İnşaat, emlak ve Taşınmaz Mal Komisyonu
Basınımızda İnşaat Sektörü, Emlak Piyasası ve Taşınmaz Mal Komisyonu ile ilgili çeşitli değerlendirme ve yorumlar yer almaktadır.
Bir kere açık olan bir şey var, İnşaat Sektörü ile emlak piyasası, toplum ve ekonomik yaşam için önemli bir alandır.
Ancak Kuzey Kıbrıs'ta bu önemli alanın doğrudan bağlantılı olduğu bir başka temel daha vardır. Bu da Kıbrıs sorunudur.
Çevre ve doğal yaşama dönük endişe ve beklentiler de elbette ki bu sektörün dinamiği ile de bağlantılıdır.
Ancak bu sektörle ilgili bazı noktalar üzerinde durmak gerekir kanısındayım.
Kıbrıs sorununun çözüm süreci ve dinamiği, bu sektörün üzerinde çok etkilidir. Emlak fiyatlarının belirlenmesinden tutun, sektörün üretken dinamiğine kadar, her alanda diğer ekonomik unsurlardan daha fazla olarak, Kıbrıs sorununun çözüm süreci çok etkilidir.
Ancak bu tek başına bir olgu olamaz.
Bu konuda öncelikle kendi yapımızı evrensel hukuk temelinde geliştirmek ve hukuksallığı ve kurumsallaşmayı şimdiden yerleştirmek ve çözüm içinde çabalamak gerekir. Bu alanda büyük bir adım Taşınmaz Komisyonudur.
Bu Komisyon 2010 AHİM kararından sonra daha da önemli olmuştur. Ama ne acıdır ki bu konu, ne sektörün temsilcilerinin, ne Baroların, ne de siyasetin gündeminin içinde hakkı ile yer almadı.
Sanki bu sorun bizim değilmiş ve çözümü için bizim düşünce üretimine ihtiyacımız yokmuş gibi bir hal içindeyiz...
Her şeyi çözüm sonrasına ve birilerinin dıştan kaynak aktarmasına bağladık.
Bu mantık, sektörün diğer dinamiklerini de köreltiyor. Özellikle bu sektörün hukuksallık, kalite ve verimlilik bakımından ciddi bir zemine sahip olmasını da engelliyor.
Bunun için çözüm öncesi hukuksallık ve kalite ile verimlilik için uğraşmak, hem çözüm sürecini hızlandıracak, hem de çözüm sonrası güçlü yapı oluşmasını sağlayacak unsurdur.
DÜN VE BUGÜN
Bakın Annan Planı öncesini bir hatırlayın. Emlak fiyatlarının ve İnşaat sektörünün konumunu bir düşünün. O günlerde toplum yaşamını etkileyen önemli bir sorun ne idi?
Dövizle Konut alan ve dövizin fırlaması ile ödeme zorluğu içine düşen insanlarımızın sıkıntısı.
Bu insanlar tamamen KKTC vatandaşlarından oluşuyordu. Bu işin muhatabı olan Müteahhit sayısı da iki elin parmakları kadardı. Günümüzde hem inşaat, hem emlak alanında var olan firma sayısı ise artık yüzlercedir E, ne oldu?
Hukukçu sayımız, mühendis sayımız, bilmem ne alanındaki "uzman " sayısının artması gibi bu alanda da "enflasyonun değer düşüşünü" yaşamaya başladık.
Hatırlarsanız daha sonra CTP - DP koalisyonu döneminde üretilen çözüm modelleri ile bu dövizle konut alan mağdurların sorunu aşılmıştı. Hem yurttaş, hem firmalar sıkıntıdan kurtuldu... Peki, ne oldu? Kurtulunca unutuldu!
Bu yüzden bu gün aynı özde, ama farklı biçimlerde sıkıntı yaşamaya devam ediyoruz.
Arkasından, 2004- 2008 arası İnşaat sektörü ve Emlak Fiyatları bir patlama yaşadı. Hızlı dinamik, Kıbrıs sorunundaki gelişme ile bağlantılı idi.
Bu,"Big Bang",toplumu hazırlıksız yakaladı.
Fışkıran Ekonomik seli daha sonra kontrol altına alma çabaları gelişti. Uzun uzun olanları ve yapılanları anlatamam. Bilen bilir, meraklısı öğrenir.
Ama o günlerde yapılmak istenenlere dudak bükenler, ya da hukuksal temele itiraz edenler, günümüzde yaşadıklarımızdan ötürü her halde iki defa düşünmelidirler.
Ancak günümüzde hala bu hadiseden ders almadığımız ortaya çıkmaktadır.
Bir tabela, iki reklam, bir tel numarası ile inşaatçı ve emlakçı olma halleri başımıza çok iş açtı. Açmaya devam ediyor...
Bir kere bunu öncelikle İnşaat ve Emlak sektörünün tüm paydaşları ve siyasi kadrolar ile sivil toplum iyice değerlendirmelidir.
Çünkü bu sektör gelişti. Ancak bu gelişmeye yol açan ivmenin ortaya çıkarttığı bir başka gerçek daha vardır.
Eğer bu sektör daha da gelişmek isterse, artık vahşi temelde gelişemez. Bu artık, hukuksal temele, kalite ve verimlilik bağlamında yeni ve ciddi bir zemine dayanmalıdır.
Ayrıca ciddi bir sigortacılığa ve ciddi bir kurumsal yapıya ve bir öz sermaye dayanağına sahip olmalıdır.
Ev almak isteyene ciddi güvence verecek ve bu alana girecek olana da ciddi mükellefiyet ve sorumluluk yükleyecek düzenlemeler zorunludur.
Eğer beklenti, Kıbrıs sorunu yeniden çözüm sürecine girecek ve bu bize eskinin vahşi ortamını yeniden sağlayacak hülyası ise, bundan yararlanacak olan da bu aşamadan sonra, bu yapı ile bu ülkenin, bu alandaki kurumları olamayacaktır.
Çünkü bundan sonrası için artık hukuksallık ve kalite ile verimlilik esas olacaktır.
Dün İngilizler, Bugün Ruslar...
Bakın dün Dövizle Konut Alan insanların sıkıntısını yaşadık. Daha sonra Kuzeyden ev alan İngilizlerin sıkıntılarını yaşadık.
Şimdi ise Kuzeyden ev alan KKTC yurttaşlarının ve Rusların sıkıntıları gündeme geldi.
Üstelikte bu sıkıntıların çoğunu yaratanda, bu ülkeye gelip iş yapan, ama bunun içinde "yerli ortaklar" bulan yabancılardır.
Bugün bazı inşaat şirketlerine bir ev sahibi olmak umudu ile para yatıran KKTC yurttaşlarının da yaşadığı çok ciddi sıkıntılar var. Bulut İnşaat şirketi bunun bir örneğidir.
İşte bu konu özellikle Kıbrıs sorununda yaşanacak olan hareketlilikle birlikte artık ciddiyetle ele alınmalıdır.
Çünkü İnşaat ve Emlak Piyasası eğer, tek tek insanlara, ister yerli, isterse yabancı olsun, bugün ciddi hukuki temelde güven vermezse artık gelişemez.
İnsanların dolandırıldığı, aldatıldığı, bir ev almak için, kendi küçük, ya da orta büyüklükteki yatırımlarının boşa gideceği, ya da aldığının kalite sorunu olduğu endişesi olduğu gibi bir algı hâkim olursa, bu sektör verimli ve üretken olamaz.
Tek tek işletmeler ya da bazı guruplar istediği kadar ciddi ve güvenilir olsun.
Eğer, ülke genelinde ve sektörde ciddi bir hukuk temeli ve güvencesi ile üretilen değerde de bir kalite ve verimlilik zemini olmazsa, bu sektör gelişme dinamiğinde yeterli derinliğe ve zenginliğe ulaşamaz.
Eğer, yabancıların ve yurttaşların aldatıldığı bir yer olduğu gibi bir algı, ülkemiz için doğarsa, size ciddi yatırımcılar gelmez.
Gelenler de hep kuşku içinde olur. O zaman siz kendinizi istediğiniz ölçüde "pazarlayamazsınız".
Bu yüzden dün Dövizle Konut alanların sorunlarına, daha sonra Kuzeyden ev alan İngilizlerin ve şimdilerde de bazı İnşaat Firmalarının yol açtığı olaylar nedeni ile sıkıntı içine düşen KKTC vatandaşları ile bu ülkeye gelen Rus insanların mağduriyetleri eklenirse, siz ağzınızla kuş tutsanız da, bu sektörde istediğiniz motivasyonu sağlamazsanız.
Bu yüzden bu sektörün tüm paydaşları Müteahhitler Birliği, Emlakçılar Birliği, KTMMOB, Barolar, Esnaf Odası ve diğer ilgili tüm kurumlar konuya ortak tavır geliştirmelidir.
Siyaset, hükümet, devlet de standart ve yasal zemin ile denetim konusunda bu alanda ciddiyetle tavırlar üretmelidir.
Bu memleket artık yarım kalmış ve geride de pek çok mağdur insan bırakmış firma ve girişim görmemelidir.
Basında bu konuda sorumludur.
Basın alanına büyük paralarla, reklamla ve hatta gazete çıkartarak girenlerin ürettiği, aldatma konusunun da aracı olmamalıdır.
"Ucuz Etin Yahnisi Pahalı Olur"
Ucuz işçilik ve düşük kalite zemininde, günün kısa karı güdüsü ile hukuk temeli olmayan ve verimliliği tartışmalı olgularla bir yere kimse varamaz...
Varılamadığı da, batması ile ona mal ve hizmet sunan iş insanından, esnafa kadar ve parasını bir ev için buralara yatıran pek çok mağdur insanı geride bırakan bu sektörün bir zamanlar anlı ve şanlı "mensuplarının" varlığından bellidir.
Bu yüzden ister yerli, isterse yabancı olsun, konut alan insanların mağdur olmaması meselesi, öncelikle devletin, hükümetin ve sektörün paydaşlarına ait olmalıdır.
Ayrıca Taşınmaz Mal Komisyonu ve bunun etkinliği ve kaynakları da herkesin derdi olmalıdır.
"Elma piş, ağzıma düş " maskaralığı ile bir yere varmak mümkün değildir...
Hanımlar, beyler galiba unuttuk, bu memleketin sakini bizleriz. Dertlerinin, çilelerinin zorluğunu da aşacak olan ve güzelliğinin sefasını da sürecek olan bizleriz.
Çözümü, modelini ve kaynağını da başkaları sağlayacaksa, biz asla bu ülkenin sefasının süremeyiz, kendi evimizin kiracısı olma halinden de kurtulamayız.