İnsanlık kanıyor
Savaşa uyandık!
İşin aslı savaşın başladığını duyduk.
Uzağız.
Babalarımızı uğurlamıyoruz cepheye…
Evlatlarımızla vedalaşmıyoruz…
Kaçmıyoruz, korkmuyoruz, çatışmıyoruz.
Üzülüyoruz.
Bir ateş kes adasında yaşamanın gerginliğiyle anlamaya çalışıyoruz.
İnatla barışa sırt dönülen ve ayrılığın körüklendiği yerde, bizden uzak bir savaşa, bize yakınmış gibi sözler çoğaltıyoruz.
***
Milliyetçilik, gerilim ve savaş getirmiştir hep, hınç ve şiddet doğurmuştur, nefretle bölmüştür, o nedenle insanlığın lanetidir.
Yine öyle oldu.
Yine…
Milliyetçiliğin büyütüldüğü ve toprak bütünlüğünün görmezden gelindiği yerde, birbiriyle çelişen itirazların kıyısından yürüyoruz.
***
Daha iyi anlamaya çalışıyorum, “Ukrayna'da ayrılık noktasına nasıl gelindi?” diye…
Deutsche Welle’den okuyorum.
“İki bölgede de başından beri hızlı bir Ruslaştırma süreci yürütüldü.”
“Rus okul kitaplarının okullarda okutulmasıyla başlayıp Rus para biriminin yürürlüğe sokulmasıyla gelişen süreçte ayrılıkçı milislerin de Rus askeri danışmanlarca eğitildiği sıkça dile getirildi.”
“Kimi işletmeler Rusya'ya taşınırken Ukrayna ile tüm ekonomik ilişkiler koparıldı.”
“Rus pasaportları dağıtmaya başladı...”
“İşgal büyüdü…”
***
İşgal diyorlar.
Asker girdi, diyorlar.
Savaş diyorlar.
Hepsi de tanıdık sözcükler, hepsi de kulaklarımızda yankılanan kavramlar.
“Savaşa Hayır” gibi!
Yetmez ama…
Savaşma ihtimalini ortadan kaldırmaktır asıl mesele…
Birlikte yaşamak kültürünü büyütmek, yurttaşlık hakkıyla bütünleşmek…
Daha fazla sınır, daha fazla barikat, daha fazla bayrak, daha fazla asker, daha fazla devlet, daha fazla kan oluyor bazen…
Acıyor dünyanın yüreği…
İnsanlık kanıyor…
Coğrafyanın, kültürün, tarihin birleştirmesi gereken insanlar birbirini yaralıyor.