IŞIKTAN KARANLIĞA...
Dünyada sadece 1.5 milyon insanda görülen, 3-5 bin kişide bir rastlanan “tavuk karası”, tıp literatüründeki adıyla “retinitis pigmentosa” adlı genetik ve çaresiz hastalık nedeniyle yavaş yavaş görme yeteneğini kaybetti. 15 yaşların
Dünyada sadece 1.5 milyon insanda görülen, 3-5 bin kişide bir rastlanan “tavuk karası”, tıp literatüründeki adıyla “retinitis pigmentosa” adlı genetik ve çaresiz hastalık nedeniyle yavaş yavaş görme yeteneğini kaybetti. 15 yaşlarında farketti, tüm girişim ve operasyonlara rağmen ilerlemesi durmadı, yavaş yavaş ilerledi ve 45 yaşlarında tamamen kör oldu. Bu sürede avukatlık, 10 yıl da yargıçlık yaptı ve görme yeteneğini tamamen kaybetmesiyle son 12 yıldan beri emekli. Şimdilerde ise herkesi şaşırtan enerjisiyle Baro Başkanı...
Baro Başkanı olarak sürekli gündem oluşturan açıklamalarıyla bilinen Hasan Sözmener, uyarmasa görmediği anlaşılmayacak kadar üretken. Sürekli okuyor, yazıyor, televizyon programlarına katılıyor, baro sınavına hazırlanan avukat adaylarına gönüllü ders veriyor... Özel program yüklenmiş sesli bilgisayarla tüm işini görüyor; yine özel programlı cep telefonuyla mesajdan rehbere kadar hiç zorlanmadan, karşıdakine farkettirmeyecek kadar hızlı tüm iletişim imkanlarını kullanıyor.
15 YAŞLARINDA FARKEDİLDİ
Hasan Sözmener’in rahatsızlığı, 15 yaşlarında, ortaokul yıllarındayken bir gece arkadaşlarıyla sinemaya gidince farkedildi. Çünkü “tavuk karası”nın en temel özelliği o... Zifiri karanlıkta ortaya çıkan, yavaş yavaş kendini gösteren, hatta bazı durumlarda farkedilmeyen bir hastalık.
1955 Yeniceköy doğumlu Sözmener, o yıllardaki imkansızlıkların, elektrik olmamasının, sosyal hayatın henüz gelişmemesinin de hastalığın geç farkedilmesinde etken olduğu inancında. Çünkü bilinen, alışık olunan yerlerde farkedilmeyen bir hastalık. Uyum zorluğuyla başlayıp bulanıklık, güneş ışığına hassasiyet, sarhoşluk hali gibi farkedilmeden gelişiyor... Retina hücrelerini yavaş yavaş öldürüyor, 45-50 yaşlarında da tamamen körlüğe neden oluyor.
BİLSEM HUKUK OKUMAZDIM
Daha erken farkedilseydi daha farklı olur muydu, tedavisi var mıydı mesela..?
“Yok” diyor, “Tedavisi yok”. Hala tedavisi yok. Zaten hastalığın gelişmesiyle birlikte belki görme kaybının ilerlemesi durdurulur beklentisiyle Rusya’da operasyon da geçirdi ama o da yarar sağlamadı.
“Ama bilseydim, tam olarak nereye varacağını o zamandan anlatsalardı, bana doktorlar yeterince bilgi verseydi çok okuma gerektiren hukuk eğitimi değil, başka konuda eğitim alırdım” diyor Sözmener...
İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeki hukuk eğitiminin ardından 9 sene avukatlık yapan, ardından 1988 ile 1999 arasında yargıç olarak mesleğini sürdüren Sözmener, görme kaybının hızla ilerlemesi üzerine 44 yaşındayken, 1999 ortasında yargıçlıktan emekliye ayrıldı. “Görevimi sürdürebilirdim, tam olarak görme kaybı olmamıştı ama adalet tartışma kaldırmaz. Kaybeden taraflar genellikle suçlu arar. Böyle bir şeye fırsat vermeden ayrılmak istedim” diyor...
IŞIKTAN KARANLIĞA...
Emeklilikle birlikte rehabilitasyon süreci başladı. Kendini eğitmek, yeni hayatına adapte olmak için kolları sıvadı. Körler için özel “Braille” alfabesini, baston kullanmayı öğrendi... O güne kadar bilgisayar kullanmayı bilmiyordu, gözlerini kaybettikten sonra onu da öğrendi. Bilgisayarına yüklediği özel sesli programla, görerek yapılan herşeyi sesli yapmaya başladı. Cep telefonuna yüklenen özel programla, gözle görülüp yapılan her şeyi sesli dinleyerek uygulamayı öğrendi... Ve bu programlarla insanı hayrete düşüren hızla nette yazışıyor, mail yazıp alıyor, bilgisayarda kitap yazıyor ve okuyor, cep telefonunda mesajlaşıyor... Hatta “havası var” diyerek herkese de tavsiye ediyor..!
“Bir çok görmeyen insan var ama çoğunluğu doğuştan veya bebeklikten kör. O hayata alışmış. Siz sonradan kör olunca bocalama olmadı mı” diye sorunca, kahkahalarla anlattı deneyimlerini...
“Oldu tabi… Sürekli alnımı vurdum, mesafeleri ayarlayana kadar sürekli morardım... Saniyede bir saat sorarak etrafımdakileri bunalttım...”
Baro başkanlığını 2009’dan beri sürdüren, baroda sekreterlik yapan kızının da yardımıyla her gün binada mesai yapan, baro sınavına hazırlanan avukat adaylarına gönüllü ders veren Hasan Sözmener’in tek şikayeti, ulaşım...
“Her konuda kimseye yük olmadan hayatımı sürdürüyorum. Ama ulaşımda bağımlıyım. Eşim, kızım, oğlum veya arkadaşlar yardım ediyor; getirip götürüyorlar. Baston eğitimi almama rağmen kullanmayı sevmiyorum, çünkü ülke küçük, herkes tanıyor ve sürekli koluma girme gibi yardım teklifleri yapılıyor. Bunu da sevmiyorum…”
AVUKATLIK GELİŞEMİYOR, MECLİS’TE HUKUKÇU YOK
Yaklaşık 10 yılı yargıçlık olmak üzere 20 yıl hukuk camiasında aktif mesleğini icra eden, son 2 yıldan beri de meslek örgütünün başkanlığını yürüten Hasan Sözmener’le mesleği, yargıyı da konuştuk.
Mesleğin icrası için baroya üyelik zorunlu olmasına karşın baronun ve avukatlığın gelişmemesinde, iş güvencesi beklentisiyle savcı ve yargıç olma hedefinin önemli rol oynadığını anlatan Sözmener, yasalardaki son düzenlemeyle bu yolda 3 yıl avukatlığın artık yeterli olduğuna dikkat çekti.
Sözmener, savcı/yargıç olma hedefinin avukatların politik yaşama katılmasının önünde de engel olduğuna işaret etti. “50 kişilik Meclis’te hukukçu yok. Oysa üçte ikisi hukukçu olmalıydı” diyen Sözmener, sağlıklı yasalar için milletvekillerinin hukuki bilgi düzeylerinin önemli olduğunu vurguladı.
“Birçok yasa anayasaya aykırı. Ancak birileri başvurursa anayasaya uygunluğa bakılır” diyen Sözmener, baronun bu konudaki yardım tekliflerine Meclis veya devletin diğer ilgili birimleri tarafından itibar edilmediğini söyledi.
KALİTE DÜŞÜYOR, GÜVEN AZALIYOR
Yargıya güvenin azalmaya ve pek çok alanda olduğu gibi kalitede düşüş yaşanmaya başladığını savunan Sözmener, adaletin avukattan fazla yargıca dayanmasının sakıncaları olduğunu söyledi. Özellikle 2008’de yapılan tüzükle bu konuda önemli değişikliğe gidildiğini kaydeden Sözmener, “Yargı denetlenmeyen tek organ. Denetimsizlik, kimseye hesap vermeme doğru değil. Hem denetim yok; hem hiçbir karar hakkında şikayet, sorgu yok. Vatandaş yanında avukat da korkuyor, cesaret etmiyor. Çünkü sistem yargıca dayanıyor” diyerek Adalet Bakanlığı kurulmasını önerdi.
Sözmener, yargıç ve savcı atamalarında genel kabul edilir kriterler olmamasının da mesleğe, yargıya güvenin gitikçe azalmasının etkenleri arasında olduğunu ekledi.