İNSANDAN ÖTÜRÜ: HAYAL
İNSANDAN ÖTÜRÜ: HAYAL
Aliye Özsoylu
[email protected]
Hayaller; insanoğlunun yaşamının herhangi bir evresinde sahip olduğu çocuklarıdır. Kimileri büyüyemez ve küçük kalırlar, kimileri de kısa zamanda kocaman olurlar. Sıfatları değişmez; boyutları ne olursa olsun güzeldirler. Bazıları zamanla sönüp karanlığa karışır, bazıları ise siz ölene kadar zihninizde bir yıldız edasıyla parlar. Hayaliniz gerçekleşirse yeni bir hayal edinmeye heveslenirsiniz; aksilikler peşinizi bırakmaz ve gerçekleşmezse tadı damağınızda kalır ve onu kurgulamaktan vazgeçemezsiniz. Hayalleriniz için bir ücret ödemezsiniz ama bedel her zaman yanı başınızda bekler. Çünkü hayaller fedakârlıklarla arkadaşlık eder ve onlarla sıkı bağlar kurarlar. Sizden beslenirler ve yine sizin sayenizde o bağı güçlendirirler. Eğer kendiniz bile erişemeyeceğinizi düşündüğünüz hayaller edinirseniz o zaman kafanızdaki ağırlıktan şikâyet etmemelisiniz çünkü büyükler kontrol edilebilmeyi gerektirir. Küçükler daha mülayimdir, daha az karmaşıktır ve daha kolaydır. Adım adım yaklaşırlar büyüyebilmek için ve o ana kadar da garanticidirler. Kimilerimiz riski sevdiğimiz için önce büyük hayaller kurmakla başlarız yola kimilerimiz de ayakları daha yere basan küçük hayallerle devam etmeyi seçeriz. Ama nasıl olursa olsun, hepimiz hayallerimiz uğruna bir an kesinlikle aynı soru işaretiyle tanışırız: Sonuna kadar inanarak ve de çabalayarak mı gerçekleştiririz hayallerimizi yoksa inanmaktan ve çabalamaktan vazgeçince mi gerçekleşir hayallerimiz?
“İnanmamaya” inanmak; dünyanın en giriftli paradoksudur. Bunu hep dinsel bir küfür olarak algılamamız için ısrarcı davranan çevreler oldu. Ama ben hiç algılarımı o yöne doğru çevirmedim çünkü bana göre “inanmamak”; insanın hayal ettiklerini gerçekleştiremediği zamanlarda yarattıkları ve daha sonrasında da gömdükleri ölü hissiyatlarıdır. Düşlersiniz, hayale dönüştürürsünüz ve gerçeğe bürünmesi için de uğraşmaya başlarsınız. Kafanızda elde ettiğiniz o “bir şeyi” hayatınızın içinde görmek istersiniz, ellerinizle tutmak istersiniz ve bunu başarabilmek için de türlü fedakârlıklar gösterirsiniz. Bir türlü olmaz ama birkaç denemeden sonra da vazgeçmek istemezsiniz çünkü hayaller değerlidir ve gerçekleşmesi için her zaman bir şansı daha hak ederler. Elinizden geleni yaptınız, gerekli zamanı harcadığınıza eminsiniz ve saygı duyulacak kadar yeterli emeği verdiniz ama sizin istediğiniz hiçbir zaman diliminde hayaliniz gerçeğe dönüşmedi ve bir türlü size en çok yakıştığını düşündüğünüz başarıyı elde edemediniz. İşte bu noktada; ismi uygun bulmasanız da son şansın adı “inanmamak” olur. Olmayacağına inanmaya başlarsınız yani “inanmamaya”, hayalinizin yalan olduğunu düşünmeye başlarsınız, başkalarının hayallerine ortak olmaya karar verirsiniz, bari bir tanıdığın filminde yardımcı rol kapayım düşüncesine sahip olursunuz, bunların hepsiyle zaman geçerken hiç beklemediğiniz bir anda, tamamıyla vazgeçmeye karar verdiğinizde o küçük ya da büyük olan hayaliniz gerçekleşir. Onca zaman çalışıp çabaladığınızda size göz bile kırpmayan o hayal siz uğraşmaya tövbe ettiğinizde tüm güzelliğiyle karşınıza dikilir. Biz insanlar buna “kader” demeye karar verdik. İlle bir isim takma alışkanlığımız var ya; bu durumundan heyecanına kapılıp es geçmedik. Kimilerine göre “kader” denilen bana göre de “inanmamaya” inanmak dediğim bu süreç; başta sorduğum sorunun ikinci kısmına denk gelmektedir. Yani hayallerimiz; inanmaktan ve çabalamaktan vazgeçince de gerçekleşir. Belki size ait değilmiş gibi, belki mucizevi belki de size ait olan bir şeyin hiç beklemediğiniz bir anda size hediye edilmesi kadar abes… Ama hayalinizin başarıya dönüştüğü kadar da gerçek. Nerden mi biliyorum? Çünkü kurduğum hayallerin yarısından fazlası en az sizinkiler kadar şakacılardı. Ve ben onların uğruna o kadar uğraşırken saklanırlardı. Ne zaman ben onları gömmeye karar verirdim o zaman saklandıkları yerden çıkarlar ve beni bulurlardı. Hâlâ daha, bazen bazı hayallerimi son şanslarının “inanmamak” olduğuna ikna edebiliyorum.
İnanmak başarmanın yarısı derler. İnsanın kendine inanması ve karşısına çıkan fırsatları hayalinin çıkarı doğrultusunda değerlendirmesi başarının tamamını getirir. O yüzden inanmayı yarısı olarak değerlendirmeyi tercih etmişiz çünkü kendimize inanmak tam olmak için sahip olduğumuz diğer yarımızdır. Kurgulanan hayali sonuna kadar canlı tutabilmek için insanın önce kendisine inanması gerekir. Gerçekten inanırsan ve hep bu doğrultuda sağlam adımlarla doğru yerlere ayak basarsan hayalinin seninle gurur duymasını sağlarsın ve hiçbir itirazda bulunmadan gerçek bir başarıya dönüşür. Çoğu insan gibi bir hayalin başarı öyküsüne sahip olursunuz. En büyük hayalini başarıya dönüştürememiş insanlar da var ve gerçekten inanıp sonuna kadar çalışmaları gerektiğinin bilincindeler çünkü başkalarının başarı öykülerini kıskanarak değil örnek alarak izliyorlar. Sorduğum sorunun ilk kısmının cevabını bana daha 12 yaşındayken kendisiyle yapılan bir röportajında George Hagi vermişti. Söz uçar yazı kalır atasözüne pek uymayarak kurduğu cümleyi bu zamana kadar hâlâ yazılmamış olmasına rağmen aklımda tutabilmişim demek ki. Galatasaray 2000 yılında UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra Hagi zaferin sırrını herkese ders olacak nitelikte, tek bir cümleyle tarif etmişti: “Yüzde 1 gerçekleştirildiği zaman yüzde 99’dan daha büyüktür.” İmkânsız gibi görünen hayaller de kurabilirsiniz ve bunu başarıya dönüştürdüğünüz zaman istatistikler önünüzde diz çökmeye mecbur kalır. Çünkü kurduğumuz hayaller matematiksel değildir. Bu yüzdendir ki sonuna kadar inanarak ve çalışarak kendimize sürprizler yaparız.
Bireylerin hayalleri bencildir. Sadece kendini düşünür ve sadece sahibini mutlu eder. Toplumların da hayalleri ve doğal olarak elde ettikleri başarı öyküleri vardır. Ancak farkı; kolektif düşünmeyi gerektirmekte yatar. Çünkü toplumların hayalleri o toplumun içinde yaşayan tüm üyelerin hayalleridir ve hayal kırıklıkları da öyledir. Hayallerden sorumlu sadece başı çekenler değildir bu yüzden hiçbir toplumun yöneteninin o toplumun bireyleri adına hayal kurma lüksü yoktur. Olduğunu zannettiği anda sadece kendi hayalini gerçekleştirmek için uğraşıyor demektir. Başkasının adına hayal kurmak cezbedici ve artı puan kazandıran bir hedef gibi görülebilir. Ama o hedefi başarılı kılan birlikte ulaşabilmek için çabalama zevkidir. Aksi gerçekleştirilmek istendiği zaman hayaller de çirkinleşebilir. Çünkü hiçbir toplum bir kişinin gerçekleşmesini umut ettiği hayalleri uğruna hayal kırıklığına uğramayı hak etmemelidir. Sonuna kadar inanarak ve çabalayarak gerçekleştirdiğiniz ve inanmaktan, çabalamaktan vazgeçtiğiniz zaman gerçekleşen hayallerinizin olması dileğiyle…