1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “İnsanlığımızın sözlü tarihi…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“İnsanlığımızın sözlü tarihi…”

A+A-

 

Hasan SADIKOĞLU

Geçtiğimiz günlerde, yol beni Mağusa’nın Maraş bölgesine götürdü. Son yol ayrımında nereye döneceğimi düşünürken “sağa dön” sözü ile farkında olmadan son dönemece girmiş bulunduk. Yolun sonuna gidiyorduk ama haberimiz yoktu. Bilinmezlikteyiz adeta, üç-dört kilometrelik tek bir aracın geçebileceği dar kasvetli bir yolda ilerliyorduk. Sol tarafımız dikenli tel örgülü, telleri görünce askeri bölüğe giden yolda olduğumuzu anladık. Tel örgülerin, hemen arkasında ise yol boyunca, kimisi yeni, kimisi yarım kalan evler tek sıra halinde bulunuyordu. Bu kullanılmayan boş yapılar, o an benim için yarım kalmış hayaller ve hayatlar barındırdı. Başka yerde yeniden asla aynı olmayacak şekilde kurulmaya zorlanmış hayaller ve hayatlar…
Kim bilir, şimdilerde kimileri başka bir yerde başka bir hayatı yaşamakla meşguldür. Burada, yarım kalan anılarını ise çocuklarına ve torunlarına anlatmışlardır.
Ya hayatının son demlerindedirler ya da hayatları yaşanıp bitmiştir. Ne de olsa hem savaş gördüler, hem de 40 yıl geçti “göçün” üzerinden.
Bir soru çınladı kulağıma, düşüncelere dalmış bu manzarayı izlerken.
“BURADA ÖLÜM OLDU MU ?”
Terk edilmiş hayalet gibi duran manzara karşısında zamanın acımasızlığını izlerken, hiç aklıma gelmedi bu… (Ölüm: Bilinmezliğe olan yolculuk…)
“Kim bilir dedim, olmuştur muhakkak…” İnsanlığımızın acımasızlığını daha fazla öğrenmemek için sonrasında ise araştırmak istemedim.
İşte o görünen manzara, o hüzün tekrar hatırlattı bana nene ve dedelerin, eş ve dostun ve tanımadığım insanlarla yaptığım röportajlarda anlatılanları…
Güç odakları, kendi çıkarları için siyasi entrikalar döndürürken cennet adamda, halkımın  cehennemi yaşadığını…
Yaşamayan bilemez. yıkılan yuvaları ile gözyaşlarına boğulmayı ve tekrar kurulan yaşamların zorluğunu, asla aynısı olmayacak yaşamların ve insanlıkların…
Yaşananlar çoğumuza ağır geldi, insanlığımızı kaybettirdi. Kimimiz kaldırabildi, ‘insan’ olmaya devam etti…
Sonunda düşünceler ile boğuşurken bizim için yolun sonu geliyor. Duruyoruz. Daha doğrusu durduruluyoruz. Giriş kartı soruluyor bize, kendi ülkemizde durduruluyoruz. Ve aynı hüzünlü yolu geri dönmek zorunda kalıyoruz.

Kıbrıslının Gözyaşları

Nice şehirler, nice arkadaşlıklar bırakıldı.
Kardeşler ise bir birine kırdırıldı.

Göz göze bakarak,
Bir birimizi çalıp çırptık.
Arkamızı dönünce,
sırtlarımızdan vurulduk.

Yardım eden eller,
Öz kardeşlere bile açılmadı.
Ganimet olan,
Köpeğin bile yatmadığı,
pataniye verildi.
Zamanın birinde
yardım diye.

Komşunun evinden,
Eşyalar çaldı,
kimileri…
Hem de ganimet diye..
Halbuki bin bir zorlukla,
savaş sonrası,
göç ederken getirildi.

İnsanlığımızı ne zaman kaybettik.
Soranlara cevabım var:
Gözümüzü nefret bürüdüğünde
esirliklerimiz, işkencelerimiz,
kayıplarımız ve ölülerimiz.
tüm bunlar yaşandığında…
Savaş ve sonrasında…

Yokluk ve ganimet savaşlarında.
Kıbrıslı içten içe ağladı.

Biz nasıl kaybettik insanlığımızı.
“Mala mülke tapar olduk, dinimiz imanımız nasıl para oldu ?”

Ancak
Bu yaşananlara rağmen güzellikler de oldu.
Çünkü biliyorum.
insanlığımızı, vicdanımızı,
her şeye rağmen,

Hepimiz kaybetmedik.
Tabii ki
o kadar kötü değiliz.

Nüfus mübadelesinden,
30 yıl sonra çıkarıp,
ganimetlenmeyen altınlarını,
saklayıp arkadaşına iade eden de,
Arkadaşının göç ettiği eve yerleşip.
En önemli gününü hatıralarını,
düğün fotoğraflarını,
saklayıp arkadaşına veren de,
savaş içinde,
esir kocasını ve oğlunu görmesine,
yemek, temiz çamaşır götürmesine,
yardım eden de,
Esirleri koruyan
İşkencecilere engelleyen de oldu.

O yüzden yine savaş öncesine,
Yine o günlere dönebiliriz.
İçimizde, iyilik kırıntıları var.
silebiliriz göz yaşlarımızı,
kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Suçlu aramaya gerek yok.
Hepimiz suçluyuz.
Bunu anladığımız zaman,
kendimizi affettiğimiz zaman,
İnsanlığımızı yeniden inşa edebiliriz inanıyorum.

(GAZEDDAKIBRIS – Hasan SADIKOĞLU – 23.8.2014)

Bu yazı toplam 1779 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar