İlla ki ZİHNİYET
İSKOÇYA’dan ayrılırken, Edinburg Havaalanı’nda bir dergi, standın en tepesinden göz kırptı hepimize...
Türkiye Başbakanı Erdoğan, The Economist’te kapaktı...
Erdoğan'ın yüzü, elinde gaz maskesi tutan bir “sultan” çizimine montajlanmış ve başlığa şu soru yapışmıştı:
“Demokrat mı Sultan mı?”...
---
İstanbul’a vardığımızda, bu sorunun yanıtına dair ip ucu almak zor olmadı...
Taksiciye sorduk, “İstanbul’da son durum ne? Direniş devam mı” diye...
“Siz yurt dışından geldiniz, daha iyi biliyorsunuz... Dış basın, gelişmeleri daha çok daha iyi veriyor” dedi(!)
***
Erdoğan, “çapulcular” yüklenmelerine devam ederken, bir gerçeği unutuyordu.
“Çapulcu” dediklerinin de Başbakanı’ydı...
Ve doğrusu aynı koltukta uzun seneler oturmak, hele de ‘seçim başarısı’ ile birleşince, siyasette ‘sultanlık’ tehlikesi sınır tanımıyordu...
***
‘Örgütsüz örgütlenme’ Erdoğan’ın bu tavrının odağında büyüyordu galiba...
Kendinden olmayanı “yok” yerine koyma kültürüydü bu...
Ve ‘kendine güven’in sınırlarını çoktan aşmış bir ‘megalomani’...
Farklı görüşleri ya da çığlıkları duymayan bir ‘ego körlüğü’...
‘Ben ne dersem o olacak’ sevimsizliği.
***
İskoçya’dan Türkiye’ye böyle geldik...
Ve sonrasında Beşparmaklar’dan süzülerek konduk, ana yurdumuz Kıbrıs’a...
Nasıl bırakmışsak, öyle bulduk (!)
‘İki aylık Başbakan’ ve ‘geçici hükümeti’ de bugün öğreniriz artık.
Sonrası seçim..
Sokaktaki gündem, adaylar!..
Çoğu yıllardır yüzüne aşina olduklarımız...
Pekçok sohbetin ortak konusu ‘kimlere oy verilmeli’ diye başlıyor ve sürüp gidiyor uzun uzun....
Siyaset ‘derinleşiyor’ inceden inceye...
Ve bir kez daha anlıyoruz ki, partilerin renklerinden, isimlerinden, adaylarından çok daha önemlisinin ‘anlayışlar’ olduğunu!..
‘Kişiler’in değil ‘ilkeler’in peşinden koşmamız gerektiğini...
Öğrenmedik mi daha, bir sorunu, o sorunu yaratan ‘zihniyet’le çözemeyeceğimizi...
O halde ‘zihniyetler’ değişmeli, illa ki!
‘Sultan’larla varılmıyor bir yere...
İskoçya mı dediniz? O’nu, pazara,
ADRES KIBRIS dergisine yazmak en iyisi... Bir masal ülkesi, İskoçya... Yol gri, gerisi yeşil... Ve böyle bir diyarda, insanların ne derdi olur ki...