İlk gitarım
İlk gitarım
Yazı dizisi 4
Erdinç Gündüz
Gitara başlamamın ilginç bir hikâyesi var.
Eniştem İngiliz Üsleri’nde çalışıyordu. 1963 hadiseleri hemen öncesindeydi. Bir İngiliz arkadaşı, ona olan borcunu ödeyememiş, para yerine ona, bir gitar vermişti. Yakup enişte ise, gitarı almış evine getirmişti. Babama ‘olay’ı anlatmış, gitarı da ona vererek “Benim işime yaramaz. Erdinç’e hediyem olsun” demiş. İşte ilk gitarıma sahip oluşumun hikÂyesi böyle.
***
Dönem, batı pop müziğinin hızla yaygınlaştığı dönemdi. Buddy Holly, Chubby Checker, Neil Sedada, Paul Anka, Elvis Presley, Cliff Richard, Shadows, Everly Brothers ve daha niceleri vardı gençlerin dillerinde. En önemlisi, Beatles fırtınası başlamıştı tüm dünyada.
Kıbrıslı gençlerin önemli eğlencelerinden biri de, ‘Top Twenty’ isimli haftalık müzik programını hiç kaçırmadan dinlemekti. ‘Top Twenty’yi ben de hiç kaçırmazdım. Klasik müzik de dinliyor ve bazı parçacıkları kemanımla çalmaya çabalıyordum ama bir yandan da popüler müzikle yakından ilgileniyordum. Şimdi artık bende de var olan gitar (elektro olmasa da) ise, popüler müziğin en popüler enstrümanıydı.
Önce gitarı akortlamayı öğrendim. Nereden? Nasıl? Kimden? Hiç hatırlamıyorum... (Belki de keman akorduydu). Sonra kendi kendime birşeyler öğrenmeye, çalmaya başladım. Çoğu birkaç tel üzerinde solo olarak. Zamanın tek TV kanalı CBC’deki müzik programlarını da hiç kaçırmıyordum bu arada. Ve bir gün, akor tutmayı öğrenmem gerektiğini farkettim. Ve kemanda öğrendiklerimle birleştirip gitarda akorları keşfetmeye başladım kendi kendime.
************************************
KAMURAN AZİZ VE ARKADAŞLARI
Televizyonu’ndaki Kamuran Aziz ve Arkadaşları’nın programlarını hiç kaçırmazdım. Birçok nedeni vardı bunun. En önemlilerinden biri de hem Kamuran Hanımı hem de Jale Derviş Hanımı tanıyor olmamdı.
Jale Hanım, ablamın müzik öğretmeni hem de en yakın arkadaşlarından biri olan Sümer ablanın annesiydi. Oğlu Arman Ratip de, ağabeyimin en yakın arkadaşlarından biriydi. Bu nedenle sık sık beraber olurlardı. Ben de aralarında dolanıp dururdum.
Özellikle Jale Hanım’ların evine gitmekten çok hoşlanırdım. Çünkü bazen, Kamuran Hanım’la Jale Hanımların birlikte şarkılar çalıp söylemekte olduklarına tanık olur, bir kenarda oturur, hayran hayran onları izlerdim.
***
Kamuran Aziz ve Arkadaşları adlı müzik topluluğunun oluşturulması fikrinin böyle aile toplantılarından birinde atıldığını anlatırlardı hep. Ve müzik çalışmalarını ilk kez, 40’lı yılların sonlarında, Lakadamya’daki (Lefkoşa-İskele yolunda bir İngiliz askeri kampıydı) Kıbrıs’daki ilk radyo’da değerlendirmişlerdi. Bu da bana heyecan veriyordu.
Lakadamya’daki radyoda başlayan öykü, sonra Kıbrıs Radyo Yayın Servisi ve daha sonra da Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu’nda devam etmişti. Televizyonun da kurulmasıyla Kamuran Aziz ve Arkadaşları’nı tanımayan, bilmeyen kalmamıştı ülkede. Amatör bir anlayışla müziğe gönül vermiş gönüllülerden oluşan topluluktan Kamuran Aziz ve Jale Derviş yanısıra Zeki Taner, Fikret Özgün, Ahmet Anlar, Vecihi Turgay ve daha nice müzik sevdalıları vardı. Sonra takviyeler yapılmış ve topluluğa Salih Biray, Erer Selçuk, Ferahzat Gürsoy, Türker Mirata, Salim Mirata ve Rahmi Özsan gibi isimler de katılmıştı.
Hafif klasik eserler, tangolar, valsler ve kendilerine ait bestelerle gönüllerde taht kurmuştu Kamuran Aziz ve Arkadaşları Topluluğu . En önemli özelliklerinden biri de, daha 1950’li yıllarda, kendi bestelerinin dışında, repertuarlarındaki yabancı şarkıların çoğunu, yazdıkları Türkçe sözlerle okumalarıydı. Ki sözü edilen dönemde Türkiye’de henüz böyle birşey yoktu. Beni en çok etkileyen bir başka özellikleri ise, özellikle Kamuran Aziz hanımın yazdığı, seslendirdikleri folklorik tarzdaki şarkılardı. Bu çalışmalar daha sonraki dönemde SILA 4’ün kuruluş ve doğuşuna ışık olacaktı.