1. YAZARLAR

  2. Marilena Evangelou

  3. İlerici Kıbrıslı Türkler, Türkiye’ye karşı “kimliklerini” talep ediyorlar
Marilena Evangelou

Marilena Evangelou

Politis Newspaper

İlerici Kıbrıslı Türkler, Türkiye’ye karşı “kimliklerini” talep ediyorlar

A+A-

Kıbrıs’ın güneyinde siyasi yelpazenin ideolojik ve siyasi yaklaşımından bağımsız olarak neredeyse tümü, Kıbrıs Türk muhalefetinin Tayyip Erdoğan’a yönelik boykotunu bir bütün olarak alkışladı. Maraş ile ilgili yapılan duyurulardan bir gün önce, yani 19 Temmuz tarihinde, Türk Cumhurbaşkanının 1974 harekatının istilasının yıl dönümü için “mecliste” yaptığı konuşmaya Kıbrıslı Türk muhalefet “milletvekilleri” yer almamışlardı.  

Kıbrıslı Türk ilericilerle adamızın bölünmesine karşı ortak mücadele verebileceğimiz yönündeki uzun vadeli tezinin doğrulandığını söyleyen AKEL ve bu tutumu memnuniyetle karşıladı. Kıbrıslı Türklerle yeniden birleşme için uzlaşabileceğimizi belirten DİSİ’nin yanısıra Kıbrıs Türk siyasi partileriyle ezelden beridir çok ufak ilişkileri olan veya hiç ilişkisi bulunmayan diğer partiler de o günü müthiş bir takdirle ifade ettiler.   

Hayatta Kalma Meselesi

Siyaset dünyasında dahi yeniden üretildiği görülebilen, her türlü yanlış algılama ve yanlış yorumlamanın netleştirilmesi adına söylüyorum, Kıbrıs Türk merkez solunun tepkisinin sebebi, Kıbrıslı Rumların takdirini kazanmak değildir.

Kıbrıslı Türk solunun Tayyip Erdoğan’a karşı durma sebeplerinin Kıbrıslı Rumlarla aynı olmadığını anlamak gerekir.

Maraş, Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir kesiminin öfkesini ifade eden ‘yap boz’a eklenen bir parçadır. Kıbrıslı Türklerin, Erdoğan Türkiye’si karşısındaki mücadeleleri, Kıbrıs’ta Kıbrıslı olarak yaşayabilmek adına dayatmalara karşı ortaya koydukları direniştir.   

Türkiye, ezelden beridir kendi politikasını kendisine bağımlı yerlere dayatmıştır. Kıbrıs Türk toplumunun dizginleri “sağdan” gelen liderlerin elindeyse bu uğraşı oldukça kolay bir şekilde yürütürken, dizginler sayın Talat ya da sayın Akıncı gibi ilerici liderlerin elinde olduğunda işi zor olagelmiştir.   

Mustafa Akıncı döneminin Ankara’yı ürküttüğü aşikardır. İşte bu yüzden, yeniden seçilmesini önlemek için tüm güçlerini ortaya koydular. Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türklerin “Kıbrıslılık” kimliğini güçlendirdi ve “kudretli” Erdoğan’a karşı çıktı ancak liderlikten oldu.

Şimdi rahatça buyruk vererek yönettiği Ersin Tatar’ın “seçilmesinden” sonra bile, Ankara gayet açık biçimde, adanın kuzeyinde tek söz ve tek icraat sahibi olmak yönündeki gizlemediği arzusuyla toplumdaki her türlü etkiyi dağıtmaya çalışıyor.

Türkiye’nin parmağı, Ulusal Birlik Partisi ve diğer sağ partilerin lider seçimlerine kadar uzanıyor. Bu müdahaleler kimi dönem Derviş Eroğlu gibi sağ partinin tarihi liderlerinin kurmaylıkları ile dahi uyumsuz olabiliyor. Bu durum, nerede bir kurulu düzen varsa onun zayıflatılması ve Tayyip Erdoğan’ın etkisi altındaki kişilerin oralara getirtilmesi amacını açıkça ortaya koyuyor.  

Rauf Denktaş’tan Derviş Eroğlu’na kadar ve yakın geçmişte Serdar Denktaş gibi sağdaki liderlerin ve politikacıların “disiplinsizlikleri” Türkiye’ye sorun yaratmıştır.

Kıbrıslı Türk analistler, politikacılar ve gazeteciler, “disiplinsiz” ve “devrimci” Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’nin en büyük korkularından olduğunu ifade ediyorlar. Bu Kıbrıslı Türkler, pek çok kez meydanları hınca hınç doldurabileceklerini veya bizatihi Erdoğan’ı boykot edebileceklerini ayrıca uluslararası topluluğun, BM’nin, AB’nin ve Kıbrıslı Rumların dikkatlerini kuzey çekebileceklerini ortaya koymuşlardır.    

Çözümle veya Çözümsüz

Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin algısı, Kıbrıslı Rumlar arasında hâkim olan algıdan pek farklı değildir. İyimserlik yoktur, ortaya Kıbrıs sorununu müzakere rayına oturtacak bir gelişmeye dair bir umut da yoktur.  

Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin bir perspektif ortada yokken, mücadeleyi verenlerin geçmişten bu yana iki toplumlu iki kesimli federasyon temelinde çözüm istemelerine rağmen temel odak “özerklik” olmuştur.

Kıbrıs Türk solu da hem kuzeyde ve Türkiye’de hem de uluslararası alanda tezlerini açıklamak suretiyle bu çabasını güçlendirmeye çalışıyor.   

Maraş ile İlgili Görüş Ayrılıkları

Cumhuriyetçi Türk Partisi, Toplumcu Demokrasi Partisi ve diğer küçük partilerle birlikte genel olarak ilerici Kıbrıslı Türkler, Maraş’la ilgili yeni yol haritasına karşı çıkıyorlar.
Bu girişimleri barış ve bir arada yaşama perspektifine karşı bir mezar taşı görüyorlar. Kapalı şehrin BM Güvenlik Konseyi’nin 550 sayılı kararına göre açılması gerektiğini hiç tereddüt etmeden paylaşılıyorlar.

Tek yanlı eylemlerin uluslararası topluluğu Kıbrıslı Türklere karşı duruma getirdiğinin de farkındalar.

Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda, Genel Sekreter Antonio Guterres’in huzurunda gerçekleşmesi muhtemel olan Anastasiadis – Tatar  görüşmesi için de için özel beklentiler yoktur. Ortak düşünce Türkiye’nin iki devletli çözüm tezinde ısrar edeceği doğrultusundadır.  Tüm uluslararası topluluk buna karşı çıksa da bu yaklaşımın korunacağını ve Kıbrıs sorununun buzdolabına kaldırılarak uzun süreli bir durgunluğa gireceği öngörülmektedir.  

Kıbrıslı Rumlarla İş Birliği 

19 Temmuz’a yönelik Kıbrıslı Rumlardan gelen takdir mesajları Kıbrıs Türk toplumuna ulaştı, fakat pek dikkate alınmadı. Bunun yanında, iki gün sonra, Ulusal Konsey toplantısında “özel ceza” tedbirleri masaya konuldu. Bunlar, uzlaşma ve iş birliğine taban tabana zıt düşüncelerdi. Kıbrıslı Türk muhalefeti ve ilericiler bu yaklaşımı hiç sıcak karşılamadı.

Kıbrıs sorununu iki toplumlu iki kesimli federasyon temelinde çözümünün, yeniden birleşmenin, iki toplum arasındaki birlikteliğin ve anlayışın sıkı bir savunucu olan Mustafa Akıncı’yı destekleyen Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’nın ortaya koyduğu tepki, Kıbrıs Türk muhalefetinin tepkisini yansıtır nitelikleydi.

Kıbrıs Cumhuriyeti seyahat belgelerinin geri alınabileceği yönünde Kıbrıslı Türklerin isim listesinin hazır olduğunu söyleyen Nikos Anastasiadis’e “önce kendinden başlaması” önerildi.

Tüm Kıbrıs Türk toplumunun değil, yalnızca Tatar ve çevresinin cezalandırılması argümanının, Kıbrıs Türk muhalefeti tarafından bütüne yönelik bir önlem olarak algılandığı ve sıcak karşılanmadığı görülüyor. Kıbrıs Türk muhalefetinin bu adımı, toplumları “uzlaşma ve iş birliğinden” daha da uzaklaştıran bir adım olarak algıladığı da görülüyor.  


Şu anda CTP ve AKEL arasında parti düzeyinde iş birliği var gibi görüyoruz.
İki toplumun ilericileri arasındaki ilişkiler önemlidir.
Edindiğimiz bilgilere göre, yazdan sonra, çok büyük ihtimalle Eylül ayında “Kıbrıs sorununun iki toplumlu iki kesimli federasyon temelinde” çözümüne yönelik görüşmelerin yeniden başlamasına ilişkin iradenin ifade edileceği ortak eylemler bekleyebiliriz.

 


* ( Çeviri: Çağdaş Polili | Bu yazı 2 Ağustos’ta POLİTİS gazetesinde yayınlanmıştır ve yazarın izniyle YENİDÜZEN’de paylaşılmıştır.) 

 

 

Bu yazı toplam 5354 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar