1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. İlk Şiir Gecemiz-1951
Eralp Adanır

Eralp Adanır

İlk Şiir Gecemiz-1951

A+A-

1951 yılının haziran ayının ilk günlerinde "Lefkoşa san'at ve edebiyat muhiti müstesna bir gece yaşamıştır" cümlesiyle başlıyordu haber.

HÜR SÖZ gazetemizdeki bu haberle Kıbrıslı Türklerin "şiir geleneği" için önemli bir adım atılıyordu 1951 yılının sıcak haziran ayında. Bir şiir gecesiydi. Ve elbette o yılları düşündüğümüzde, İngiliz Sömürge Yönetimi altında sırasında okullarına Türk bayrağı asmanın yasaklandığı, "Yaşasın Kralımız" marşıyla başlanan okulun ders saatleri içerisinde, Türk Edebiyatı'nın şiir geleneğinden etkilenmiş olan şiirsever Kıbrıslı Türkler, şiiri; Türk dili ve Kıbrıs Türklüğü açısından bir anlamda ve doğal olarak siyasallaştırarak böylesi bir de misyon yükleyip, ilk şiir gecesinin önemeni daha bir anlamlı kılıyorlardı.

Gecenin düzenlenme fikri, söz konusu gazetemizde yazılar şiirler yazan ve bugün "Uzay Şairi" olarak dünyaca tanınan şair-yazarımız Osman Türkây tarafından gelmişti. Hatta sadece şiir gecesi değil, bir "Kıbrıs Türk Şiir Antolojisi" hazırlığı için gazeteden şairlere duyurular yapılmakta, şiirlerini gazeteye göndermeleri istenmekte ve gazete de o yıllarda haftada birkaç sayfasını şiire edebiyata ayırmaya başlamıştı.

Sonunda Osman Türkây'ın bu önerisi Viktorya okul yönetimi ve Lise Mezunlar Kurumu tarafından sahiplenilerek, cumartesi gecesi lise salonunda akşam saat 8'de gerçekleştirilmiş oldu. Birçok öğrenci, şiire meraklı insan lise salonunu doldurmuş, gazetelerde yayınlanan şiirlerinden tanıdığı o günlerin "genç" şaiirlerini görebilmek, onlarla tanışabilmek için büyük bir heyecan içerisindeydi. Elbette şairmiz Osman Türkây da bir genç şair ve gecenin fikir babası olarak açılış konuşmasını yapıyordu...

"Şair bütün ömrünce çile çeken bir insandır. Onun bütün eserleri insaniyete hizmet kaygusundan meydana gelen duygulardan mülhemdir. Bu bakımdan şair, halk kitleleri tarafından sevilmelidir. O, daima keşfedilmemiş iklimlerden sesler, renkler ve duygular getirmeğe çalışır. Bunun için, zaman onun eserlerinde bir takım yenilikler yaratabilir. Onun eserleri, 'zırva' deyip geçilmemeli; okunmalı, tekrar okunmalı, ta ki ruhu besliyecek, fikri inkişaf ettirecek bir unsur keşfedilinceye kadar okunmalıdır. Halbuki zamanımızda şairlere ve eserlerine  pek o kadar kıymet atfedilmiyor."

Bu giriş konuşmasından sonra Türkây , şiir gecelerinin düzenlenmesinin toplum kültürü edebiyatı için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan sözleriyle tamamlarken, konuşması içerisinde "Kıbrıs Türk Dili ve Edebiyatı" tanımlamasını da getiriyordu. Bu elbette çok önemliydi. Çünkü yıllarca "Kıbrıs Türk Edebiyatı-Dili" var mı diye az tartışmalar yaşanmamıştır ilgili çevrelerde. Osman Türkây bunun adını 1951 yılında koymuştu anlaşılan.

"Şiir, insan ruhunu ışık ve renk, müsiki ve ses, zevk ve heyecan dünyasında besliyen ilâhi bir tılsım, bir büyüdür. Biraz sonra, şiirlerini bir bir kendi ağızlarından dinleyeceğimiz değerli arkadaşlarımız bu yurdun öz evlâtları, edebiyatımızın müstakbel yıldızlarıdır. Onları size takdim ederken duyduğumuz heyecan ve haz sonsuzdur. Kıbrıs'ta Türk dilini edebileştirecek olan bu arkadaşlardır.

Yaşasın Kıbrıs Türklüğü, yaşasın Kıbrıs Türk Dili Edebiyatı ve onun mütevazı yaratıcıları."

Osman Türkây'ın ardından Lisenin öğretmenlerinden Mehmet Durulgan, Shakespeare Mektebi müdürü Nejmi Sağıp Bodamyalı da birer konuşma yaptılar. Ardından Mustafa Özker Yaşın mikrofonu alıp "genç" şairleri -ki kendisi de buna dahildir ve bugün şiir geleneğimizin önemli isimleri arasında yer alıyorlar- öncelikle Urkiye Mine Balman'ı sahneye çağırıyor. Urkiye hanım sahneye gelirken Özker Yaşın, hakkında bilgi veriyor ve bu bilgiler içerisinde kendisinin, Nihat Sami'nin hazırlamış olduğu "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" kitabına da girdiğinden bahsediyor. Urkiye Mine Balman'ın okuduğu şiirlerin ardından Mustafa Özker Yaşın, Ahmet Muzaffer Gürkan, Cem Sual, Avukat Esad beyin heyecanlı olmasından dolayı şiirleri Osman Türkây tarafından seslendiriliyor, Hami T. Özsaruhan, Erdoğan Behçet Mirata, Mustafa İzzet Adiloğlu, Salâhi Ramadan, Özdemir Mustafa Özön, Özkan Derviş, Melih Mahmut İmren ve "genç kız şairlerimizden Gülbahar Resa" sırayla kendi şiirlerini okumuşlar. Gülbahar hanım, o yıllarda bir öğretmen miydi bilmiyorum ama benim Limasol'daki ilkokul öğrtmenim olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla onun bir "genç kız" olarak ismine de rastlamış olmam beni çok duygulandırdı. Hayatta olmayanları rahmetle anıyorum.

İşte böylesi bir başlangıçtı şiir gecesi adına. Ve o yıllardaki gazetelerimizi tarayanlar görecekler ki şiir her zaman yer almıştır gazete sayfalarında. Hani "önce şiir vardı" dedirtecek derecede.

07-haziran-2020-eralp-ilk-siir-gecemiz-1951-hursoz-6haziran.jpg

Bu yazı toplam 2533 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar