İsimsiz bedenler
Sahillerimize insan cesetleri vurmaya devam ediyor… Türkiye’nin güney sahillerinde de aynı şekilde cansız insan bedenleri bulunurken bu haberler artık kanıksanmış bazı kısa bilgiler olarak yansıyor medyaya…
Kimdir bu cansız insan bedenleri... Neden sahillere vuran insan bedenleri arttıkça artıyor?
Bu insan bedenlerini soran, arayan, yok mu?
Kimsesiz bir bedenmiş gibi sahillere vuran insan bedenlerinin nereden, nasıl bu sahillere vurduğu hakkında geniş bir bilgi yok.
Sadece “Sahilde cansız bir insan bedeni” bulundu.
Sonuç?
Yok.
Haber ve bilgi bu kadar.
Bu cansız insan bedenlerinin kim olduğu, nereden geldiği, neden sahillere vurduğu konusunda haberlerin devamı yok çünkü herhalde bu vakaların nedenini bulmak için bir çalışma yapılmıyor, gerek de duyulmuyor.
Büyük ihtimalle Ortadoğu’dan kaçan, bir ihtimal Avrupa’da kendisine bir gelecek arayan insanların umutlarının denizlerde bitmesi ile hiç ailesi, kardeşi, ana-babası, bir akrabası, bir tanıdığı yokmuş gibi, hatta herhangi bir ‘cisim’ imiş gibi ne öncesinde ne de sonrasında bir adı yok bu cansız bedenlerin…
İnsanın değersizleştiği günleri yaşıyoruz ne yazık ki!..
Cuellar’ın temasları…
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar, temaslarına bugün Ankara ile devam ediyor…
Cuellar şimdiye kadar iki tarafın liderleriyle ikişer kez görüştü. İki tarafta da eski liderler ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile biraraya geldi.
İlk temaslarında çantasına bazı gerçek niyetleri ve gerçek olmasa da siyasi avantaj elde etmek için söylenmiş bazı ifadeleri koydu.
Temsilcisi olduğu BM’nin ve dünyanın, karar ve gerçeklerine uymasa da bazı notlar da almak durumunda kaldı.
Kıbrıs’ın güneyi ve Atina’dan gerçek niyet veya değil, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için görüşmelere devam edilmesi gerektiği ve Federasyon düşüncelerini aldı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde saraya oturtulmuş Tatar’ın ‘iki egemen devlet’ tezini tekrar masaya koyduğunu öğrendik. Diğer görüşmelerden nasıl bilgiler aldı bilmiyorum ama buraya gelen Kişisel Temsilcinin sadece duyduklarıyla değil, mutlaka ki siyasi birikimiyle bazı değerlendirmeler yapacağını ummak isterim.
Bugünkü Ankara temasları da çantaya girerken sürecin sonunda çözüm için bir yol daha açılabilir mi göreceğiz…
Borca alıştık
Borçla yaşamak da kanıksanan şeyler arasına girdi.
Dün çift şerit yolda arabayla giderken o şift şeridin arabalarla dolu olduğu, neredeyse çift şerit yolun arabaların çokluğundan görülmediğini farkettim.
Peki nasıl olur?
Bu pahalılığa, bu enflasyona, TL’nin erimesine rağmen bu kadar araba bu yollarda nasıl bu kadar fazla olabiliyor!
Bu arabalar su ile gitmiyor… Kaldı ki su da pahalı artık… Suyla gitse bile yine sorgulanır. Sadece akaryakıt değil, ihtiyacınız olan herşeye, ana gıda maddelerine bile artık ulaşmakta zorluk yaşarken bu kadar tüketim nasıl olabiliyor?
Çok basit.
Borçla yaşıyoruz.
Kredi kartları sağolsun. Borcu borçla kapayıp yaşamaya çalışıyoruz.
Maaş ve ücretler ne kadar yükselse de borçların azalması bir yana, çoğaldığını, bankaların da bu durumdan çok memnun olduklarını görmek mümkün.
Küçük bir azınlık mutlu iken büyük bir çoğunluk yaşayabilmenin derdinde.