İnsan
Savaş toplu cinayettir, haklı gösterilecek, tutulacak, savunulacak bir tarafı yok, kutlanacak yanı hiç yok. Olmadı, olmayacak.
Bir yaz bahçesinde doğayı dinliyorum, huzuru buluyorum. Yorulmuştum kovalamaktan aylardır. Peşini bırakınca gelip yerleşiyor göğsümün sol yanına. Hayatın sen bakarken soyunamıyorum deme şekliymiş bu, öyle demişti bir dost yürek. Sen başka yana bakınca, soyunup koynuna sokuluyor usulca, açıyor parklarını bahçelerini cömertçe.
Renk cümbüşü ortasında dinliyorum bahçenin dinginliğini, sevgiyi kokluyorum binbir çeşit çiçekte, özeni tadıyorum meyvelerin suyunda. İlk incirimiz diye gururla ağzıma şefkati atıyor annem. Bir kedi atlıyor kucağıma, bir diğeri ayaklarıma sürünüyor. Boynumda dünyanın en güzel kız çocuğunun kollarını, yanıbaşımda kardeşlik. Şu an başka bir yerde olmak istemiyorum. İçime çekiyorum güveni.
Gök mü delindi, patlamalar mı var, nedir ne oluyor, niye neşem kaçıyor?
Geriliyorum savaş uçağı görünce. Kırmızı, beyaz, mavi, sarı, rengi önemsiz. Sevmiyorum savaş uçaklarını. Düşmanın yüreğine korku salmalıymış uçaklar, tanklar, tüfekler.
Benim yüreğime de korku salınıyor, ben düşman mıyım?
Bir tepenin üzerine toplanmış bir grup insan Sderot’da, ellerinde patlamış mısırlar, Gazza’nın bombalanmasını izliyorlar, bir sinema tadında. Bombalar patladıkça alkış tutuyorlar.
Aynı anda başka şehirlerde Fransız Devrimi’nin rengarenk ışıklarla 224’üncü yılı kutlanıyor. Bir tepede toplanmış alkış tutuyoruz. Sderot tepesi görüntüleri canlanıyor gözümde, havai fişek patlamaları füzeleri düşündürüyor.
Yüreğim sıkışıyor, utanıyorum, hepimiz adına, insanlık adına.
14 Temmuz Resmî Geçit Töreni bu kez kimlerin yüreğine korku salmıştır acaba? Giyotini icat edenin giyotinlenmiş olması herhangi bir korku salmış mıdır, dünya üzerindeki tek bir yüreğe?
İkinci Dünya Savaşı’ndaki ezeli düşmanlar, Almanya ile Fransa şimdi tek Dünya Kupası’nda birbirlerine giriyorlar, hırsla.
Merkel bir zamanlar ülkesinin toplu temizliğine giriştiği İsrailoğullarının Gazze saldırılarını destekliyor. Hollande’ın Fransa’sı ülkedeki Filistin yanlısı gösterileri yasaklıyor.
Aklım karışıyor, taraflar hangi ara değişmiş acaba? Ölmesi gerekeni kim, nasıl belirliyor?
Merkel İsrail’i destekleyedursun, Hitler resimleri hortluyor birden. Keşke becerebilseydi nidaları. Gaz odaları kutsanıyor yazılarda, az bile yapmış Hitler yorumları.
Şiddet futursuzca yüceltiliyor, ben ağlamayı beğenmiyorum.
Yetkili bir İsrail bürokratı Ayelet Shaked, Hitleri hiç mi hiç aratmıyor:
‘Hepsi düşman ve kanları başlarının üzerine sıçramalı. Bu onları cehenneme çiçeklerle gönderen anneleri ve bu yılanların içinde yetiştirilen evler için de geçerli, yoksa bu evlerde başka yılanlar yetişir. Hepsi ölmeli’
Kanım donuyor, başımdan savaş uçakları geçiyor, ağlıyorum dünyanın bu haline.
Bir plajda oynayan dört küçük çocuk öldürülüyor, dinleri, dilleri, ırkları önemsiz. Birilerinin düşmanı onlar, ölmeli.
Malezya Havayolları yolcu uçağı isabet alıyor, 295 kişi katlediliyor:
154 Hollandalı, 27 Avustralyalı, 38 Malezyalı, 11 Endonezyalı, 6 İngiliz, 4 Alman….
Onlar kime düşmanmış, biliyorlar mıydı acaba?
Ölüm nereden gönderilirse, kime gönderilirse yanlış. Katledilenin kimliği, milliyeti, inancı önemsiz, katledenin de.
Auschwhitz’de, Bosna’da, Güney Afrika’da, Hindistan’da, Suriye’de, Gazze’de ölenler insan, başka herşey önemsiz.
Savaş toplu cinayettir, haklı gösterilecek, tutulacak, savunulacak bir tarafı yok, kutlanacak yanı hiç yok. Olmadı, olmayacak.
20 Temmuz 2014
Çatalköy