“İlk başta mezarın üstünde beş kişinin ismi vardı…”
Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’ndeki kazıları esnasında beş kişilik bir mezarda kalıntıları bulunan İhsan Güven Salih’in kızı Hatice Özboranlar anlatıyor…
Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’nde yürütmüş olduğu kazılar esnasında beş kişilik bir mezarda kalıntıları bulunan İhsan Güven Salih’in kızı Hatice Özboranlar’la konuştuk…
1974’te savaşta Doğruyol’da öldürülen İhsan Güven Salih, başlangıçta beş kişilik bir mezara defnedilmiş Tekke Bahçesi’nde – bu tek mezarın üzerinde beş isim yazılıymış… Hatice Özboranlar bunu çok iyi hatırlıyor…
Aradan yıllar geçtikten sonra aileye “Bazı mezarları Boğaz Şehitliği’ne nakledeceğiz, ister misiniz?” diye sorulmuş. Aile “Yok, Tekke Bahçesi’nde kalsın” demiş.
Sonra “Onları ayıracağız ve ayrı ayrı mezarlara gömeceğiz” denmiş ve nitekim bir süre sonra bu beş kişilik mezarda bulunanlar için Tekke Bahçesi’nde ayrı ayrı mezarlar yapılmış. İhsan Güven Salih için de bir mezar yaptırılmış oraya…
Ama aslında İhsan Güven Salih’in kendi adına yaptırılan mezarda olmadığı, Tekke Bahçesi’ndeki kazılarda ortaya çıkmış: Çünkü o, üzerinde “Önder İbrahim” yazılı ve içerisine beş kişinin defnedilmiş olduğu mezardaymış hala…
“Kayıp” İsmail Bekir’in kızı Ülfet Canseç’in verdiği büyük mücadele sonucu, üzerinde “Önder İbrahim” yazılı bu mezar kazılabilmişti Kayıplar Komitesi tarafından… Tekke Bahçesi’nde Ayvasıl’dan getirilenlerin defnedilmiş olduğu mezarlar kazılırken ve “kayıplar” aranırken, işte bu mezar da özel Bakanlar Kurulu kararıyla kazılmış ve içinden beş kişi çıkarılmıştı. “Kayıp” İsmail Bekir’in yanısıra İbrahim Ramadan ve İhsan Güven Salih de bu mezara gömülmüştü – iki kişi daha defnedilmişti aynı mezara… Önder İbrahim ise Tekke Bahçesi’nde değil aslında ta başından beri Boğaz Şehitliği’ne defnedilmişti ve orada bir mezarı vardı zaten…
Tekke Bahçesi’ndeki karmaşa işte bu şekilde devam ediyor… Özellikle “kayıplar”ın buraya defnedilmiş olması, 1974’te savaşta Doğruyol’da ölenlerin buraya üçer üçer veya beşer beşer gömülmüş olması bu karmaşayı arttırıyor.
Şimdi İhsan Güven Salih’in Tekke Bahçesi’nde iki mezarı olacak: İhsan Güven Salih beş kişilik mezardan çıkarılıp DNA testleriyle kimliklendirilmiş, yakında cenaze töreni yapılacak ve ailenin isteği üzerine yine Tekke Bahçesi’ne defnedilecek. Üstünde İhsan Güven Salih yazılı mezarda kim ya da kimler yatıyor? Bunu bilen kimsecikler yok… İşte bu yüzden bu mezarın da şimdi kazılarak mezarın boş mu, dolu mu olduğu, içinde kimin ya da kimlerin yattığının araştırılması, bulunması ve burada gömülü bir ya da birileri varsa eğer, ailelerine doğru düzgün bir defin için iade edilmesi gerekecek. Bunun için İhsan Güven Salih’in sevgili kızı Hatice Özboranlar, Kayıplar Komitesi’ne resmi bir dilekçe de yapmış bulunuyor üstünde babasının adının yazılı olduğu mezarın kazılması ve araştırılması için… “Şimdi Tekke Bahçesi’ne ziyarete gittiğimde, bu benim babam, o yandaki kim? İki tane mezar, aynı isimde, aynı yerde, güzel olmaz değil mi?” diyor…
İhsan Güven Salih Lefkoşalı’ymış, Maliye’de memur imiş… 1957’de yine Lefkoşalı olan Günay Hanım’la Küçük Kaymaklı’ya evlenmişler… 1963’te Küçük Kaymaklı’dan göçmen olmuşlar… Günay Hanım ve iki evladı esir olarak alınıp Cikko Medohi’ye götürülmüş, Küçük Kaymaklılı diğer Kıbrıslıtürk esirlerle birlikte… 1963’ten 1974’e kadar Çağlayan’da Yorgozlu’nun apartmanında yaşamışlar – üç çocukları olmuş…
Derken 1974 savaşı bir kabus gibi çöküvermiş ailenin üstüne ve İhsan Güven Salih, Doğruyol’da öldürülmüş…
Eşi Günay Hanım ondan bir iz bulabilmek için çok uğraşmış…
Başlangıçta inanmamış sevgili eşinin öldüğüne, “Belki kayıptır” diye umutlanmış…
Sonuçta onunla birlikte olan arkadaşları “O öldü” demişler…
Tekke Bahçesi’ne defnedildiği zaman beş kişilik bir mezara defnedilmiş…
Yetkililer yıllar sonra “Onları ayırdık, ayrı ayrı mezarlar yaptık kendilerine” demişler aileye. Aile de üstünde “İhsan Güven Salih” yazılı mezarı ziyaret etmeye başlamış. Ama aslında İhsan Güven Salih hiçbir zaman bulunduğu beş kişilik mezardan çıkarılmamış… Bu gerçek ancak Kayıplar Komitesi Tekke Bahçesi’nde kazılar yürütüp de bu mezarda kazı yapılınca ortaya çıkıyor…Aradan yıllar geçtikten sonra yeniden beş kişilik bir mezarda bulunuyor… Kimliklendiriliyor ve ailesine dönüş süreci başlıyor…
İhsan Güven Salih çok iyi bir insanmış, ailesini çok sever, onları krem rengi Volkswagen’iyle her yere götürürmüş: Trodoslar’a, Altıbuçuk milde denize girmeye, çadır kurmaya giderlermiş… En sevdiği yemek dolmaymış ve tavuksuyuna pilav…
Tekke Bahçesi kazılarında beş kişilik bir mezarda bulunan ve DNA testleriyle kimliklendirilerek ailesine yeniden defin için dönüş süreci başlayan İhsan Güven Salih’in kızı Hatice Özboranlar’la röportajımız şöyle:
SORU: Hatice Hanım, kaç doğumlusunuz?
HATİCE ÖZBORANLAR: 1960 doğumluyum… Babamın adı İhsan Güven Salih… Salih, babasının adı… Yani çoğu “Güven” diye bilirdi kendini – galiba işte biri “İhsan” koymuş, biri “Güven” koymuş adını… İhsan Güven Salih idi… Şehitlikte de öyle yazar zaten, İhsan Güven Salih…
SORU: Annesinin adı neydi?
HATİCE ÖZBORANLAR: Muazzez… Babasının adı da Salih.
SORU: Nereliydiler?
HATİCE ÖZBORANLAR: Lefkoşalı… Dedem Baflıymış ama çok çok eski zamanlarda buraya gelmiş. Lefkoşa’da doğdular, büyüdüler yani hep.
SORU: Nerede otururlardı?
HATİCE ÖZBORANLAR: Bu Kooperatif Merkez Bankası var ya hani yıkıldı şimdi, orada otururlardı, Pençizade Sokak’ta, çok iyi hatırlarım.
SORU: Dedeniz ne iş yapardı?
HATİCE ÖZBORANLAR: Dedem polis idi, nenem evhanımıydı… Babam Maliye’de çalışırdı memur olarak, devlet memuruydu yani…
SORU: İbrahim Ramadan gibi yani…
HATİCE ÖZBORANLAR: Evet, aynen öyle. İşte savaş çıktığında seferberlik falan olduydu, öyle memur olarak gittilerdi, orada şehit oldular 1974’te.
SORU: Annenizin adı nedir?
HATİCE ÖZBORANLAR: Günay Güven… O da Lefkoşalı… Annemle babam ikisi de 1940 doğumludur. 1957’de evlendiler galiba… Ben 1960’ta doğdum.
SORU: İşte İbrahim Ramadan gibi…
HATİCE ÖZBORANLAR: Evet, evet… Onunla zaten çok yakın arkadaştılar, annemle Meliha abla, çok arkadaştılar…
Annemle babam Küçük Kaymaklı’ya evlendiydiler… Sonra 1963’te biz Küçük Kaymaklı’dan göçmen olduyduk. Esir aldılardı bizi. Cikko manastırı varmış dediydi annem, oraya götürmüşler bizi… Ben üç yaşındaydım, kardeşim birbuçuk yaşında falandı… Üç kardeşiz biz. Bir benim, en büyük, ablalarıyım ben… İki de erkek kardeşim vardır, onlar İngiltere’de yaşar, birinin adı Salih, diğerinin adı Erdoğan…
SORU: Erdoğan, annenizin babasının mı adıdır?
HATİCE ÖZBORANLAR: Hayır, hayır… Erdoğan benim amcamın adıdır. Babamlar iki kardeş idi. Amcam oğluna babamın adını koydu, babam da oğluna kardeşinin adını koydu…
Kardeşimin biri 1961 doğumludur, biri da 1965 doğumlu…
DEVAM EDECEK