1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Islak-Kuru farkı!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Islak-Kuru farkı!

A+A-

Ne zaman böylesine değiştik sahi?
Hangi günlerde gözümüz arsızlaştı, hangi zamanlarda ayaklarımızın boyu bu kadar uzadı?

*  *  *
 

Gerçek üstü bir "konfor" budalalığı bizimkisi, gelişmişlik değil.
"Geri kalmış ülke modeli" demiştim, gazeteci dostlarım uyardı:
"Öyle deme, gelişmekte olan de..."
Yok.
Tanımın açık:
“Geri kalmış ama süslü!”

*  *  *

Bir evde, üç çocuk "sıfır eğitim gideri" ile büyüdük.
Harçlığımızı saymazsak…
O da pilavuna parası…
Şimdi neredeyse üç kişi bir çocuğu okutmak için didiniyoruz.

*  *  *

Okula yürüyerek giderdik.
Devlet okuluydu.
Sınıflar kalabalıktı, yine de şenlikliydi.
Özel ders almadık, almak istesek yoktu.

*  *  *

Hastaneler yeterdi sağlık için!
Devlet hastaneleri…
Özele, eğer çok gerekliyse, yalnızca diş için giderdik.

*  *  *

Hiçbirimizin evine "temizlikçi kadın" gelmezdi.
"Ütücü" tanımını bilmezdik dahi!
Bu toplum, yaşlı anasına, ninesine kendi bakardı.
Bahçıvan da neydi?
Otunu söker, gülünü budar, asmasına kükürt atardı.

*  *  *

Bu anlattıklarım “yüz sene evvel” değil, çok yakın geçmişte yaşandı.
Şimdi okullar özel, hekimler de…
Kadın var evlerde, temizlikçi var, ütücü var.
Üstelik teknoloji zirve yapmışken…
Geçenlerde, “Bizim evde çamaşır kurutma makinesi yok” dedim.
Tepki ve soru ilginçti:
“Peki siz çamaşırları nasıl kurutuyorsunuz?”

*  *  *
İyi de tüm bunlar hangi ara hayatımızın vazgeçilmezleri oldu?
Piyango mu çıktı adanın kuzeyine, üretim mi patladı?
Petrol mu bulduk, maden mi?
Ne oldu?

*  *  *

Yollarımıza, kent parklarımıza, okullarımıza, toplu ulaşıma, kaygılarımıza ve gailelerimize, bütçe açığımıza ve kamusal hizmetin kalitesine; korkularımıza ve yarınımıza; tiyatro ve kültür saraylarımıza, icatlarımıza ve buluşlarımıza, gelir dağılımındaki adalet haritamıza, suyumuza ve dere yataklarımıza, suç oranlarına ve beyin göçü rakamlarına bakar mısınız?
Gelişmişlik buralardadır bir yerdedir.

*  *  *

Pardon!
“Çamaşırlar nasıl kuruyor” mu dediniz.
Islak kalıyor bizimkiler (!)
ne-vakit_.jpg

 



Avrupalı seçimde oy vermek


barikat.jpg

Avrupalı seçim için “Niçin oy vereyim” diyor, kimileri!
“Beni temsil etmiyor.”

*  *  *
Düşüncemi temsil ediyorsa ve gailemi, benim için değerlidir.

*  *  *
“Siyasi temsiliyet” denen kavramı, oy hakkına sahip insanların seçtikleri temsilciler tarafından yönetilmesi gibi çok basitçe özetleyebiliriz.
Eğer “normal” bir ülkede yaşasaydık!

*  *  *
İsterseniz buyurunuz, adanın kuzeyinde bir anket yapalım.
Kaç kişi inanıyor acaba, bu ülkeyi "oy verdiklerinin" yönettiğine…

*  *  *
Üstelik bu “KKTC seçimi” değil.
Avrupa Parlamentosu seçimi…
Avrupalı yurttaşlar da oy hakkına sahip!

*  *  *
Ne demiştim: Normal bir ülke olsaydık eğer…
Bırakınız “siyasi temsiliyeti” o kadar karışık ki tüm dengeler!
Mesela “KKTC Merkez Bankası” kimi temsil ediyor?
Başkanını dahi atayamazsan eğer…
Al işte, seçemiyorsun!
Sivil Savunma’yı dahi!

*  *  *
Garanti Anlaşması var, “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası”nı garanti ediyor.
Öyle mi değil mi?
Kim kimin toprağını paylaşmış, kim kimin devletini bilinmiyor.

*  *  *
Ve bir kolaycı muhabbettir gidiyor.
“Kızılyürek’e oy vermemiz için Kuzey Kıbrıs’ta kampanya yürütenler, KKTC yurttaşı 100 bin kadar seçmenden oy isterken, geriye kalan 100 bin kadar seçmeni görmezlikten geliyorlar.

*  *  *
Peki İtalyalara, Fransalara, Hollandalara “vizesiz” uçarken ne oluyor?
“Aman da bazı KKTC yurttaşlarımızın vizesiz seyahat hakkı yoktur, iyisi mi hep beraber evlerimizde oturalım” mı diyorlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu alırken ne oluyor sahi?
Çocukları “tam burs” Avrupa’da eğitime gönderirken ne?

*  *  *
Bitmedi!
Larnaka’dan uçarken ne yapıyoruz?
KKTC kimlikli 100 bin kadar “Larnaka’dan uçamayan yurttaşı” görmezden gelerek Ercan’a çadır mı kuruyoruz?

*  *  *
Cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği olan KKTC yurttaşı seçmen nasıl ki gidip “Türkiye Anayasa Referandumu”nda oy kullanıyor.
Cebinde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği olan Avrupa Birliği yurttaşı seçmen de bal gibi gider, Avrupa Parlamentosu seçiminde oyunu kullanır.
Ne anayasal engeli var bunun, ne de tuhaflığı!

*  *  *
Bir de şu:
“Peki ne olacak bizim toplumsal temsiliyetimiz?”
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin asli ortağıyız biz!
Nasıl ki o kimliği alırken “ortaklık hakkımız” diyoruz.
Şimdi oy vermek gibi bir hakkımız var.

*  *  *
Sen pasaportu al, kimliği al, ne kadar avantaj varsa kullan, iş vizesiz seyahate gelince uç, burs oldu mu hiç boşlama, Avrupa projelerinin peşinden koş…
İş oy vermeye gelince bin bir soru, sual…
Evet…
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği sahipleri Avrupa yurttaşıdırlar.
Yurttaşlığın bir gereği de seçmektir, seçilmektir.
“Biz kendi temsilcilerimizi ayrı seçeriz” derseniz eğer…
Seçiyorsunuz zaten, kırk senedir.
Görüyoruz, seçtiklerinizi de!



Şampiyonluk Mağusa’nın hakkı
 

mtg.jpg

Futbolda iyi Doğanlıyım!
5 yaşından bugüne de gider, onca maçı izlerim…
Bu sene bizim takım için gördük ki “parayla saadet olmuyor.
Futbolu da aşka benzetirsek eğer…
“Şampiyon” henüz ilan edilmedi ancak, “güzel oyun”un hakkı Mağusa Türk Gücü’nün şampiyonluğudur.
Yenicami, yabancılarını dışarı al, geriye “kısır bir futbol” kalıyor.
Genelde “vur, kaç” taktiği!
Oysa Mağusa Türk Gücü’nü izlerken insan keyif alıyor.
Son dakika golü, şampiyonlukta ibreyi Mağusa’ya çevirdi ya…
“Adalet” diyorum.
Oyunun hakkı!
 

Bu yazı toplam 3665 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar