İşgal nasıl bir şeydir?
İşgal mi değil mi?
Rusya, Ukrayna’yı işgale mi yelteniyor yoksa Türkiye’nin Kıbrıs’ta yaptığının bir benzerini mi yapıyor?
Türk milliyetçiliği bu soruya, dahiyane bir yanıt bulmuştur ve demiştir ki; “o başka bu başka ulan!”
-*-*-
Şimdi size bir konudan bahsetmek istiyorum…
Kıbrıs Türk toplumu, çok uzun yıllar, Türkiye’den gelen her görevliye, hangi makamda, hangi rütbede ve hangi meslekten olursa olsun ciddi saygı duymuştur…
-*-*-
Ne yazık ki, 1974 sonrası bu sevgi ve saygı seviyesi, hızlı bir şekilde aşağıya düşmüştür…
Yıllar önce komutanlara, büyükelçilere duyulan sevgi ve saygının yerini; yağcılık, yalakalık yani genel anlamıyla sahtelik almıştır…
Haaa daha önceleri de bu yağcılık, yalakalık ve sahtelik vardı…
Ama sevgi ve saygının çok gerisindeydi.
Şu anda, sevgi ve saygı neredeyse sıfıra yakındır; yağcılık, yalakalık, sahtelik ve hepsinden de önemlisi bütün bunların sebebi olan “korku” üst seviyelerdedir.
-*-*-
Siyasetçilerimizden iş dünyasındaki bir çok önemli isme kadar, çok sayıda kişi korku içindedir…
Düşünün ki, yarın Tayyip Erdoğan’ı huylandırsa, Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan indirilmesi an meselesidir.
O da bunu bilmektedir…
Erdoğan giderse, gittiği gün bu ülkenin yağcı – yalaka sağ siyaseti, emin olun arkasından söylemediğini bırakmayacaktır!
-*-*-
Bu iddiamda samimiyim…
Veya şunu söyleyeyim; TC’nin şu anda Lefkoşa’daki Büyükelçisi, görevini tamamlayıp bu ülkeden ayrıldığı zaman, geride tek bir gerçek dost bırakmayacaktır.
Umurunda mı?
Elbette görevi açısından umurunda olmayabilir ama bir insan olarak bence çok umurunda olmalıdır!
-*-*-
Yani Ali Murat Başçeri’yi seven ve sayan yok mu?
Bunun Başçeri’nin kişisel davranışları ile alakası olup olmadığını bilemem ama göreviyle bağlantılı tavırlar ya da dedikodular nedeniyle kendisinin arkasından “çok özledim muhabbetini” diyebilecek tek kişi olmayacaktır!
-*-*-
Yağcı, yalaka, sahtekar ve hepsinden önemlisi “korkaklar” mı?
El pençe divandırlar elbette!
Ancak, önemli olan da burasıdır çünkü işte “işgal” budur!
Enough is enough!
Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti Ayşe’nin tatilden hiç geri dönme niyeti bulunmaması nedeniyle zaten daha başlamadan çökmüştü.
Ama şu anda bir kez daha gözümüze gözümüze sokulmaktadır ki Kıbrıs’taki Türk siyaseti, tam bir fiyaskodur!
-*-*-
Rusya’nın, Ukrayna’da iki sahte devletçiği tanıdığını ilan etmesi ile Türkiye’nin KKTC’yi tanıdığını söylemesi sizce farklı şey midir?
Yoksa Türkiye zaten KKTC’yi tanımamakta, tanır gibi mi yapmaktadır? (Ki bu da ayrı bir acı gerçek)
-*-*-
Şu apaçık ortadadır ki, Kıbrıs’ta egemen eşit KKTC iddiası Ukrayna krizi nedeniyle kesinlikle çöplüktür…
Şu anda bunu öne çıkarabilecek bir Türk dış politikası söz konusu değildir.
Kaldı ki, kısa dönem içerisinde ne yazık müzakere falan da yoktur…
-*-*-
Sadece “Kıbrıs sorunu” değil, Türkiye’nin Kıbrıs’taki tüm siyasetleri çökmüştür.
Mesela nüfus politikası!
-*-*-
Türk televizyonlarına, gazetelerine bir bakın…
16 şehre Suriyeli girişi yasaklanmış…
Ne acı, ne ırkçı bir karar değil mi?
Neden mi yasaklanmış?
Nüfus yapısını değiştiriyorlarmış da ondan?
Haaaa peki Kıbrıs’ın nüfus yapısını aynı Türkiye değiştirmedi mi?
Vereceğiniz cevabın son derece ırkçı olacağını şimdiden söyleyeyim…
Çünkü “gelen Türk giden Türk” derseniz, mesela Hatay’a gelenler Arap değil mi?
Gelen Suriyelilerin Hatay’da da akrabaları Araplar yok mu?
-*-*-
Mesele ırkçılık meselesine götürülmeden, insanlık adına ele alınmalıdır ve evet Türkiye, eğer şu anda Suriyeli ve Afgan göçmenlerle ilgili “nüfus yapısı” adına tedbir alıyorsa, Kıbrıs’ın ebesi yıllardan beri dümdüz edilmiş demektir!
Türkiye’nin Kıbrıs’taki nüfus siyaseti hem çöküktür hem de ayrıca, uluslararası bir savaş suçudur…
-*-*-
Aile Çalıştayı saçmalığı…
Ne diyor çalıştayımız?
Anne evde oturur… Çamaşır yıkar… Yemek pişirir… Ütü yapar… Çocuklara bakar… Kocasının da altına yatar… Haaa kocası dilerse başka kadınlarla da çalıştaylarını sürdürebilir, kadının sesi çıkmaz…
Zaten yakın bir gelecekte erkek, dilerse dört eş de alacaktır…
-*-*-
Bu çalıştay, bize, Kıbrıslı ve çağdaş aile yapısını mı öğretmiştir?
Yoksa, emperyalist ve de gerici bir ahlaksız tavır mıdır?
Kısacası, Türkiye’nin bize dayatmaya çalıştığı “aile” olayı da tam bir fiyaskodur.
-*-*-
Ali Kişmir olayına gelelim…
Kişmir’in dava konusu olan yazısı, son derece doğru saptamalar içeren, muhteşem bir espriyle açıklanmıştır…
Büyükelçi, UBP’lileri, askeri bir tesiste toplayıp, ayar çekmiştir.
“Şu aday desteklenecek!” diye talimat vermiştir.
Ve bunu bilen, bunu gören, buna sesini çıkarmayan “öteki yazıda bahsettiğim”, yağcı, yalaka, sahte ve korkak vekiller de “gık” demeden kendisini dinlemişlerdir.
Ve Kişmir dava edilmiştir…
İşte Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti bu yüzden de çöküktür…
-*-*-
Ne mi yapabiliriz?
Değerli muhalefet milletvekilleri; sevgili Kıbrıs Türk toplumu; gelin Şener Elcil’i haksız çıkaralım…
“Uslu hükümet, uslu muhalefet” diyor Elcil…
Uslu durmayalım…
Uslu durmayalım…
Uslu durmayalım…
Yeter artık!
Enough is enough!
Pazartesi sabah, tüm muhalefet vekilleri, tüm toplum, gelin Ali Kişmir’e destek olalım…
George Floyd, orantısız şiddetle beyaz polisler tarafından öldürüldüğü zaman, Amerikalı siyahlar, “yeter” yani “enough is enough” demişlerdi… Şimdi sıra bize geldi… Yeter… Gerçekten yeter artık… Enough is enough… Pazartesi, mahkeme önünde olalım, Ali Kişmir’e sahip çıkalım…