İNSAN FAKTÖRÜ
Kimi insanlar uzaklaşıp gitmek isterler bir gün. Birlikte paylaşılan zamanlara veda etmektir dertleri. Bizim çok da ayırdına varamadığımız bir ağırlığa dönüşmüştür belki de birlikte yaşadıklarımız. Bizden çok kendileriyle ilgilidir aslında bu gidiş. Kendilerini başka bir yerde görmek; bizim de tanığı olduğumuz, kabullenemedikleri bir geçmişin ağırlığından kurtulmak istemektedirler belki de. Onları bırakmak en iyisidir bu durumda. Biz henüz o noktaya gelmemişken birisi çıkıp gittiğinde neden zordur peki bunu kabullenmek? İnsan neden değersizleşmiş gibi hisseder kendini? Karşımızdakinin kafasında neler geçtiğini bilemeyiz ya belki de budur acıtan… Hele söylememişse; bize karşı gizli bir suçlama olduğunu filan düşünmeye meylederiz.
Kimi zaman ise onların bizim hakkımızda bir başkasına gerçekle pek de ilgisi olmayan bir anlatı kurduğunu işitiriz. O kadar kırılmışızdır ki bu bir dizi yanlış anlamayı düzeltmek de gelmez içimizden. Gerçekten sevenler böyle çıkıp gitmez zaten diye düşünürüz. Uğraşmaya da değmez.
Kendine başka açılardan bakmaya çalışmalı bazen insan; başkalarının gözünden… Biraz ürkütücü bir pratik bu… Farklı değerleri olan, hayatı farklı kodlarla anlamlandıran pek çok insan evladı var ve hakkınızda edindikleri yalan yanlış bilgilerle hemen yargılayabilirler sizi…
Aynı insanı bir grup insanın ağzından çok farklı yorumlarla işitebilirsiniz. Başkaları hakkındaki bilgilerimiz şaibelidir çoğu zaman. Birisi hakkında dedikodu da denebilecek bir şeyler işitmişsinizdir örneğin ve karşılaştığınızda bu girer hemen devreye.
Kimi zaman da talihsiz rastlantılar, yanlış anlamalara yol açabilecek bir dizi garip karşılaşma olumsuz bir algının önünü açar.
Kötülüğü göremeyebiliriz bazen. Bir ruh halini, bir tutumu anlamak için onu deneyimlemiş olmak önemlidir. Bazen birileri uyarmıştır beni bazı insanların hakkımdaki gerçek düşünceleri konusunda ve bir aydınlanma yaşamışımdır. Birilerinin pek de anlam veremediğimiz bir tutumunun ya da sözlerinin başka bir açıklaması vardır. Belki kıskançlık, belki kendi hikayesine dair bir öfke, belki bir yanlış anlamadan kaynaklı bir korkunun doğurduğu nefret. Bazen sadece sen sen olduğun için ve onlar da çok istemelerine rağmen senin yerinde olamadıkları içindir bu negatif duygu. Gençlikte katlanamazdım bunlara; kırılıp paramparça olurdum. Sonraları sakinledim. Dünyayı ve insanı daha yakından tanımaya başlamakla ilgiliydi bu… Bir insanın size dair duygusu ve görüşü sizden çok onunla ilgilidir çünkü…
İnsan detayda gizlidir. Bir söz; bir bakış çok şey anlatır. Bunu kafaya takarsak kendimizi acıtırız. Yanlış yorumlamak; gerçek niyeti hissedememek çok mümkündür. Bazı konularda gözbağımız vardır. İçimiz kabul etmediği için göremeyiz belki de gerçeği.
Bazı insanların ilişkilerde başkalarını ve kendilerini nasıl hırpaladıklarını gördükçe dehşete kapılıyorum hala… Hayatın içindeki çatışmalar, mikro-savaşlar sanıldığından daha önemli. Dünyadaki bu genel mutsuzluk halinin düğümleri biraz da insanın kendiyle, başkalarıyla ve çevreyle kurduğu ilişkide gizli diye düşünüyorum.
Sosyal, politik pek çok meseleye gizlice müdahale eden bir duygular skalası söz konusudur. Bu meselelerdeki aktörlerin her birinin ruh hali ise gelişmeyi engellemesi mümkün gizli faktörlerden biri olabilir. Her insan karmaşık bir dünyadır. Hayatlarımızı, kaderlerimizi emanet ettiğimiz pek çok insan da dahil buna. O yüzden kişisel hayatlarını saydamlıkla ortaya koyabilen, kendi ruhlarıyla temasta olup bunları analiz edecek bilimsel ve edebi donanıma sahip insanlara daha çok güvenebiliriz.
Biyonik insanlar talep eden sisteme karşı kanlı, canlı, duyguları olan ve bunları açıklamaktan çekinmeyen, yanlışların içtenlikle itiraf eden liderlere, politikacılara, karar alıcılara ihtiyacımız var.