1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. İRADESİZ KİM?
Mert Özdağ

Mert Özdağ

İRADESİZ KİM?

A+A-

 

Mont Pelerin’de çöken müzakere sürecinin yeniden başlama ihtimali üzerinde şimdilerde ‘nabız yoklama’ durumları mevcut…
Zira görünen manzara; Akıncı ve ekibinin “masayı terk eden taraf” olduğu izlenimini veriyor.
Elbette bu bir izlenim, algı meselesi…
Amatörce ve hislere dayandırılan basın açıklamaları da zaten bu havayı yaratmaya imkan tanıdı.
Sözcü Barış Burcu'nun Mont Pelerin’deki son gece yaşlı gözlerle yaptığı açıklamalar yeniden masanın kurulması ihtimalini azaltırken elbette yok olmasına yol açmadı.
Ama birçok şeyi havaya uçurdu!
En kötüsü olayı karşılıklı suçlama oyununa soktu ki bu durumdan nasıl çıkacağız kimse kestiremiyor.

Şimdi bu durumu eleştiren bizlere kızıyor bazı dostlar.
Olsun, bizler doğruları yazmaya devam edeceğiz.
Siyasi durumlara at gözlükleri ile bakarak “Yürü başkan da gorkma” modunda takılanlara inat genel fotoğrafı çekmeye devam edeceğiz.
Genel fotoğraf ise Türk tarafının masada kaçan taraf, Rum tarafını suçlayan taraf ve ‘maksimal’ toprak talepleri ile masaya giden ve masayı havaya uçuran taraf olduğunu izlenimi veriyor.
Rum tarafının tamamen taktiksel bir şekilde duruma daha sakin, daha olgun, daha sağduyulu yaklaşması Türk tarafını pozisyon açısından daha da zora sokuyor.
Olan oldu bir kere, geri dönüşü yok!
Diğer yandan Mustafa Akıncı'nın İsviçre dönüşü Ercan’da yaptığı açıklamalar da olayların üzerine tuz biber ekledi diyebiliriz.
“Böyle müzakere olmaz” dedi Mustafa Akıncı…
‘Böyle müzakere’den kasıt “maksimalist” diye nitelendirilen güneyin toprak talepleri…
Akıncı bu şekilde ‘olmayacağına’ dikkat çekerek “olmaz” diye de eklemişti.
Peki daha önce fazlası teknik ayrıntılarla geçen Kıbrıs'taki müzakerelerin ‘oluru’ vardı da, Mont Pelerin’de artık biraz da siyasi irade gerektiren kritik konuların müzakeresi neden ‘olmaz’dı?
Daha önceden kendi açıklamalarında da buna işaret eden Akıncı toprak ve güvenlik konularının çok fazla ayrıntısı olmadığını bizzat siyasi irade ile çözülebileceğini söylüyordu.
Peki şimdi ne oldu da siyasi irade gerektiren bu son süreç sekteye uğradı?
Siyasi irade sorunu mu yaşanmaktadır müzakere masasında?
Eğer böyle bir sorun varsa (ki olduğu çok ne görülüyor) bu sorun iki taraf için de geçerli değil midir?
Örneğin Yunanistan'ın zirve sürerken güvenlikle ilgili sergilediği çirkin tavır aslında Anastasiadis'in siyasi irade sorun yaşadığını kanıtlar nitelikte değil miydi?

Peki bizimkilere ne demeli?
Masada Rum tarafının reddedeceği şartları öne sürerek toprak konuşmaya çalışmak ve bunu kapatmadan toprak da dahil tüm süreci 5'li zirveye havale etmek de bir ‘siyasi irade’ sorununa işaret etmiyor mu?
Yani daha açık söylemek gerekirse, toprak konusunu tam olarak kapatmadan Türkiye’nin de yer alacağı 5'li zirvede pazarlık konusu yapmaya çalışmak topu Türkiye'ye atmak anlamına gelmiyor mu?

İki örnekten de görülebileceği gibi taraflar (Türk tarafı ve Rum tarafı) anavatanlarının mevcut durumlarını kullanarak bir birbirlerine karşı üstünlük sağlama güdüsü ile müzakere yürütmeye çalıştı ve süreç sarsıldı.
Şunu çok net anlamak gerekiyor, Kıbrıs Rum tarafını toprak konusunda tatmin etmeden bu süreç 5'li zirveye gitmez, gitmeyecek.
İkincisi Anastasiadis ve ekibi toprak başlığını çoklu zirvenin bir parçası haline getirmeyecek.
Çünkü ‘alacakları’ tek şeyin toprak olduğunu bilen Anastasiadis süreci referanduma taşıyacak son aşamaya toprakla ilgili ‘garanti’ almadan gitmeyecek.
Hal böyle olunca da tıpkı Rum tarafı gibi irade sorunu yaşayan Türk tarafının Türkiye faktörü ile toprakta üstünlük sağlama gibi bir stratejisini ileriye taşıması mümkün olmayacak.
Aynı şekilde güvenlik konusunda da durum böyle olacak.
Anastasiadis, eğer toprakta tatmin olmazsa “anasını” devreye sokacak, bu kez 5’li zirvenin berhava olmasını sağlayacak.
Tıpkı İkinci Mont Pelerin Zirvesi’nin ilk gününde yaşananlar gibi…
Peki nasıl olacak dediğinizi duyar gibiyim.
İşte bunu kimse kestiremiyor.
Ancak yeniden bir masa kurulacaksa, bu yeni olguları dikkate alarak başlamak gerekecek.
Yani Türk tarafı Türkiye desteği ile toprakta üstünlük sağlama siyasetini terk edecek.
Rum tarafı da Yunanistan kartını kullanarak güvenlik konusunun görüşülmesini berhava etmeyecek.

Eide şimdi bu dengeyi kurmak için adaya gelecek.
İşi kolay mı?
Çok zor.
Ama imkansız da değil.
Eğer taraflar bir birlerine ‘karşı taraf’ olarak bakmayı terk eder, gerçek anlamda siyasi irade ortaya koyarsa bu iş rayına girer.
Ha eğer iki taraf da analarının müdahalelerine çanak tutarsa (ki şimdiye kadar öyle oldu) bu meselenin daha çok ömrü var demektir.
Şimdi o iradeyi ele alma zamanıdır.
İki taraf için de bunun tam vaktidir.
Özellikle oy vererek seçtiğimiz Mustafa Akıncı’dan bir barışsever olarak beklentim budur.
Çık Sayın başkan ve bu halkın sana % 60’lık bir oyla devrettiği iradeni eline al.
Ve bu irade ile yalnızca bizim değil, Rumların da kabul edebileceği bir noktaya taşı bizleri.
Senden beklenen budur.
Senden beklenen iki tarafın da evet diyeceği bir süreci yeniden sağlam temeller üzerinde yükseltmektir.
Beklenti budur.
Gerisi laf-ı işgüzardır.

Bu yazı toplam 2153 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar