi” yasasının da buna en güzel örnek olduğunu söyledi. Ancak sağlıkta hiç zaman kaybedilmeden uzman kadrolar tarafından hazırlanacak yasaların tadil edilmesi veya yenilenmesi gerektiğini belirtti.

Ülkenin büyük bir suç batağı içerisinde olduğunu da dile getiren Besim, bu suç batağının bir an önce kurutulması için Devletin tüm birimlerinin konuya odaklanması gerektiğinin altını çizdi.

Bu hafta CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim ile sağlıkta yaşananları konuştuk.

YENiDÜZEN: Şu an yerel seçimlere odaklandık ancak pandemi de devam ediyor, sağlıktaki sorunlar da... Nedir gözlemleriniz, tespitleriniz?

Filiz BESİM: Dünya pandemi sürecinde sağlık anlamında çok farklı bir süreç geçirdi. Bütün hastalıkları bıraktık sadece pandemiyle ilgilendik. Çünkü hiç bilmediğimiz bir salgınla karşı karşıyaydık. Dünya da biz de bu salgınla çok ciddi mücadele edecektik.

Pandeminin hem artıları hem eksileri oldu. Bu artıları biz ne kadar sağlık sistemimize yansıtabildik tartışılır ama aslında hep birlikte anladık ki bu tür pandemiler karşısında özellikle kamu sağlık sistemimiz çok güçlü olmalıdır.

Özel sağlık hizmetlerimiz de elbet olacaktır ama devletin sağlık organizasyonu güçlü olursa ancak bu tür pandemelere karşı mücadele edebiliriz.

Kanser, diyabet ve birçok hastalık da aslında kronik pandemilerdir. Ama onlar hemen öldürmediği için biz bu hastalıkları çok ciddiye almıyoruz. Her yıl grip virüslerinden de insanlar ölüyor. Pandemi çok akuttu, bir an geldi tüm dünyayı esir aldı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin bütün dünyada çok geriye itildiği bir dönemde, aslında koruyucu sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Sadece üç basit önlemle maske, hijyen ve biraz mesafe ile aslında hayatların kurtulacağını gördük.

YENİDÜZEN: Pandemi ile birlikte bizim artılarımız ne oldu?

Filiz BESİM: Sağlığa çok ciddi para aktı. O günlerde sağlıkla ilgili hiçbir şey geri çevrilmedi. Personel alındı, pandemi hastanesi yapıldı yeni cihazlar alındı.

Sonrasında biz bunu ne kadar değerlendirdik veya pandemi sürecinde bunlara konsantre olup pandemiyi yönetmeye çalışırken, diğer hastalıkları ne kadar gündemimizde tuttuk o çok tartışılır bir şey. Son dönemlerde evlerde ani ölümler yaşanıyor. Bazen değişik spekülasyonlar da yapılıyor ama esas konu biz 2-2.5 yıl bakmamız gereken normal hastalarımızı aslında çok ihmal ettiğimizdir. Bazen onlar hastanelere gelmeye korktu. Bizim hastanelerimiz ciddi kaotik bir dönem yaşadı. İnsanlar gelmedi, hastanelerde sağlık çalışanları çok yoğundu. Pandemi dışındaki hastalara çok vakit ayırmadık. Böyle bir süreç yaşandı.

YENİDÜZEN: Pandemi bitmiş gibi yapıyoruz, bitti mi? Ne yapılmalıdır?

Filiz BESİM: Bitmedi ama dünya pandemiyle yaşamaya alıştı. Bununla ilgili aşılar çıktı, tedavi yöntemleri gelişti. Bundan sonra covidin hayatımızda olduğunu kabul ederek yaşayacağız. Bununla ilgili önlemleri de nasıl alacağımızı aslında çok iyi biliyoruz. Ekim-Kasım’da Kıbrıs’ta gripler başlar. Mutlaka grip aşıları yapılmalıdır. Covid’le ilgili eksik aşılar yapılmalıdır ve Sağlık Bakanlığı grip ve covidli hastalara ayrı bir poliklinik ayırmalıdır. Çünkü bunlar bulaşan hastalıklardır ve biz bu hastaları ayrı bir yerde kontrol altına almalıyız. Sağlık Bakanlığı şu an mevcut acil servis içerisinde ben bunların hepsini de tedavi edeceğim’ derse hata yapar. Çünkü bizim sağlık sistemimizin aslında en büyük kanayan yarası acil servistir. Orada olan iki acil servis doktoru istifa etti. Şu an orada sadece pratisyen ve asistan hekimler var. Ciddi hekim eksikliği var. Düşünün ki acil sağlığın kalbidir. Çünkü herkes ilk önce acile başvurmak zorundadır. Acilde nasıl bir kabul görürse, ne kadar iyi bir tedaviyle karşılaşırsa hayatının kurtulması da o kadar kolay olur. Acil Servis çok önemlidir ve geliştirilmelidir. Acil kadrosunu güçlendirmek için de Sağlık Bakanlığı’nda yıllardır bekleyen yasaların Meclis’te güncellenmesi gerekiyor. Çünkü bizim yasalarımızda acil hekim kadrosu yoktur. Acil hekimi kadrosu olmadığı için de acil hekimleri kendi kadrolarında çalışamayacakları için orada görev almak istemiyorlar. Böyle de bir sıkıntımız var. Acili çok ciddi boyutta ele almak zorundayız.


“Ciddi ilaç eksikliği var”

YENiDÜZEN: Hiç bitmeyen bir sorun ilaç eksikliği...

Filiz BESİM: Pandeminin getirdiği olumsuz etkenlerden biri de dünyada ilaç tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklardır. İlaç firmaları, fabrikaları uzun süre istenilen verimde çalışamadı. Dünyada da bizde olduğu gibi ciddi bir ilaç krizi vardır.

Bunun olacağını hepimiz biliyorduk. Bununla ilgili maalesef pandemi sonrasında yaşanan hükümet krizleri, Sağlık Bakanılığındaki istikrarsızlık, ihalelerin tam yapılamaması, bütçeden sağlığa yeterli miktar ayrılmaması, ilaca gerekli bütçe verilmemesi ve elbette ki çok büyük döviz krizleri, enflasyon nedeniyle almamız gereken ilaçları alamadık.

Çok uzun süre maliye, ilaç sağlayan firmalara ödeme yapamadı. Birçok firma ödemelerini alamadığı için ya istedikleri kadar ilaç getiremediler ya da ihalelerden çekildiler. Çoğu da aslında iflasın eşiğine geldi.

Son yapılan ilaç alımı ihalesine de sadece bir firma katıldı ve birçok kalem ilaç alınamadı, birçok kalem ilaç az miktarda alındı. İlaç Eczacılık Dairesi ilaçları aylık piyasadan alır hale geldi. Bu duruma bütçe yetiştirmek çok zordur.

Şu an neredeyse hastanelerde panadol dışında hiçbir ilaç yok. Demek ki biz yeniden çok büyük bir ilaç kriziyle karşı karşıyayız.

YENiDÜZEN: Kalp Cerrahisi, Devlet Laboratuvarı yanmıştı o günden bugüne buralarda bir iyileşme oldu mu? Ve tabi Lefkoşa’ya yeni bir hastane, Girne’ye yeni bir hastane de söyleniyor ama ilerleme var mı?

Filiz BESİM: Kalp Cerrahi Servisi 2019’da bir yangın geçirmişti. 2022’nin sonundayız. O servisin ihalesine yeni çıkıldı. Bu servisin çalışanları ve hastaları3 yıldır perişan oldu. Başka servislere sığındılar. Yoğun bakım kapasitemiz uzun bir süre çok azaldı. Çünkü yoğun bakım da tadil edilemedi. Birçok yoğun bakım hastası sevk edilmek zorunda kalındı.

Girne Hastanesi 30 milyona çok kolaylıkla bitebilecekken şimdi 5-6 katına ihaleye çıkılıyor. Çünkü biz Girne Hastanesi’nin ihalesini yapıp bitiremedik. Halbuki Girne’nin çok ivedi olarak yeni bir hastaneye ihtiyacı vardır.

Güzelyurt Hastanesi aynı durumda. En son 2019’da bir şeyler yapıldı. Ondan sonra hiçbir şekilde ihaleye çıkılmadı. Atıl durumda kaldı.

Bunlar sağlıkta bizi geri düşürürken toplumunda ciddi şekilde moralini bozan olaylardır. Devlet Laboratuvarı da 2016 yılında bir yangın geçirdi. Tarım Bakanlığı’nın yanında prefabrik yapıda bir sığıntı gibi çalışmaya devam ediyor. Bizim dönemimizde bir proje yapıldı ama bu konu bizden sonra hiç gündeme gelmedi. Devlet Laboratuvarı’nda birçok analizi halen daha yapamıyoruz. Yapılması elzem olan tahlilleri de oradaki personel büyük bir sıkışık ve büyük bir özveri ile yapmaya çalışıyor. Yani orası da sürdürülebilir bir durumda değil. Mutlaka biten projenin gündeme alınıp, bütçeye konulup yeni devlet laboratuvarının da yapılması gerekir. Lefkoşa Devlet Hastanesi de hep ötelendi. Bir temel atma hep söyleniyor ama bir türlü gerçekleşmiyor.

Ciddi boyutta bir hekim sıkıntısı vardır. Mağusa Hastanesi’nde örneğin, kulak burun boğaz, göz hastalıkları, nörolojide tek doktor çalışıyor. Oraya mutlaka doktor alınması gerekir. Çünkü periferileri güçlendirirsek ancak hıncahınç dolu olan Devlet Hastanesi’ni biraz rahatlatabilir ve bölge halkına yerinden sağlık hizmeti verebiliriz.

Hemşire sayılarında ciddi eksiklik vardır. Yeni yasa ile artırmaya çalışıyorlar. Umarım bu yasa bir an önce önümüze gelir ve hemşire sayıları artar. Ama mevsimlik işçi adı altında alınan hemşireler de yüreğimizde kanayan bir yaradır. 250’ye yakın hemşire alındı ama bu hemşireler, hemşire kadrolarına alınmadığı için hemşirelik yapamıyor. Düşünün ki doktorsunuz ama doktorun yardımcısı olarak çalışıyorsunuz. Bu durum hemşirelik hizmetlerinde mesleki anlamda onur kırıcıdır.

Yine 2019 döneminde Mağusa Maraş’a 112 istasyonu açıldı. Ama 1,5 yıldır, tadilata koydular, bina atıl durumda kaldı.

Kısacası sağlıkta şu anda Pandemi öncesine göre çok gerilere gitmiş durumdayız.

Tüm bunların hepsi hükümetlerin istikrarsızlığı, UBP’nin içine düştüğü yozlaşma halidir. Ciddi boyutta biat kültürünü kendine şiar edinmiş, ‘ben yaptım oldu birileri istedi biz de yaparız’ diyen anti demokratik bir UBP var. Maalesef biz bu şekilde kendi içinde bu kadar yozlaşan demokrasi kültüründen yoksun başka yerlerden talimatla yönetilen ve kendi içinde bile seçtiği başkanı başbakan yapamayan bir UBP’den bekliyoruz ki hükümet kuracak sağlığı, eğitimi, çevreyi düzeltecek. Ölü gözünden yaş beklemek gibi...

Sağlığın daha iyiye gidebilmesi için bunların hepsi birbirine bağlı konulardır. Bu kadar kötü hükümetlerle, bu kadar istikrarsız, kimsenin saygı duymadığı, kimsenin benimsemediği atanmış hükümetlerle biz sağlığı, eğitimi ve diğer konuları nasıl düzelteceğiz?

Taşeron temizlik şirketlerinde çalışan insanların sorunlarını da yakından takip ediyoruz. İhale bitmediği ve firmaları olmadığı ama devletin de bu hizmetlere ihtiyacı olduğu için devlet onların maaşlarını az çok ödüyor ama sigortalarını yatırmıyor. Nasıl bir mantıktır ki devlet sigortasız işçi çalıştırıyor. İnsanlar aylardır Başbakanlığın önünde bu durum düzelsin diye mücadele veriyor.

Hastanelerde ciddi bir hasta bakıcısı sıkıntısı da vardır. 2018-19 4’lü hükümet döneminde biz bu sorunun üzerine gittik. Hasta bakıcı yetiştirmek için eğitim çalışmaları yaptık. Birçok kişi sağlık bakanlığının eğitmenleri tarafından 1.5-2 aylık süreyle eğitime tutuldu ve hasta bakıcı olarak yetiştirildi. Ancak bizden sonraki hükümetler bu insanları çok üzdü. Bu kadar ihtiyaç olmasına rağmen bu insanlar sisteme dahil edilemedi. Bu insanlar bizim insanlarımız ve bu ülkede çok büyük bir işsizlik vardır. Diğer yandan da ciddi boyutta hasta bakıcıya ihtiyaç vardır. Çok iyi biliyoruz ki bugün hasta bakıcı ihtiyacımızı yurtdışından gelen insanlar karşılıyor. Büyük paralar ödüyoruz. Ve yine biliyoruz ki; bu paralar da ülkede kalmıyor.

Ancak bugünlerde basından öğreniyoruz ki; taşeron firmanın içindeki yabancı uyruklu insanlara 5 günlük eğitim sonucunda sertifika veriliyor. Bizim yetiştirdiğimiz insanlar yerine 5 günlük eğitim alan yabancı uyruklu insanlar hasta bakıcı olabiliyor.

YENİDÜZEN: Sınırüstü’nde yaşlı bakım evinde yaşanan olaylar sonrası gündeme gelen bakım evleriyle ilgili bir iyileştirmeye gidildi mi?

Filiz BESİM: Sınırüstü Yaşam Evi’ndeki insanlar başka yerlere taşındı. Orası toparlanıp döneceklerdi ama orada da tam bir iyileşme olmadı.

Kalkanlı Sağlık Bakanlığı’nın bünyesinde olduğu için daha iyidir. Ama Kalkanlı’nın da iyileştirmeye ihtiyacı vardır.

Çok ivedi olarak Özel Yaşlı Bakım Evi Yasası’nın çıkması gerekir. Ülkemizde birçok bakım evi var ama bunlar genellikle belli kurallara uygun veya denetimde değildirler. Ancak şu da bir gerçek ki; bizim bu bakım evlerine ihtiyacımız vardır. Bir dönem bu bakım evleri ile ilgili tartışma yaşanmıştı. Sağlık Bakanlığı, “benim görevim değil buraları denetlemek” demişti. Ama günün sonunda orası bir sağlık merkezidir ve aslında Sağlık Bakanlığı’nın görevidir denetlemek. Bu konuda ciddi yasal eksiklikler vardır.

Sağlık Bakanlığı ivedi olarak eksik olan teşkilat ve organizasyonla ilgili yasaları toparlayıp Meclise göndermelidir. Sağlıktaki eksik yasalar nedeniyle sağlığın önü ciddi şekilde tıkanmıştır.

Meclis’teki hekim vekiller olarak Sağlık Bakanına söylüyoruz. Getirin, yapalım çünkü bu hepimizin eksiğidir. Gerekirse 7\24 çalışır ve bu yasaları geçiririz’.


“Sevkler nasıl ödenecek?”

YENİDÜZEN: Her dönem hasta sevklerine yönelik dikkat çekici açıklamalarınız oldu. Bu dönem durum nedir?

Filiz BESİM: Bu dönemde o kadar büyük sevkler oldu ki Sağlık Bakanlığı’nın bu sevkleri nasıl ödeyebileceği ile ilgili çok endişeliyim. Cihazlar bozuldu, aylarca bekledi, hastaları özel hastanelere sevk ettik. Yoğun bakımdan çok ciddi sevkler yaptık. Hekim eksikliği nedeniyle çok büyük sevkler yapıyoruz.

Şu anda en büyük eksikliklerden biri endokrin uzmanımızın olmamasıdır. Yıllar boyu bu ülkede çok büyük bir mücadele verildi, diyabet kontrol altına alındı, merkezi yapıldı. Çünkü bizim ülkemizde diyabet yüzde 33 oranlarındadır. Yani çok yüksek bir orandadır. Neredeyse her 3 kişiden biri diyabettir ve diyabet demek bakım demektir. Ama şimdi diyabet merkezinde endokrin uzmanımız yok. Son endokrin uzmanlarımızdan biri emekli oldu, diğeri de aşırı yükü kaldırmadı ve istifasını verdi.

Sağlıkta devletin güçlü olması, hem toplumun ekonomisini korur hem de devletin bütçesini. Çünkü olmayan hizmetlerde sürekli sevkler yaşıyoruz. Devlet bunun için çok büyük paralar ödüyor.

10 yatak açıp, bir yoğun bakım ekibi alarak çok daha ucuz bir şekilde mal edebileceğiniz bir hizmeti aslında dışarıya milyonlar ödeyerek belki de onlarca yoğun bakım yapabilir, hekim alabilirsiniz.

Ülkemizde büyük bir nüfus artışı vardır. Şu anki sağlık sistemindeki kadrolaşma bu büyük nüfus artışının altından kalkabilecek durumda değildir. Düşünün şu anda Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ndeki hekimler vatandaşlıklar için sağlık muayenelerini yapmayı reddettiği için bu muayeneler tamamen Mağusa Hastanesi’ne alındı. Bu da Mağusa Hastanesi hizmetlerini kilitliyor. Bu bile olayın ne kadar vahim, sürdürülebilir olmadığını gösteriyor.

Biz neredeyse vatandaşlıklar için bir birim ayırdık ve insanları vatandaş yapmak için kuyruğa soktuk.

Peki nasıl kalkacak bu ülkenin Sağlık Bakanlığı bütçesi tüm bunların altından?

Gayri resmi bir hükümetle karşı karşıyayız. Seçilmemiş bir Başbakan talimatla bir hükümet kurdu. UBP ve şu anki hükümet talimatla yönetilen ve gelmeyen talimatlar için de talimat isteyen bir hükümet durumundadır. Bu hükümetin bu ülkeyi yönetmesi, sorunlara çözüm bulması imkansızdır.

‘Reform hükümetiyiz, yıllardır bekleyen yasaları geçireceğiz’ deniliyor. Ama komiteye gelen yasalara bakıyoruz o kadar hazırlıksız, çalakalem neredeyse el yazısı ile yazılarak, bilimden, çağdaşlıktan yoksun şekilde geliyor ki bu hükümetin reform hükümeti değil ‘deforme eden hükümet’ olduğuna her gün başka bir olayla tanık oluyoruz.

Şöyle de rahatsız edici bir durum yaşıyoruz CTP, komitelerde azınlık olduğu ve UBP çoğunluk olduğu için hükümet ‘CTP bağırır, çağırır biz geçiririz’ modundadır.

Ancak geçirdikleri yasalar da Anayasa Mahkemesi yollarında sürünüyor. Acı olan bu toplumun gerçekten de bu kadar boşa harcayacak vakti yoktur.

Çoğu zaman 1930’larda yapılan yasaları kullanıyoruz. Bir şekilde de iş görüyorlar. Ama bizim şu an yaptığımız yasalar toplumu kaosa sürüklüyor.

Çok yoğun bir Sağlık Bakanlığı döneminden sonra Meclis’e gelerek bu eksik yasaları tamamlayabilme motivasyonum vardı. Çünkü birçok eksik yasanın önümüzü tıkadığının çok net farkındaydım. Hepimizin el birliği ile bu yasaları geçirmesi gerektiğini düşünüyordum. Ama bu anlayışla işimiz çok zor. Meclis’in çok daha kaliteli bir şekilde çalışması gerekir.


“Endişeliyim, suç batağı kurutulmalı”

YENİDÜZEN: Sizi en çok ne endişelendiriyor?

Filiz BESİM: Biz bu ülkede çocuk yetiştiriyoruz. Ama ülke öyle bir hale geldi ki; kızım gece sokağa çıkacağında kalbim korkuyla kaplanıyor. Bu kadar askerin, polisin olduğu bir ülkede bu kadar çok uyuşturucunun, kara paranın, insan ticaretinin yapılması kabul edilemez. Bu konuda derhal Devletin tüm birimlerinin alarma geçmesi gerekiyor.

Bizim dönemimizde öğrenci takip sistemi kurulmuştu. Ama şu an görüyoruz ki yüzlerce öğrenci buraya getiriliyor ancak başka bir sürü işlerde çalıştırılıyor.

Evet sağlıkta, eğitimde çok büyük sorunlarımız var ama bence şu an en büyük sorun ülkenin içine düştüğü suç batağıdır. Bu sorunu çözemezsek gerisi hep hikaye gibi kalacak, çünkü ülkemiz bizim için yaşanır olmaktan süratle çıkıyor.

Pandemi döneminde çevre de çok ihmal edildi. Gerek ormanların ilaçlanmaması, deniz sularının kirlenmesi, şehirlerde kanalizasyonların olmaması, arıtma sistemlerinin denetlenmemesi ve aslında çevreye karşı bu kadar vurdumduymazlık bu küçük ülkede büyük bir yıkımı da beraberinde getiriyor. Çevre sorunlarımızı önceliklerimiz arasına almalıyız. Umarım ki yerel seçimlerde belediye Başkan adayları ve ekipleri bu konularda bilinçli sürdürülebilir projeler üretirler ve popülizmden uzak çağdaş dünya normlarında hayata geçirirler. Çünkü birçok şehrimiz yaşanılır olmaktan çok uzak.

yd-destek-gorseli-2-815.jpg

Bu haber toplam 4465 defa okunmuştur