1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. İNSAN OLMANIN ANLAMI
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

İNSAN OLMANIN ANLAMI

A+A-

Birbirimizle kurduğumuz ilişkiler, başkalarıyla paylaştığımız bir sokak, bir şehir, bir ülke, bir gezegende nasıl bir insan olduğumuz, diğer insanlara, hayvanlara, çevreye nasıl davrandığımız sanırım hayatın bize verdiği en önemli sınav. Bütün dayatılmış, üzerimize üniformalar gibi giydirilmiş kimliklerin ötesinde bu insanlık hali bizi değerli kılabilecek olan.
Gözlerin dilini anadilimizden bile önce öğreniriz. Bazı bakışlar zihnine çakılı kalıyor insanın. Ne kadar poker surat olursa olsun her insan bir biçimde ele veriyor içinden geçeni. Bir insanla ilgili algımızı belirleyen o çok karmaşık bütünün önemli bir parçası bakışlar ve mimikler. Bilirsiniz kimi insanlar ne kadar neşeli ve mutlu görünseler de bir keder hüküm sürer gözlerinde. Bakışlarının derinleri bir karanlığa doğru yol alır. Öylesine bir düğüm vardır ki içlerinde, geçmişte yaşadıkları o keder ve düş kırıklığı öylesine ağırdır ki bunu hep taşıyor olmanın yorgunluğu siner bakışlarına. Bu bakışlar ve mimikler galerisini, hayatım boyunca maruz kaldığım insan kişiliklerine dair bazı aydınlanma anlarını belleğimde taşırım hep. Bu galerinin kapısı açıldığında ise anlamlandırmaya çalıştığım bir geçmişi her seferinde yeniden kurgulamaya girişirim. Bu insan okuma hallerim ne kadar başarılıdır bilemiyorum. Kıskançlığı tanıyorum biraz, bir nedenle itiraf edilmeyen itirazı, reddedişi, küçümsemeyi, köşeye kıstırılmış olmanın verdiği huzursuzluğu, hor görmeyi, hıncı, kibri… Bunlar bir biçimde bakışlar ve mimiklerle ele veriyorlar kendilerini.
Kimi insanlar bakışlarını kaçırırlar bizden ya da öyle bir enerji taşırlar ki bir türlü dikkatle bakamayız yüzlerine. Bin bir surat olmayı başarırlar. Öylesine gürültülüdürler ki, durup düşünmenize, onları hissetmenize olanak vermezler.
Özalgılarını, kendilerini layık gördükleri o yükseklikleri bize dayatır bazı diğerleri. Kral, kraliçe, prens ve prenses taklitleri yaparlar. Bu sırıtan tavırları satın almadığınızı bir biçimde ima etmemiz düşman saflarına sürükler bizi. Sorgusuz sualsiz bir hayranlık, tapınma ve biat peşindedir böyleleri
Bazı bakışların evrimini gözlemleriz bazen. Bize sevgi ve hayranlıkla yöneldiklerini düşündüklerimiz zaman içinde düşman bakışlara geçebilirler. Bazen bir bakıştaki değişimi tam kavrayamayız. Bilemediğimiz, anlayamadığımız bir şey olmuştur. Eski çamların bardak olma sürecini fark etmemişizdir. Kimi zaman bir insanı fena halde kırmışızdır belki ve farkında bile değilizdir bunun. Değişimi anlayamayız bir türlü.
Bir maskeli balonun sahte yüzleridir çoğu zaman söz konusu olan. Kibarlıkla davranması gerekir muteber kişilerin. Bu sahte kibarlık maskesinin ardında ise bize dair bir öfke, bir nefretin yatıyor olması çok mümkündür.  Geçmişte çok yakın duran bazı insanların sonraları farklı yerlere savrulması biraz da maskelerin göstermediği olumsuz duygularla ilintilidir.
Yüzdeki sevecen ifadeye rağmen bazen tam da adını koyamadığımız bir his, söz konusu insandan bize doğru akan bir enerjiyle geriliriz. Kaçamak bir kötücül bakış yakalarız birden ve yanılmamış olduğumuzu fark ederiz.
Değişkenliktir, değişimdir hayatın kuralı. Karşılıklı etkileşim içinde mutasyona uğrayabilir ilişkiler de. Belki de hayat böyle olduğu için katı yapılar, güvenlik birimleri, sadakat dayatmaları oluşturmuştur toplumlar. İnsan ruhu kaygan ve hercaidir çünkü. Akışkan kişilikler güvensiz alanlar oluşturur ve bunu denetim altında tutmaya çalışır toplum.
Hayatımın bazı dönemlerinde süratle kaçmak istemişimdir kimi insanlardan. Tam olarak bilemediğim, adını bir türlü koyamadığım nedenlerle… Bakışların derininde bir karanlık görmüşümdür.  Bunu fark etmeme rağmen kendimi kandırdığım, onları bir biçimde aklayıp ilişkiyi sürdürdüğüm de vakidir. İşte acı son böylesi durumlarda gerçekleşir. Bir süre sonra önceleri duyulan o rahatsızlık kanıtlanır. Geriye dönüp hatırlarız ve “Ne kadar aptalım. Ta en baştan bir tuhaflık hissetmiştim” deriz. 
Ben de düş kırıklığı vermişimdir pek çok kişiye mutlaka. Çok insan ise düş kırıklığına uğratmıştır beni ama bazıları dudak uçuklatacak, akıllara durgunluk verecek düzeydedir. Bir türlü kabul etmek istemez kalp. Her şey insan olmaya dairdi elbet, insan ruhu karanlık dehlizlerle doludur, başkalarının neler yaşadığını, ruhlarında nasıl fırtınalar estiğini bilemeyiz. Hayat dersleri bitmez tükenmez. 
İnsanı anlayabilmek büyük bilgeliktir. Günümüz insanı ise öyle çetrefil süreçlerden, öyle ruh ihlallerinden geçiyor ki daha da karmaşıklaşıyor bu konu.
Masumiyet çağı çok gerilerde artık. Ruhlarımıza sirayet eden zamanın dijital kirini fark edip insan olmanın anlamları üzerine yeniden düşünme zamanı gelmiştir belki de.


 

Bu yazı toplam 1968 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar