1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. İllaki böleceksek
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

İllaki böleceksek

A+A-

Kıbrıs’a 1974 savaşının ardından önemli oranda nüfus taşındığı belgeleriyle kanıtlanmış gerçektir.
Bunu bilmeyen yok.
Yaşadık o insanlarla, ürettik, paylaştık, birlikte büyüdük.

O dönem gelen nüfus çoğunlukla adaya uyum sağlamış, yaşam değerlerini benimsemiş; çocukları ve onların çocukları Kıbrıs’ın kültürüyle yoğrulmuş, bu toprakları ana yurdu görmüştür.

Anadolu’dan taşıdıkları kültürü de Kıbrıs’ın kültürü içerisine katarak, bu insanlar adaya uyumlaşmıştır.

Bu uyum sürecinde en önemli rol kamusal eğitim oldu kuşkusuz… Çünkü o dönemde okullar henüz ayrıştırılmadı. Her bir sınıfta çoğunluk Kıbrıs kökenli öğrencilerdi, Türkiye’den gelen ailelerin çocukları, her sınıfta birkaç kişiyi geçmezdi. Evet, bu çocuklar, diğerlerine göre farklı sosyal ya da kültürel alışkanlıklara sahip olsa bile bir sempati sebebi görüldü bu durum, kimse kimseyi dışlamadı.

*
Özellikle “KKTC’nin ilanı” sonrası başlayan yurttaşlık dağıtımı ve kontrolsüz nüfus hareketinin sonuçları aynı olmadı.

İşgücü akışı ile birlikte, bu işçiler ailelerini de adaya taşıdı, çalışma izinleri adeta “KKTC yurttaşlığı ön izni” kabul edildi.

Bu yoğun nüfusun adaya entegrasyonu ya da kaynaşması ise ne planlandı, ne de istendi.

İnkar etmeyelim, adeta “gettolaştı” ülke…
Okullar değil yalnızca mekânlar da ayrıştı…

Siyasi partiler, örgütler ayrıştı…
Mahalleler ayrıştı neredeyse…

Gündemler ayrıştı; hedefler, fırsatlar, konfor ve korku alanları…

Türkiye’den gelen nüfus arttıkça, nüfus ve kimlik siyaseti de çoğaldı…

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği her kararda belirleyici olmaya başladı.

*
Yerleşimci kolonyalizmi” olarak tanımlayanlar var bunu...

Bu siyasi tanım, bir devletin ya da egemen bir gücün, başka bir bölgeye kendi halkını kalıcı olarak yerleştirerek, orasını ele geçirmesi anlamına gelir. Böylece yerli halkın toprakları, kaynakları ve yaşam alanları kuşatılmış olur.

Coğrafyada kalıcı bir hâkimiyet kurulur ve yerli halkın yerini alırlar böylece…

*
Gördük ki zamanla mesele yalnızca “Türkiyeli-Kıbrıslı” üzerinden salt bir köken ayırımı da değildi.
Sınıfsaldı sorun…
Yoksullar ile gelir düzeyi ve güvencesi güçlü olanlar ayrılmıştı aslında hayatın içerisinde…

Elbette bir “nüfus mühendisliği” vardı ortada… Türkiye’nin adanın kuzeyini kendine benzetme tavrı tarihseldi… Önceleri “Türkleştirme” üzerine yoğunlaşan müdahaleler, son dönemde “Müslümanlaştırma” evhamıyla kabardı.

Kıbrıs’ın özgün değerlerini, kültürünü, kimliğini sevmediler nedense… Ve  zamanla nüfusla birlikte sermaye aktarımı da başladı. Çözümsüzlük tam bir çamaşır makinesine dönüştü, kirlerin çitilendiği bu makine korumaya alındı.

*
Kimi fırsatçı, kurnaz ama kötücül insanlar var. Türkiyeli nüfusu oy görüyor yalnızca… Bu ayırım üzerinden var oluyor, güçleniyor, kendine alan yaratıyor. O nedenle her fırsatta ve imkanda, ayrımcılığı körüklüyor.

Türkiye’den taşınan nüfusun, TC Lefkoşa Büyükelçiliği önüne gidip sevgi gösterisi yapması aslında biraz da acizliktir… Türkiye’nin buradaki temsilcilerine, buradaki toplumun tümü saygı duymuyorsa sorun var demektir. Üstelik “Türkiyeli nüfusu” kendilerine malzeme yapanlar, bu insanların yaşadığı yokluğa ve yoksulluğa da yıllarca seyirci kalmıştır.

Doğduğumuz yerler ortak değildir belki… Ama ortaktır gelecek kaygımız, sömürü ortaktır…

*
Kimlik siyaseti üzerinden ortaklaşmamız ya da geleceği kazanmamız mümkün görünmüyor. Bir dönem bu adayı, “Türkler - Rumlar” üzerinden bölenler, doymuyorlar parçalamaya… Şimdi, Kıbrıslılar - Türkiyeliler var sırada… Kim bilir sonrasında hangi ayrışma…

Çünkü halklar birleştikçe, çapsız aptallar kaybediyor sonuçta…

İllaki böleceksek ülkeyi, Can Yücel’i rehber alalım kendimize…
"Ülke bölünsün istiyorum,
yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa.
Onurlu, şerefli, emekçi ve vatansever insanlar bir tarafa..."


 

Bu yazı toplam 2163 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar