İnsanlığın ÖDÜLÜ
Sene 1964.
Bir Kıbrıslı Türk, köyünden yola çıkmıştı.
Pervolia’dan şehre gelecek, sebzelerini satacaktı.
Masumdu.
Yolda kaçırıldı.
‘Kayıp’lar arasına girdi ismi...
Seneler sonra ulaşıldı kemiklerine.
Maşera ormanında.
Dün cenazesi vardı.
Gazeteci - Araştırmacı Sevgül Uludağ, bu cenazeye katılamadı.
‘Ödül’ünü alırken dahi aklında bu vardı.
***
Belki önümüzdeki hafta, bir diğer ‘kayıp’ cenazesine katılabilecek.
Bir Kıbrıslı Rum bu kez...
1974’te evinden alınmıştı.
Bir daha geri gelmedi.
‘Kayıp’lar arasına girdi ismi...
Seneler sonra ulaşıldı kemiklerine.
Evet, masumdu.
***
Pek çok ‘kayıp’ mezarının yerini elleriyle gösterdi, eşelenen toprağın yanında bekledi, öylesine bir ihbar ağı oluşturdu ki, günü gecesi oldu ‘kayıp yakınları’.
O yazdıkça insanlar konuştu, o koştukça peşine takıldı niceleri, Rumca Türkçe ağıtlar yakılsa da tarihin karanlığına, toplumlar yüzleşirken, yakınlar ‘veda’laştı.
Avrupa Birliği Evi’nde dün Sevgül Uludağ’ın gözünden dökülen yaşlar, ‘masum’ insanlar için değildi sadece...
‘Sıradan’ olmayı reddeden, tehditlere aldırmayan, iğneyle değil yüreğiyle kuyu kazan, omuz başına nice gözü yaşlı eşi, kardeşi yaslayan bir emeğin, çabanın, trajedinin boşalmasıydı.
Yüzleştikçe acıyla yoğrulan, tam bir gösteri dünyasının ortasında yalanlardan yorulan, insanların kemikleri üzerine kurulu bu umursuz düzene baş kaldıran, ortak bir yurt bilincine inadına sarılan ‘yaramaz’ kız, ödüle doymuyordu.
Bu kadar kalleşliği ve acıyı hak etmeyen bu topraklarda, Sevgül’ün emeği fazlasını hak ediyordu.
Avrupa Evi’nde duygulandık.
Sarıldık.
Şimdi kucağımda kokusu var insanlığın, atlas mavisi bir özlemle birlikte...
İyi ki yenilmedik, iyi ki direndik.
Tebrikler Sevgül, yürekten teşekkürler.