1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “İradeyi CTP gösterecek”
“İradeyi CTP gösterecek”

“İradeyi CTP gösterecek”

CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, içinde bulunulan “rezil” durumu aşabilmek adına yapılabilecek çok şey olduğunu, gerekli adımları atabilecek iradeyi CTP’nin göstereceğini kaydetti.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, 2024’ün Kıbrıslı Türkler açısından zor ve mücadelelerle dolu bir yıl olduğunu söyleyerek, “Gerilediğimiz, yıprandığımız, en temelde, ahlaki ve sosyal erozyonun giderek arttığı bir yıl oldu. Bu bakımdan, 2024 gerçekten kötü bir yıl olarak tarihe geçti. 2024 bir enkaz yılıdır. Bir depremin altında kalmışcasına, bir çaresizlik durumunu topluma yaşatmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu çaresizlik elbette bir noktada kırılacak. Ve o noktadan sonra, elbette değişim yaşanır” diye konuştu.

Asım Akansoy, 2025’te erken seçimin hep gündemde olacağını kaydederek, CTP’nin erken seçimin gerçekleşmesi için zorlayıcı olacağını vurguladı. “Artık günümüzde, hiç kimse mevcut hükümetten bir şey bekleyebilecek durumda değildir” diyen Akansoy, şu ifadeleri kullandı:

“Bu enkaz karşısında ne yapacağız sorusunu kararlılıkla sorup, bilimle, toplumsal uzlaşı ile yanıtlayacağımız, programlarımızı paylaşacağımız, tartışıp ortak akıl yaratacağımız bir dönem başlıyor. Bu noktada elbette CTP’ye büyük görev düşer. Çünkü CTP, hükümeti kuracak olan parti olacaktır. Tek başına iktidar hedefimiz açıktır. Bu noktada CTP, 2025’te programlarını, projelerini toplumun ekonomik, sosyal, siyasal unsurlarıyla paylaşacak, görüşecek ve tartışacaktır.”

Akansoy, 2025 yılının, CTP’nin gerek hükümet, gerekse cumhurbaşkanlığı noktasında damgasını vuracağı bir yıl olacağını ifade etti.

 

“Çaresizlik elbette bir noktada kırılacak”

Soru: Size göre 2024 Kıbrıs’ın kuzeyi için nasıl bir yıl oldu?

Akansoy: 2024, Kıbrıslı Türkler açısından gerçekten zor bir yıl oldu. Öncelikle, yönetim kapasitesini tamamen yitirmiş, istikrarsız, “hükümet” olduğunu iddia edenlerin yarattıkları tahribatlarla karşı karşıya kaldık. 2024’te, UBP’nin kurultay süreci toplumu ciddi anlamda olumsuz etkileyen süreçler yarattı. Ama en temelde, ilk günden son güne kadar, ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda, ve elbette hukuki temelde, ciddi sarsılmaların olduğu bir yıl oldu. Bunlar, yönetme kapasitesi olmayanların, atanarak gelenlerin, durumu idare eden ve “ben yaparım olur” diyenlerin yarattığı sonuçlardı. Müdahaleyle gelmiş bir hükümet mekanizmasının, topluma karşı sorumluluk duygusu içinde olmadan, hesap vermeden, tamamen rant üzerine kurulu bir zihniyetle icraat yapmaya çalışmasının sonucudur. Kıbrıslı Türkler, hak etmediği ve dünya değerlerinden, dünyanın kurumsal, ekonomik, sosyal gelişme süreçlerinden tamamen uzak bir pozisyon içerisinde oldu. Gerilediğimiz, yıprandığımız, en temelde, ahlaki ve sosyal erozyonun giderek arttığı bir yıl oldu. Bu bakımdan, 2024 gerçekten kötü bir yıl olarak tarihe geçti.

2024 bir enkaz yılıdır. Bir depremin altında kalmışcasına, bir çaresizlik durumunu topluma yaşatmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu çaresizlik elbette bir noktada kırılacak. Ve o noktadan sonra, elbette değişim yaşanır.

 

“İş (sahte diploma), meclis içine kadar yayıldı”

Soru: Ekonomik olarak kötüye gidiş, alım gücünde düşüş var. Ekonomi özelinde değerlendirmeniz nedir?

Akansoy: Ekonomide, ciddi bir planlama sorunumuz var. TL kullanmaktan kaynaklı ciddi bir problemimiz ve Kıbrıs sorunu kaynaklı, dünyaya kapalılık noktamız var. Ekonomide, her zaman üniversiteleri, inşaat sektörünü ve turizm sektörünü öne çıkarıyoruz. Bu yıl, hem turizm hem de inşaat sektöründe çok büyük dalgalanmalar oldu, üniversitelerde çok büyük dalgalanmalar oldu. Sahte diploma olayının etkilerini, yüksek öğrenim alanında ciddi anlamda yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Günün sonunda, bu alanın giderek “kirlenmiş” olmasının sonuçlarını yaşıyoruz. İlk günden beri biz, yaşanmış sahte diploma olayının üzerine ciddiyetle gidilmesini, soruşturmanın yaygınlaştırılmasını, derinleştirilmesini, olası sorunların üzerine gitme ve çözme iradesinin gösterilmesi gerektiğini ifade ettik. İçinde bulunduğumuz kırılgan şartlarda kararlılıkla, gizlemeden dünyaya anlatmamız gerektiğini ifade ettik, ama ne yazık ki hükümet olduğunu iddia edenler bunu yapmadı, bu işi sürüncemede bıraktı. İş, meclis içine kadar yayıldı ve bir sürü kirli konu gündemimize geldi.

 

“Yanlış yönetimin göstergesi”

Mülkiyet konusunda yaşanan olay, inşaat sektörünü ciddi anlamda darbeledi. Bu da yanlış yönetimin bir göstergesidir. İlk günden beri CTP, Kıbrıs sorunu kaynaklı sıkıntıların doğabileceğini söyleyerek Taşınmaz Mal Komisyonu’nun öneminin altını ısrarla çizdi. Ne yazık ki inşaat sektörü, kendilerine “yürüyün, korkmayın, arkanızdayız “diyen zihniyeti dikkate aldı ve bundan olumsuz etkilendi.

Turizm sektörüne gelince, kumarhane sektöründen, kumarhaneye bağlı olarak insanların gelip bu ülkede sözde tatil yapmasından bahsedebiliriz. Ama bunun, toplumsal değer üretecek bir turistik faaliyetle ilişkisi olmadığı ortadadır.

Tüm bunlar, ekonomideki olumsuz değişimin ve aslında yozlaşmanın göstergeleri olarak ortaya çıkıyor. Bu ekonomik değişimler hayatı ciddi anlamda etkiliyor. Ticaret Odası Başkanı’nın, ülkede %80 oranında kayıt dışı ekonomi olduğuna dair vurgusu çok önemlidir. Ülkede devletin, etkin denetimden ve kontrolden giderek uzaklaştığını, kurumsal kapasitesini yitirdiğini gördüğümüz bir süreç yaşadık. Ekonominin kayıt dışı olması çok ciddi bir sorundur. Bu durum, ekonomik süreçleri yönetmiyorsunuz, çalışana, yatırımcıya öngörülebilir bir perspektif sunamıyorsunuz demektir. Ve elbette ekonomi bağlamında elimizdeki yegane enstrüman olan kamu maliyesini zayıflatıyorsunuz,  vergi alamıyorsunuz demektir. Sosyal politikalara sıra geldiğinde de, “kaynak yok” gibi gerekçeler yaratıyorsunuz.

 

“Bu ülkede, ekonomi literatürünün dışında bir yapı var”

Bunun yanında, nüfus konusu da bu ülkenin en önemli konularından biridir. Bir nüfus planlamasına ihtiyaç olduğu açıktır. Nüfusu saymak gerekir ama sadece saymak yetmez. Nasıl bir nüfus politikasına sahip olmamız gerekir, önceliklerimiz nelerdir? Nasıl bir düzenlemeye ihtiyacımız var? Bunları konuşmak lazım.

Ekonomi derken, nüfusla birlikte elbette üretimi de konuşmak gerekir. Toplum giderek üretimden koparıldı. Üretimden koparılan bir toplumun, sadece ithalata dayalı bir tüketim toplumu haline getirilmesi, onu, ekonomik krizlere karşı çok kırılgan hale getirdi. Dolayısıyla planlama, üretim, kayıt dışı ekonominin üzerine gidilmesi ve TL kullanımından kaynaklı para politikamızın olmaması bizi ciddi anlamda savurdu, savuruyor.

Bu ülkede, ekonomi literatürünün dışında bir yapı var. Ekonomi literatürünün öngördüğü anlamda, ülkeyi alıp yönetebilecek, bir tavır geliştirebilecek bir durum bırakmadılar.

 

“Müthiş bir gelir adaletsizliği var”

Soru: Asgari ücret artıyor, döviz bazında da artıyor ancak alım gücü düşüyor…

Akansoy: Tüm bu dağınıklık içerisinde, müthiş bir gelir adaletsizliği var. Nüfusun %60 - 80 arası, orta sınıf da dahil olmak üzere, yoksullaşma sürecine doğru süratle ilerlemektedir. Toplumun çok üst bir kısmı zenginleşmekte, geriye kalan kısımlarında ise büyük bir ekonomik istikrarsızlık ve çeşitli dönemlerde deprem yaşanmaktadır. Bu da büyük bir gelir adaletsizliğine yol açmaktadır. Gelir adaletsizliği kontrol altına alınamamaktadır. Kamu maliyesi artmadığı için, devlet gelir elde edemediği için ve sosyal politikalara yönelmedikleri için bu kriz yaşanmaktadır.

Dünya Bankası’nın Kıbrıs Türk Ekonomisi için Mutlak Yoksulluk Sınır Tahmini, Ekim 2024 tarihinde yayındı. Çok önemli saptamalar var. Ülkede istikrarlı bir gıda enflasyonu var. Bunun üzerine gidilmiyor. Hizmet sektörleri de aynı şekilde sıkıntılı. Yüksek enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz, bunu nasıl kurutacaksınız, düşük gelirli hanelere yönelik nakit transferleri öngörecek misiniz? 

 

“Ekonominin yönetildiğine dair hiçbir gösterge yok”

Hayat pahalılaşıyor. Bunun karşısında insanlarımızın aldıkları ücretler, o pahalılığı karşılama noktasında büyük sıkıntılar doğuruyor. Dolayısıyla, enflasyona yenilen bir ekonomik toplum yapısı içerisindeyiz. Bunun önüne geçebilmek, ekonomide kontrolü elde tutabilmek, yönetebilmek demektir. Şu anda ekonominin yönetildiğine dair hiçbir gösterge yok. Yüksek enflasyon düşük gelirli aileler üzerinde çok büyük risk oluşturmaktadır. Asgari ücret, hayat pahalılığı karşısında sürekli zayıflıyorsa bunun nedeni sizin ekonomik yapınız, çarpık uygulamalarınızdır. Bu ülkede, patatesin olmadığı bir yıl yaşadık. Maydanozun ithal edildiği bir yıl yaşadık. O kadar büyük anomaliler var ki, hangisini saysak bir diğeri eksik kalır. Dolayısıyla gerçekten, ekonomi yönetimi açısından korkunç, sonuçları bakımından fevkalede olumsuz günlerden geçtik.

Pandemi döneminde aslında ekonomik olarak ne durumda olduğumuzu, ne denli kırılgan bir yapımızın olduğunu gördük. Bizim gözümüzü o döneme dikmemiz gerekir. Çünkü tüm çıplaklığı ile ne olduğumuzu orada gördük. Tüm dünyanın tersine, bizimkiler o dönemden de ders almadı.

 

“2024, mücadelelerle dolu bir yıl oldu”

Soru: Toplumun kabuğunu kırmaya başladığını düşünüyor musunuz?

Akansoy: 2024, mücadelelerle dolu bir yıl oldu. En son mecliste verilen, meclis başkanlığı mücadelesi, çok ciddi bir demokrasi ve hukuk mücadelesiydi. O mücadeleden başarıyla çıktık. Günün sonunda, durum yasal zemine oturdu. Hemen ardından, hayat pahalılığı ve toplu iş sözleşmesiyle ilgili konu gündeme geldi. Orada da ciddi bir direniş ve mücadele gerçekleşti. 32 sendikanın yan yana gelebilmesi büyük bir başarıdır. CTP olarak biz her zaman bu mücadelelerin yanındayız. Örgütler bu noktada haklıdır. Günün sonunda, çalışanların alım güçlerini düşürmek istemiyorlar. Sosyal haklarını kaybetmek istemiyorlar. Sendikalarımız kamu maliyesinin de zarar görmesini istemiyor, dengenin korunmasını istiyor. Ama elbette, hayat pahalılığının verilmesi gerektiğini savunuyor, ki biz de bu konuda aynı fikirdeyiz.

 

“UBP topluma, Türkiyeyi hedef gösteriyor”

Hükümet olduğunu iddia edenlerin yeni taktiği, gerek toplu iş sözleşmesinde, gerek hayat pahalılığı oranında, gerekse de KDV oranları konusunu geri çekip ve “taraflarla görüşeceğiz” oyununu oynamaktır. Bir öteleme yapıyorlar. Burada en önemli konu, Sayın Ünal Üstel’in sendikacılara “HP oranını yeniden düzenleme konusunda yapılan yasa tasarısını geri çekmek beni aşar” demesidir. “Beni aşar” dediğinde, ya “bu benim dışımda bir unsur, bir güç tarafından dayatılmıştır” noktasını getiriyor veya topu başkalarına atıyor demektir. Bu da tabi, kabul edilmez çarpık ilişkiler noktasını ortaya çıkarıyor. Günün sonunda, eğer kendilerine Ankara’dan bir dayatma varsa, bunu açıkça konuşmakta fayda vardır. Çünkü bu, ekonomiden öte bir demokrasi meselesidir.

Hükümet olduğunu iddia eden bu yapının, pek çok konuda topu Türkiye’ye atma alışkanlığı olduğunu biliyoruz. Kaotik bir durum yaratıyorlar, bilinçli olarak bunu yapıyorlar. Aslında UBP, bu gibi konularda usta bir partidir. Elçiliğe, CTP’yi kötüleyerek konuşur “onu yapamam CTP ne der, bunu yapamam, CTP ne der” gibi. Aynı şekilde topluma da, Türkiye’yi hedef gösteriyor. Bu şekilde ikili bir oyun oynayarak durumu idare etme tavrını sürdürüyorlar.

 

“Erken seçim, 2025te sürekli gündemde olacak”

Soru: Toplumdaki hareketlilik erken seçimi de gündeme getirir mi?

Akansoy: Erken seçim, 2025’te sürekli gündemde olacak. Günün sonunda, ekonomi büyümezse, devlet gelirleri artmazsa, hükümet olduğunu iddia edenler çalışanların maaşlarına göz koyacaktır. Bu kadar büyük kayıt dışı ekonominin olduğu bir yerde ve devlet gelirlerinin artmadığı bir noktada hükümet bordrolulara yönelecek ve onların maaşları üzerinden hareket etmeye çalışacak. Dolayısıyla bu kriz bitmeyecek, devam edecek. Beceriksiz bir hükümet vardır. Şu anda kabine değişikliği dedikoduları hat safhadadır, bunun ne ölçüde gerçekleşeceğini bilmiyoruz, göreceğiz. Ama elbette, bir şeyin piştiğini söylemek mümkündür. Kabinede birkaç bakanın ya değişeceğini ya da yer değiştireceğini ifade ediyorlar, bunları göreceğiz. Günün sonunda, değişim bir zaman kazanma hamlesinden başka bir anlam taşımayacak. Bizim için anlamı olmayan, palyatif önlemlerdir bunlar. Topluma asla bir yararı yoktur. Hükümet dediğimiz yapı, belli bir projenin, programın iddiasını taşıyan bir yapı olmalıdır. Oysa şu anki UBP hükümeti, durumu kişilerle götürmeye çalışan bir hükümettir.

YDP’nin hükümetten çekilme eğilimini el yükseltme yani siyasi blöf olarak görüyorum. Sonuçta DP’den bir milletvekilinin azalması sonucu, hükümet içi pazarlığının yeniden yapılmasına dair bir yapay kriz görüntüsü veriyor.

 

“CTP, hükümeti kuracak olan parti olacaktır”

Erken seçim sürekli gündemde olacak. Bunun gerçekleşmesi için zorlayıcı olacağız. Bu, hep birlikte verilecek mücadeleyle şekillenebilecek bir meseledir. Artık günümüzde, hiç kimse mevcut hükümetten bir şey bekleyebilecek durumda değildir. Ne sermaye kesimi, ne çalışan kesim, ne işçi, ne emekli bu hükümetin ekonomiyi düzeltip, sosyal sorunlara çare üretebilecek kapasitede olduğunu söylüyor. Peki bu enkaz karşısında ne yapacağız sorusunu kararlılıkla sorup, bilimle, toplumsal uzlaşı ile yanıtlayacağımız, programlarımızı paylaşacağımız, tartışıp ortak akıl yaratacağımız bir dönem başlıyor. Bu noktada elbette CTP’ye büyük görev düşer. Çünkü CTP, hükümeti kuracak olan parti olacaktır. Tek başına iktidar hedefimiz açıktır. Bu noktada CTP, 2025’te programlarını, projelerini toplumun ekonomik, sosyal, siyasal unsurlarıyla paylaşacak, görüşecek ve tartışacaktır.

 

“İstikrarlı, adil, fırsat eşitliği olan yaşanabilecek bir ülke yaratma”

Soru: Bu dönemde sadece göç eden gençler değil, ailece göç edenler olduğunu da görüyoruz.

Akansoy: Doğrudur. Gençlerin buradan gitmesi büyük bir sıkıntı, büyük bir sorundur. Her şeyden önce gençlerimize, burada Avrupa standartlarında bir yaşam hedefimiz olduğundan hareketle adil, eşit bir ortamda yaşayabildikleri duygusunu ve güvenini verebilmemiz lazım. Giden çocukların, artık sadece dar ve orta gelirli ailelerden değil, üst kesimden ailelerden olduklarını da görüyoruz. Bu da bize, arayışın sadece iş, istihdam, ekonomi olmadığını gösteriyor. Gerekli sistem ve şartlar yaratılırsa, Kıbrıslı Türk gençlerin kendi ülkelerinde yaşamayı tercih edeceklerine inanıyorum. Arayış nedir o zaman ? İstikrarlı, adil, fırsat eşitliği olan yaşanabilecek bir ülke yaratma ve yaşam kalitesini artırma meselesidir. Yaşam kalitesini sağlamak da bizim boynumuzun borcudur. Gençlerimize böyle bir ülke yaratmak zorundayız. CTP olarak bu konuyu çok önemserken, yapıcı ve sorumlu bir tavır içinde olduğumuzu belirtmek isterim.

 

“2025, CTPnin gerek hükümet, gerekse cumhurbaşkanlığı noktasında damgasını vuracağı bir yıl olacaktır”

Soru: CTPnin hükümete gelmesiyle öncelikleriniz ne olacak?

Akansoy: Toplumda çok büyük bir dağınıklık var. Elbette, toplumun pek çok kesimiyle birlikte bu ekonomik ve sosyal enkazı kaldırmak için, CTP bu ateşten gömleği giyecektir. Bu bizim asli görevimizdir, bu sorumluluğu taşıyoruz. Dolayısıyla, bu yönde ekonomik ve sosyal projelerimiz, alternatif yasa tasarılarımız hazırlanmaktadır. Hazır olanları toplum örgütleriyle paylaşmakta, görüş alışverişinde bulunmaktayız. Bu temaslarımızı çok daha yoğun bir şekilde sürdüreceğiz.

2025, CTP’nin gerek hükümet, gerekse cumhurbaşkanlığı noktasında damgasını vuracağı bir yıl olacaktır. Daha çok çalışacağımız, toplumla daha çok bütünleşeceğimiz bir yıl olacaktır. Çünkü o kadar büyük bir enkaz var ki, bunu ortadan kaldırmak ancak ve ancak böyle bir süreci gerektirir.

 

“Kolay olmayacaktır”

Soru: Mevcut 2025 bütçesiyle nasıl bir toparlanma süreci olacak?

Akansoy: Kolay olmayacaktır. Ekonomi çalışmalarımızı, ekonomi projelerimizi bu yönde hazırlıyoruz. Varolan sıkıntıları aşma noktasında nasıl hamleler yapılabilir? Kamu maliyesini güçlendirmeye dönük ne tür adımlar atılabilir? Ekonominin büyümesine yönelik ne tür adımlar atılabilir? Kullandığımız para biriminden dolayı büyük bir enflasyon vergisi ödüyoruz. Bu kara deliği görmezden gelemeyiz. Mutlaka adım atacağız. Kayıt dışılığı konuştuk, çok önemlidir. Devletin gelirlerini artırmak, vergi politikasını düzenlemekten geçer. Bu yöndeki görüşlerimizi sürekli ortaya koyuyoruz, düşük vergi yüksek ceza politikası ile bu ülkede standartlaşma sağlayacağız. Elbette zor bir süreç olacak. Eğer bugün ülkede, vizyonu olan, halkı düşünen bir hükümet olsaydı, varolan sorunlara çok daha adil ve yapıcı çözümler üretilebilirdi. İçinde bulunduğumuz rezil durumu aşabilmek adına yapılabilecek o kadar çok şey vardır ki, eğitimde, sağlıkta, sosyal politikalarda, çalışma hayatında, nüfus alanında... Atılacak pek çok adım var ve bu adımları atabilecek iradeyi CTP gösterecektir.

 

Ciddi bir basiretsizlik ve beceriksizlik”

Soru: Kıbrıs konusu bağlamında, 2024’ü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akansoy: 2024’te, Kıbrıs sorunuyla ilgili, Ekim’de New York’ta gerçekleşen görüşme önemliydi. O görüşmede, yeni geçiş noktalarının açılması ve genişletilmiş bir toplantının çağırılması konusu mutabakata bağlanmıştı. Taraflar Kıbrıs’a geldiler, ama Ekim’den bugüne kadar, geçiş noktalarıyla ilgili bir uzlaşı sağlayamadılar. Burada da ciddi bir basiretsizlik ve beceriksizlik vardır. İki taraf görüşemedi bile henüz. Bunun yanında, beşli toplantının yapılmasıyla ilgili davet bekleniyor.

En genel anlamda, Kıbrıs sorununda, uluslararası düzeyde bir dinamik olduğunu görüyoruz. Budapeşte ve Bakü’de, Sayın Hristodoulides’le Sayın Erdoğan’ın doğrudan görüşmüş olmaları önemli, dikkat çekici bir unsurdu. Ancak, Kıbrıslı Türklerin Temsiliyeti çok azaldı, 2024’te özne olamadık, etkili olamadık. Bizim açımızdan, 2024’te New York’ta yapılan Sosyalist Enternasyonalin özel toplantısına katılmış olmamız ve görüşlerimizi aktarmış olmamız çok önemliydi.

 

“Sayın Tatarla olmayacağı çok aşikardır”

Soru: 2025te Kıbrıs konusunda ne beklenebilir?

Akansoy: Ortadoğu ve Doğu Akdeniz havzası, çok süratli bir şekilde değişiyor, yeniden şekilleniyor. Orada nasıl bir sürecin şekilleneceğini çok kısa zamanda öngörmek mümkün değil. Ancak, görebildiğimiz kadarıyla, bölgede ABD’nin belirleyiciliğinde bir süreç yaşanıyor. İsrail ve Türkiye’nin de devrede olduğunu görüyoruz. Fakat sürecin nasıl şekilleneceğini, Suriye’de ne tür gelişmelerin olacağını şu anda kestirmek çok zor. Bu yeni şekillenmenin salt Ortadoğu’yu kapsamayacağı açıktır.  Kıbrıs sorununda olası yeni gelişmeler, önümüzdeki günlerde çok daha açık bir şekilde gerçekleşebilir. Özellikle, enerji kaynaklarıyla ilgili Rusya’nın Avrupa’ya giden gaz hattını tamamen kapatmış olması, önümüzdeki yıllarla ilgili yeni tartışmaları beraberinde getirecek ve bugünden önlem alma ihtiyacı çok acil olarak ortaya çıkacak. Tüm bunlar, Doğu Akdeniz’deki dinamiği yeniden etkileyecek. Burada Türkiye’nin bir enerji geçiş merkezi olması bekleniyor. Bu sürecin Kıbrıs sorununda da, çözüm sürecini etkileyeceği, süratlendireceği aşikardır. Bizim burada üzerinde durduğumuz konu, özellikle Kıbrıs’a yeni bir elbise biçilirken, Kıbrıslı Türklerin de özne olması gerektiği, bu süreçte yer alması gerektiğidir. Çünkü, ne ile karşılaşacağımızı çok fazla kestiremiyoruz. Uluslararası gelişmeler, büyük güçlerin bir tür çıkar ya da meydan kavgasına da dönüşebilir ve Kıbrıs da bunun içerisinde yer alabilir. Dolayısıyla, kendi yaşadığımız topraklarda, kendi görüşümüzün çok etkili kılınması gerekir. Fakat bunun Sayın Tatar’la olmayacağı çok aşikardır. Çünkü Sayın Tatar ipleri tamamen kaçırmış durumdadır. Bu bizi oyunun dışına itmiştir ve Hristodulidis de doğrudan doğruya Ankara ile teması tercih etmektedir. Dolayısıyla, böyle bir süreçte, yüksek deneyimimiz ve insan kapasitemiz olan bir alanda ve hayati bir konuda, bizim oyun dışı olmamız canımızı acıtıyor, bizi çok rahatsız ediyor. Seçim süreciyle birlikte, Kıbrıslı Türklerin çok daha etkin olacakları yeni bir döneme kapı açacağız.

 

“Toplumun sesi, sözü olacağız”

Soru: CTPnin adayının Cumhurbaşkanı seçilmesi Kıbrıs sorununun çözümü bağlamında süreci nasıl etkiler?

Akansoy: CTP’nin adayının cumhurbaşkanlığını kazanması, hem Kıbrıs sorununda hem de Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti açısından ciddi bir dinamizm yaratacaktır. Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti açısından sorumlu, ciddi ve Kıbrıslı Türklerin beklentilerini karşılama kapasitesine sahip bir durum yaratacaktır. Biz, bu süreçte, cumhurbaşkanının toplumsal temsiliyeti taşıyabilme kapasitesine sahip, içinde bulunduğumuz durumun idrakinde olan ve ne yapacağının bilincinde olan bir kişi olması gerektiğini düşünüyoruz. O bağlamda hareketlerimizi planlıyoruz, tartışmalarımızı yapıyoruz. Ve elbette, çözüm Kıbrıslı Türklerin var olan statükodan kurtulabilmesi adına süratle yürünmesi gereken yoldur. Bu yönde çok proaktif, çok cesaretli ve koordineli çalışmalar, olası cumhurbaşkanlığı sürecinde gündeme gelecektir. Daha çok çalışan, daha çok toplumla bütünleşmiş ve toplumun sorunlarına çare üretme noktasında içine kapanmamış bir yaklaşımla hareket edeceğiz. Toplumun sesi, sözü olacağız. Umut ve heyecan veren yeni bir sürecin, hem hükümet hem de cumhurbaşkanlığı bağlamında, Kıbrıslı Türklerin yeniden ayağa kalkacağı bir dönem olacağını düşünüyorum.

Bu haber toplam 580 defa okunmuştur