İmar Planı siyasi değil teknik bir konudur...
İmar planları yalnızca doğanın, çevrenin ve burada yaşayan tüm canlılarla birlikte insanın rahat ve huzurlu bir yaşam sürmesini sağlamak için hazırlanır. Sürdürülebilir gelişme budur. İmar planları “Rant çevrelerini” çıkarlarına göre şekillenmez.
Mağusa, İskele, Yeni Boğaziçi bölgelerini kapsayan İmar Planı Başbakan resmi gazetede yayınlanmasına engel olduğu için yürürlüğe giremedi. Sonra da koalisyon ortakları aralarında anlaşarak 6 ay süreyle planın yürürlüğe girmesini ertelediler.
Burada 1 paragrafla özetlemeye çalıştığım imar planı süreci KKTC’nin nasıl bir devlet olduğunu, ya da olamadığını ortaya koyması bakımından çok ama çok önemlidir.
Bir ülkenin yasaları o ülkenin bütün yurttaşlarını bağlar. Hiç kimse yasaların üstünde değildir. İster bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanı olsun, isterse sıradan bir yurttaş olsun herkes yasalara uymak zorundadır.
KKTC’de imar mevzuatı 1989 yılına kadar İngiliz sömürge döneminden kalma Fasıl 96 idi. 1989 yılında dönemin KKTC Meclisi’nden 55/89 sayılı İmar Yasası geçti.
Bu tarihten sonra imar planı, ya da imar emirnamesi yayınlanan bölgelerde 55/89 sayılı imar yasası geçerli oldu. Herhangi bir plan ya da emirname yayınlanmayan yerlerde ise yine Fasıl 96 kuralları uygulanmaktadır.
Kimileri Fasıl 96 kurallarının da imar mevzuatı için yeterli olduğunu düşünüyor.
Bu doğru değildir.
Çünkü Fasıl 96 yalnızca genel bir imar mevzuatıdır. İmar Planı ise tamamen yöresel ve detaylı bir planlamadır.
Sürdürülebilir gelişme ancak planlı bir yapılaşma ile mümkündür.
Bir bölge için plan hazırlarken bilinmesi gereken en önemli veri nüfus ve nüfus artışıdır. Bu olmadan doğru dürüst plan yapamazsınız.
Ayrıca imar planları teknik insanların işidir. Siyasiler bu işe çok fazla taraf olmamalıdır.
Geldiğimiz noktada Mağusa, İskele, Yeni Boğaziçi İmar Planı hazırlık süreci UBP-Hpkoalisyonu için tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştır.
Koalisyonun büyük ortağı UBP Genel Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar Birleşik Kurul tarafından oybirliği ile geçirilen İmar Planı’nı UBP tabanı hazmetmedi diye resmi gazdetede yayınlatmadı.
Başbakan’ın buna yetkisi var mı?
Yok. Ama o yayınlatmadı ve planın yürürlüğe girmesini de engelledi.
55/89 sayılı İmar Yasası “Birleşik kurulda onaylanan plan resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer” demektedir. Yasa “Birleşik Kurul tarafından onaylanan plan başbakana gönderilir ve başbakan uygun görürse resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer” demez. Yasada böyle birşey yoktur.
Ama bu ülkenin Başbakanı Meclis kürsüsünden “Ben bunu yayınlamaya mecbur muyum yahu” diyebiliyor.
Bundan da daha önemlisi bütün bu gelişmelerin ardından koalisyon ortakları bakanlar kurulu toplantısında uzlaşarak birleşik kuruldan geçen planın resmi gazetede yayınlanmayarak geri çekilmesine ve 6 ay daha tartışılmasına karar veriyorlar.
Bu 6 aylık sürede de mevzuatta boşluk olmaması için süresi dolan emirnamenin yürürlükte kalması için 6 ay daha uzatılmasına karar veriyorlar.
Tam bir skandal.
Bu plan bu kadar siyasallaştıktan ve her isteyen istediğini aldıktan, başlangıçta 27 bin ek konut için imara açılması öngörülen araziler süreç içinde imara açılan arazilerle 87 bin konuta kadar çıkarılan ve yeni 6 aylık sürede belki de bütün tarım arazilerinin imara açılacağı bir plan teknik bir plan olmaktan çıkmış demektir.
Bu plan artık “sürdürülebilir gelişme perspektifine uygun olamaz”.
İmar planları UBP’nin görüşü, HP’nin görüşü, ya da CTP’nin ve öteki partilerin görüşüne göre şekillenemez.
İmar planları yalnızca doğanın, çevrenin ve burada yaşayan tüm canlılarla birlikte insanın rahat ve huzurlu bir yaşam sürmesini sağlamak için hazırlanır.
Sürdürülebilir gelişme budur.
İmar planları “Rant çevrelerini” çıkarlarına göre şekillenmez.
Evet UBP-HP koalisyonu sayesinde toplum olarak dünyada eşi benzeri görülmeyen bir süreç yaşadık.
Bir kere daha herşeyi yüzümüze, gözümüze bulaştırdık.
Rezil olduk.