1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “İnsanlar daha saldırgan oldu”
“İnsanlar daha saldırgan oldu”

“İnsanlar daha saldırgan oldu”

Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Asbaşkanı, Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı, siyasetin sürekli bozulup, yeniden şekillenmesi nedeniyle toplum güveninin bozulduğunu söyledi.

A+A-

▶ “Tahammülsüzlüğümüz çok arttı. Toplum olarak bencilliğimiz yükseldi.  Eskiden ‘biz’ kavramı içindeydik, şimdi ‘ben’ noktasındayız”

▶ “Özellikle yabancı uyruklu olup, terkedilen çocuklar çok fazla artmaya başladı. Kültür inanılmaz değişime uğradı. Çocuğu doğurup, kaçıyorlar. Uyuşturucu, şiddet, fuhuş çok arttı. Çeteleşme ve silahlanma gelişti. Sokak ortasında fuhuş yapılan bir yer olduk.”

▶ “Daha çok engelli, özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar şiddete maruz kalıyor. Çocuğun yaşı küçüldükçe, şiddet daha da artar”

Ayşe GÜLER

Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Asbaşkanı, Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı, toplumun siyasete güveninin yitirildiğini, değerlerin yozlaştığını, şiddetin arttığını söyledi.
Pandemi sonrasında özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken

Toplumda bencilliğin yükseldiğini, ‘biz’ yerine ‘ben’ kavramının öne çıktığını anlatan Tatlıcalı,

“Sisteme, birbirimize, hiçbir şeye güvenmiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Tatlıcalı, kültürün inanılmaz değişme uğradığını da ifade ederek, “Uyuşturucu, şiddet, fuhuş çok arttı. Çeteleşme ve silahlanma gelişti. Sokak ortasında fuhuş yapılan bir yer olduk” dedi.

Okullarda çocuklar arasında zorbalığın arttığına da dikkat çeken Tatlıcalı, “Bu durumun göçlerle çok ilgisi var.  İlkokuldan ortaokula Türkçe bilmeyerek geçen çocuklarımız var.” şeklinde konuştu.


“Toplum güveni kayboldu”

Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı, siyasetin sürekli bozulup, yeniden şekillenmesinin toplum güvenini bozduğunu vurguladı.

▶ Ekonomik buhran, toplum gündeminin ilk sırasında. Sizin bu konudaki gözleminiz nedir?

“Pandemi sonrasında hayatımızda çok büyük değişiklikler meydana geldi. Yaşam tarzımızı, her şeyimizi değiştirdik. Bu da yetmezmiş gibi, insanlar çok büyük bir sıkıntıya girdi. İnsanlar şaşkınlık içinde, ‘Markete giriyoruz, verdiğimiz para miktarına kıyasla aldığımız malın karşılığı çok az’ diyor. Biz travmatik bir toplumuz. Her şey bizde farklı farklı travmalara neden oluyor. Yine bir yokluk mu geliyor, aç mı kalacağız? Kimsesizlik, kapanmışlık… Siyasetin sürekli bozulup, yeniden şekillenmesi toplum güvenini de bozdu. Sizi koruyan her şey darmadağın oldu, kendi başımıza kaldık. Paramız da yetmiyor. Kliniklerde eskiden insanlar şikayet ederdi. Şimdi bu şikayetlerden ‘savaş açmış’ gibi bahsediyor.”

▶ Gelecek kaygısı yüzünden mi?

“Evet… İnsanlar, ‘çocuğuma bir gelecek kuramıyorum’ endişesini taşıyor. Özel sektörde işten çıkarılma korkusu var. Güvende olmadığını, işten çıkarılabileceğini söyleyen insan sayısı çok…”

▶ O zaman ekonomik krizi sadece maddi kayıp olarak değerlendirmemek mi gerekiyor?

▶  “Ekonomik kriz, daldan dala birbirine bağlayarak daha da ortaya çıktı. Her şeyi kaybetme üzerine bir korku… Örneğin, bize gelen danışanlar ‘siz de ücretinizi artıracaksınız. Ama biz ödeyebilecek miyiz?’ noktasında da endişe duyuyor. Bir şeyin fiyatı yükseliyor ve insanlar onu kaybetme korkusu ile baş başa kalıyor.”

dsc-0647.jpg

“Olanaklar kısıtlandıkça şiddet daha da arttı”

Pandemi sonrasında özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken Tatlıcalı, “Yardım alan ya da destek gören insanların koşulları da kötüleşti. Olanaklar kısıtlandıkça şiddet daha da arttı, evlerde çok daha fazla karmaşa yaşanmaya başladı” şeklinde konuştu.

▶ Peki bu kaygı durumu, şiddete yönelimi de artırdı mı?

“Çok üst noktada… Kadına ve çocuğa yönelik şiddet özellikle pandemi sonrasında çok arttı. Tahammülsüzlüğümüz çok arttı. Trafikte bile tahammülümüz yok. Toplum olarak bencilliğimiz yükseldi.  Eskiden ‘biz’ kavramı içindeydik, şimdi ‘ben’ noktasındayız. Toplumdaki birliği, biz kavramını bozmuş durumdayız.”

▶ Toplumdaki ‘biz’ kavramının bozulmasının nedeni nedir?

“ Biz kavramında, alınacak güvenlik, hayatta kalma becerisindeki imkanlar zayıflar. O yüzde ilk önce ‘beni’ almak zorunda kalıyor ki, kendi güvenliklerini sağlasınlar. Kıbrıs toplumunun ‘biz güvende değiliz, tam oturmadık, net değiliz’ korkusu pandemi sonrasındaki süreç patlattı. Kendi içimize de çok fazla döndük.”

▶ Kadına ve çocuklara yönelik şiddetin arttığından bahsettiniz…

“Kapanırsanız, size kimse ulaşamazsa, evin içerisindeki şiddet daha çok artıyor. Görünür olma imkanı da azalır. Çünkü bir yeri arayamazsınız, sizi arayabilecek olanaklar da kısıtlanırsa… Pandemi sonrasında eskiden yapılan bağışlar da azaldı. Bunun devamında da yardım alanlara verilen olanaklar da azaldı. Olanaklar da kısıtlandıkça şiddet daha da arttı, evde daha çok karmaşa yaşanmaya başladı.”

▶ Karşımızda çok ürkütücü bir tablo yok mu?

“Kesinlikle… Eskiden daha rahat refah düzeyindeyken, şimdi inşalar kendi ellerindekini kaybetmekten de korktuğu için yardımlaşmayı da azalttılar. Travmalar katmerleşti, insanlar daha saldırgan oldu.”

▶ Şiddete maruz kalan çocukların yaş aralıklarını paylaşmanız mümkün mü?

“Daha çok engelli, özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar şiddete maruz kalıyor. Kreş dönemi çocuklar daha çok şiddete maruz kalıyor. Çünkü onlar aileye daha çok aileye bağımlıdır. Çocuğun yaşı küçüldükçe, şiddet daha da artar.”

“Çeteleşmeler, zorbalıklar arttı”

Okullarda çocuklar arasında çeteleşme ve zorbalığın arttığına dikkat çeken Tatlıcalı, “Bu durumun göçlerle çok ilgisi var.  İlkokuldan ortaokula Türkçe bilmeyerek geçen çocuklarımız var. Okullar bunlarla dolu” şeklinde konuştu.

▶ Okullarda da zorbalık, çeteleşme oldukça arttığına dair şikayetler var. Bunun nedeni nedir?

“Evet, çok arttı. Bu durumun göçlerle çok ilgisi var.  İlkokuldan ortaokula Türkçe bilmeyerek geçen çocuklarımız var. Okullar bunlarla dolu. Rus, Ukraynalı, Türkmen öğrenciler… Bunu ırkçılık anlamında söylemiyorum. Ancak çocuklar Türkçe bilmiyor, okuma yazmaları yok. Böyle olunca, kendilerine alt gruplarını oluşturmaya, onların davranışlarını oluşturmaya başladılar. Çeteleşmeler, zorbalıklar ortaya çıktı. Öğretmen sayısı yetersiz, sınıflar 40-50 kişi.”

▶ Ne yapılmalı?

“Sosyal devlet olarak zayıfız. Yardımın ulaştığı, önleyici programlar az… Sivil toplum örgütleri de aynı şekilde. Ne yazık ki sadece eleştirmeyi biliyoruz. Eğitim sistemi çok çökmüş durumda. Önleyici programlar yapılmalı, adaptasyon süreçleri olmalı. Sosyal devlet tarafı güçlenecek ama sadece de ondan beklenmeyecek. Toplum bilinci de artmalı. Ders içerikleri yeniden düzenlenmeli. Hizmet içi eğitimler daha fazla artmalı. Ama sadece kurumlarda terfi artırımı için belge toplanması olarak görülmemeli. Yüzde 30 puan için değil, eğitim gerçekten alındı mı alınmadı mı diye bakılmalı. Devlette de siyasetin sürekli yer değiştirmesi sorun. Yapılan projeler duruyor. Bakan eğer vizyon sahibi ise halka hizmet ettiğini düşünürse, projeyi devam ettirir. Beğensek de beğenmese de siyasetin şu anda hiçbir yere kıpırdamaması lazım. Zaten şu anda çok fazla kaygımızı artırmış durumdadırlar. Ya bu sistemin içerisinde kaos bitene kadar siyasi partiler de birbirini desteklemeli. Yeni bir düzeni toplum olarak kaldırabileceğimizi düşünmem. Kamu da bile, bir proje yazarsanız, ‘dur bakalım, hükümet devam edecek mi?’ denir. Bu da güvensizliğin göstergesi… Sisteme, birbirimize, hiçbir şeye güvenmiyoruz. Bence ilk etapta tüm yasalar revize edilmeli. Yoksa yaşam çok sıkıntıya giriyor.”

▶ Terkedilen çocuk sayısının da çok arttığı ifade ediliyor. Bunun nedeni nedir?

“Evet, özellikle yabancı uyruklu olup, terkedilen çocuklar çok fazla artmaya başladı. Kültür inanılmaz değişime uğradı. Çocuğu doğurup, kaçıyorlar. Uyuşturucu, silah, fuhuş çok arttı. Çeteleşme ve silahlanma oluştu. Sokak ortasında fuhuş yapılan bir yer olduk. Öğrenci izni ile geliyorlar, sonrasında kimse takip etmiyor. Üniversite sektörü burada başka bir alt yapı oluşturdu.”

▶ Hastalığımız belli ama reçetemiz belli değil mi?

"İstatistiğimiz yok. Üniversitelerde yapılan tez veya çalışmalardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. İlk etapta İstatistik Kurumu’nda yeterli düzeyde, sorunu tespit edecek verimiz yok. Uygulanacak adımlarda, risk analizi ya da çalışmalar yapıldığında bazen önceliklerimizi kaçırabiliyoruz. Önceliklerimizi kaçırdığımızda, esas yazılan reçete, o hastalık için olmayabilir.”

Bu haber toplam 2192 defa okunmuştur