İlişkilerimizde kendimize “dur” diyebilmek
Şüphesiz ki sevdiğimiz değer verdiğimiz insanlar en hassas noktamızdır. Bizi en çok mutlu edebilecek ve en çok üzebilecek potansiyele sahiptirler.
Bu sebepledir ki sevdiğimiz insanlar ile olan ilişkilerimizde dengeyi kurabilmemiz, sağlıklı bir şekilde ilişki yürütmenin temel taşıdır.
Bu temel yapı taşı içerisinde almak ve vermek arasındaki eşitliği nispeten sağlamak mutlu olmak ve etmek adına önemli bir adımdır.
Günümüzde bireylerin gerek ikili ilişkilerine, gerek arkadaş ilişkilerinde, gerekse eş dost ilişkilerinde en rahatsızlık duydukları ve dile getirdikleri konu sürekli olarak tek taraflı emek harcadıkları konusudur. “Bir eş olarak eşime emek harcıyorum ama karşılığını alamıyorum”, “Bir ebeveyn olarak çocuğumun tüm isteklerini yerine getirmeye çalışıyorum ama karşılığını alamıyorum”, “Akrabalarımla, arkadaşlarımla fazlasıyla ilgileniyorum ama karşılığını alamıyorum” gibi cümleler bireyin yaşadığı içsel huzursuzluğu ifade eden ve sıkça duyduğumuz cümlelerdir.
Peki bu durumda yapmamız gereken ne?
Elbette ki bizi rahatsız eden çok fazla emek verdiğimiz davranış biçimine dur diyerek, gerektiği ölçüde emek göstermek ve kendimizi ifade etmeyi öğrenerek kendimizin de destek beklediği hususları dile getirmektir.
Sonlanan ilişkilere baktığımızda geride kalan yas sürecinin içinde “Oysa ki ben çok fazla emek vermiştim “cümlesini duyarız. Oysa ki bunu kendi kendimize yapan bizleriz.
Birlikte mutlu olmayı bilmememiz.
Bilinç altımızdaki sürekli olarak sevdiğim insanları mutlu etmeliyim mesajını sevdiğim insanlarla birlikte mutlu olmalıyım mesajıyla yer değiştirmeyi başarabildiğimiz zaman gerçek mutluluğu yakalarız.
Sevdiğimiz 20 kişiyle birlikte bir sofrada yemek yiyeceğimizi düşünelim. Bunun için 2 seçeneğimiz mevcuttur.
Birinci seçeneğimiz sabah erkenden kalkıp alışveriş yapmak, yemekleri pişirmek, kirlileri ve evi toparlamak, sofrayı hazırlamak, misafirleri ağırlamak, misafirler gittikten sonra tekrar sofrayı toparlayarak etrafı temizlemek
İkinci seçeneğimiz ise iş bölümü yaparak, sevdiğimiz insanlara görev dağılımını belirtmek, herkesin işin bir ucundan tutmasını sağlayarak sonrasında soframıza oturup beraberce yemeğimizi yiyerek, birlikte ortalığı toparlama
Birincisinde elimize geçecek olan büyük bir yorgunluk, sevdiğimiz insanların eğlenirken bizim yorgunluğumuz sebebiyle ortamda yaşanan mutluluğa katılım göstermemize neden olacaktır. İkinci seçenekte yaşayacağımız ise herkesle birlikte eğlenebilmek ve sevdiklerimizle anın tadını çıkarmak olacaktır.
Ancak ne yazık ki çoğu zaman sevdiğimiz insanlara karşı tavrımız bu olmuyor. Eşim yorulmasın ben yemeği ve ev işlerini kendi başıma yaparım, çocuklarım üzülmesin ben katlanırım, akrabalarım ve arkadaşlarımla kötü olmayayım ben susarım.
Gün sonunda ise karşımıza çıkan büyük bir duygusal çöküntü ve kos kocaman bir soru işareti ben bu kadar emek verdim niye böyle oldu? Ve maalesef hala durmayı öğrenmek yerime bu kadar emek verdim sonucu bu olmamalı diyerek kazanma amacıyla daha da vermeye devam etmek tıpkı kumar gibi saplantılı bir ruh haline girerek emeklerinin karşılığını alabilmek adına daha da fazla emek vererek almaya çalışmak.
Bu yüzdendir ki mutlu olmak istiyorsak bazen atalarımızdan gelen, bazen farkında olmadan bilinçaltımıza yansımış mesajları değiştirmeli emek vererek değil emeği paylaşarak mutlu olacağımızı benimseme yolunu seçmeliyiz.