1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Irkçılık hepimizin ortak sorunudur
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Irkçılık hepimizin ortak sorunudur

A+A-

21 Mart, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Dünya ırk ayrımcılığına ve ırkçılığa karşı mücadele günü olarak belirlendi.

Bu güne vesile olan olay, 1960 yılında Sharpeville'de gerçekleşti. Güney Afrika polisi barışçıl göstericilere ateş açarak 70 kişiyi katletti.

Göstericiler, Apartheid'ın ırk ayrımcılığı yasalarını protesto ediyorlardı...

Irkçılık ezeli ve yaygın bir olgudur. Hoşgörüsüzlük çok eskilere dayanır ve kaynağında da bilinmeyene karşı duyulan korku vardır. Özellikle yabancılar, göçmenler ve azınlıklar ırkçılığın kurbanı olagelmişlerdir. 

Ancak modern ırkçılık sadece yabancı korkusu, 'aşağı' insan algısı, veya renkle ilgili değildir. Aynı zamanda, toplumsal statüyle de bağlantılıdır ve ırkçılık, ayrıcalıklı bir statüye sahip olanların ayrıcalıklı olduklarını unutturacak kadar normalleştirilmiştir.

Bu normalleştirme beyaz toplumlarda öylesine kurumsallaşmıştır ki, dünyanın herhangi bir yerinde "beyaz olmak nasıl bir şey?" diye sorulduğunda -özellikle beyaz erkeklerden- alınan cevap "bilmiyorum, hiç düşünmedim" şeklindedir.

Ataerkil yapıların hüküm sürdüğü toplumlarda heteroseksüel erkeklerin konumu bundan farklı değildir. Kadınlara ve eşcinsellere göre ayrıcalıklı olduklarının farkına bile varmazlar. İmtiyazlı veya başkalarına haksızlık ederek güç ve otorite sahibi olduklarını düşünmek istemezler.

Modern zamanlarda ırkçılık, 19. yüzyılda emperyalizm ve sömürgeciliğin yükselişiyle birlikte açık bir sınıfsal karakter kazanmıştır. Bu, tesadüf değildir. Sömürgeci devletler sömürgeciliği meşrulaştırmak için yoğun bir çaba içine girmişlerdir. "Irkçılık çalışmaları" üniversitelerde yaygınlık kazanmış, önyargılar kurumsallaştırılmıştır. “Aşağı halklardan” söz edilerek sömürgecilik meşrulaştırmıştır.

Irkçılık doğal bir insani dürtü değildir. İnsanlar -hayvanlardan farklı olarak- ırkçı davranmayı ve ırkçılık yapmayı öğreniyorlar. Evet! Irkçılık bir "eğitim" ve ideoloji sorunudur. Sonradan edinilir. Toplumsal olarak kurgulanır ve kuşaktan kuşağa aktarılır.

Irkçılıkla baş etmek herkes için büyük bir meydan okumadır. Her şeyden önce, bize öğretilenleri "unutmanız" ve ötekini tanımak için merak ve iradeye sahip olmamız gerekiyor. Kendimizi ötekinin yerine koymayı öğrenmeliyiz. Empati kurabilmeliyiz. Ötekinin hikayesini dinleyebilmeliyiz. Onu “zihinsel evimizde” misafir edebilmeliyiz.

Ötekinin hakikatini dinleyip kavradığımızda, ona karşı ahlaki bir sorumluluk geliştiririz. Ötekine karşı ahlaki sorumluluk duymak, ırkçılıkla baş edebilmekte fevkalade önemlidir.

Sık sık başkalarının ırkçılığı hakkında konuşuruz. Ancak ırkçılık duman gibidir. Her yere sızar. Bu yüzden, anti-ırkçı olduğunu söyleyenler bile sık sık "dil sürçmesine” uğrarlar ve ırkçı sayıklamalarını ele verirler.

Irkçılık karşıtı olmak, onunla mücadele etmek için yeterli değildir.

Irkçılığa karşı aktif biçimde uğraş vermeliyiz. Bunu yaparken sadece başkalarının ırkçılığına itiraz etmemiz yetmez.

Kendimize, içimize, zihnimize ve bilinç altımıza sızmış olan ırkçı nosyonlardan da arınmamız için uğraşmalıyız.

Bilinçli bir çaba gerektiren bu uğraş, en az başkalarındaki ırkçılığa karşı mücadele etmek kadar önemlidir...

Bu yazı toplam 1105 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar