İsmet Tatar’ın ‘Mavide Meditasyon’ Sergisi Üzerine
Sergide, başlığından da anlaşılacağı gibi, sanatçının Covid-19 salgını başında ve sırasında yaşadığı zorluklar bağlamında Akdeniz’in mavisini baz alarak doğaya kaçış, yalnızlık ve bunalımdan kurtuluş deneyimleri ifade ediliyor.
Esra Plümer Bardak (*)
İsmet Tatar’ın en yeni serisinden oluşan 'Mavide Meditasyon' isimli sergi Lefkoşa’nın güzide mekanlarından Rüstem Kitabevi’nde Ana Galeri’de 30 Eylül’de açıldı. Sergi, el yapımı kağıt üzerine mavinin çeşitli tonlarıyla doğal pigmentler ve damıtılmış bitkileri bir araya getiren siyanotip baskı işlemiyle karışık medya eserlerden oluşmaktadır. Sergide, başlığından da anlaşılacağı gibi, sanatçının Covid-19 salgını başında ve sırasında yaşadığı zorluklar bağlamında Akdeniz’in mavisini baz alarak doğaya kaçış, yalnızlık ve bunalımdan kurtuluş deneyimleri ifade ediliyor.
Ancak burada gördüğümüz mavi, Kıbrıs adasından ve çevresindeki doğadan ilham alsa da, sadece bir dış dünyanın temsilcisi değil, aynı zamanda sanatçının iç dünyasına da bir spektrum sunmaktadır.
Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren, eğer yeterince şanslıysak, retinamızın görmemize izin verdiği renkleri, şekilleri ve görüntüleri görebiliriz. Peki gözlerimiz kapalıyken ne görüyoruz? Yüzyıllar boyunca sanatçılar ve düşünürler, sanatsal deneyimlerin ve sanata bakmanın gözün ötesinde bir eylem olma halini ve bunun yanı sıra rüya alemlerini ve uyku halindeki bilinçaltını nasıl aştığını sorguladılar. Sanatçıların gözün fiziksel kapasitelerine ve sanatsal üretimde kullanılan tekniklere benzerliğine olan ilgilerinin ise, fotoğrafın icadı ve izlenimciler tarafından resmin ileriye taşınmasıyla başladığı söylenilebilir. Teknolojinin ilerlemesinin bizleri yeni sınırlara yönlendirmesine rağmen, çağdaş uygulamalarda en temel tekniklerin ve malzemelerin keşfedilmeye devam edildiğini görebiliriz. Sanatsal mecralarda teknolojiler, bu geleneksel araçların yerini almaktan ziyade, bunların daha derinlemesine anlaşılmasını sağlamada bir temel oluşturduğunu da ileri sürebiliriz.
Örneğin, uyanık bir durumda dahi kapalı bir göz "noktalar ve parıltılarla dolu desenler" veya "hareket eden renkli nokta dalgaları ve girdaplar" şeklinde görme duyusunu yaşayabilir. (1) Başka bir deyişle, gözlerimiz fosfenlerle aktif kalır. Fosfenler, ayrıca görsel pigmentler veya gözlerimizi kapattığımızda gördüğümüz yıldızların ve desenlerin hareketli görsel duyumları olarak da bilinir. Bunlar ayrıca, teknik olarak "orada olmayan" ışığı görmemize neden olacak şekilde basınç yoluyla retinanın uyarılmasıyla da oluşturulabilir. Parıldayan ateşböceklerine benzer şekilde, gözlerimizin içindeki hücreler biyofoton adı verilen ve biyolojik olarak üretilmiş ışık parçacıklarını serbest bırakır. Dışsal ışıktan gelen fotonlar ve mevcut biyofoton parçacıkları, hücrelerin normal işlevinin bir parçasıdır. Ancak gözlerimiz, dışsal ışıktan gelen protonlar ile atomlarımızın yaydığı biyofotonlar arasındaki farkı ayırt edemez. Her iki durumda da, optik sinirimiz bu sinyalleri beyne iletmektedir; o zaman, beynimizin bu sinyallerin tam olarak etrafımızdaki gerçek dünyayı mı yansıttığına yoksa sadece fosfenlerden kaynaklı mı olduğuna karar vermesi gerekir. (2)
Meditasyon yaparken gözlerimizi kapattığımızda, fiziksel dünyalarımızdan kaçabilir ve tamamen bilinçli ve bilinçaltı belleğimizden oluşan bir iç alana taşınabiliriz ama aynı zamanda gözlerimizin maddeselliğini de deneyimlemekten kaçınamayız. Gözlerimizi kapatarak, meditasyon yoluyla daha derin bir içselliğe ulaşmak, kendimizi şimdiki ana kaptırmak, geçmiş veya gelecekle yüzleşmek, çözmek, bunlardan arındırmak veya kurtulmak için kendimizi yönlendirilebiliriz. Ancak bu süreçte algımız dışsal ışıkların ve atomlarımızın titreşimleri ve parçaları arasında salınırken, neyin gözlemsel ve neyin hayali bir ürün olduğu da karışarak iç içe geçebilir.
'Mavide Meditasyon', gözlerimizi kapatarak deneyimleyebileceğimiz nokta desenleri, girdaplar ve renk dalgalarına benzerlik uyandıran, 65 sanat eserinden oluşan bir dizi sunmaktadır. Bu eserlerdeki akıcı ve soyut görüntüler, gözlere nüfuz eden ışığı yankılamakla birlikte İsmet Tatar'ın kullandığı siyanotipin fotoğrafik tekniğini de yansıtmaktadır.
Siyanotip, en yaygın olarak 'blueprint' olarak adlandırılan, fotoğraf tarihindeki en eski fotoğraf baskı işlemlerinden biridir. 1840'ların başında 'fotoğrafçılık' terimini kullanıma koyan İngiliz bilgin John Herschel tarafından icat edildi. Henry Fox Talbot ve Louis Daguerre'nin çağdaşları olan Herschel, fotoğraf bilimine fotoğrafik baskıları kalıcı kılacak formülleri keşfetmede önemli adımlar atarak katkıda bulundu. Bu tekniğin uygulandığı başka örneklere bakacak olursak Anna Atkins'in botanik ve tekstil örneklerinin elle basılmış albümlerinde, özellikle 1843 tarihli ilk fotoğraf kitabı olarak kabul edilen algler kitabında, 19. yüzyıl Amerikan halk sanatının yanı sıra endüstriyel ve ticari kullanımlarda da rastlayabiliriz. İsmet Tatar’ın sunduğu eserlerde ise içerik ve yöntem arasında ilginç bağlantılar da gözlemleyebiriz. Örneğin, siyanotip baskı yöntemini kullanması göze uygulanan basınçla retinanın mekanik olarak uyarılması arasında çağraşımsal bir ilişki kuruyor. El yapımı kağıdın yüzeyi de çeşitli lifler ve organik nesnelerle işleniyor ve güneş ışığına maruz kaldığında kağıda bastırılıyor ve koyu mavi ile sonuçlanıyor. Mavinin bu ayırt edici tonu, siyanotipin en karakteristik özelliğidir ve İsmet Tatar'ın avakado çekirdeği, lavanta ve zerdeçal gibi doğal malzemeler kullanarak yaptığı diğer tariflerle birlikte çivit mavisi pigmentini kullanması ile de vurgulanmıştır.
'Mavide Meditasyon', farklı kompozisyonlarda ve diptiklerde sunulan tablet benzeri karelerin yanı sıra dairesel şekiller ile izleyiciye farklı ölçeklerde duyusal bir yolculuk sunar. Daha büyük ölçekte olan çalışmalarda çeşitli yörüngelerde seyahat eden gezegenlere benzeyen küresel şekillerle karşılaşabiliriz. Daha küçük ölçekli işler ise, daha samimi bir düzeyde, bizi sanatçının iç gözlem anlarını görmemizi sağlayan mercekler gibidirler. Bu görüntüler estetik kompozisyonları ve zaman zaman altın serpiştirilmiş büyüleyici formları ile duyusal iştahımızı tatmin edebilir. Duygusal açıdan, bu görüntüler aynı zamanda dünyanın kötülüklerine ve zorluklarına karşı bir korunma ve rahatlık duygusu da ifade etmekte; denize serinletici bir dalış, su altında olmanın sessizliği, belki de yerini rahmin embriyonik sıvısında bir anlık yüzmeye bırakmaktadır.
Bu kırılgan resimler, İsmet Tatar’ın pandemi dönemine girerken yaşadığı rahatsızlıklar, doktorlar ve hayat arkadaşıyla birlikte hastanelerde geçirdiği zaman, yaşadıkları ve içe dönüklüğün ardından yaşanılan kayıplarla yüklüdür. Böylece bu seri, oluşum süreciyle doğaya çıkmanın, denizin mavisine kaçmanın, dinlenme hallerinde aktiv kalmanın bir yolu olarak ortaya çıkar ve sanatçı için bir tür direniş ve dayanıklılık hali alır. Bu süreçte kendisiyle baş başa kalan sanatçı deneysel bir yolculuğa çıkar; yaşananları hazmetmek adına okuyarak, yazarak ve yaratarak bu seriyi bu dönemin bir vasiyeti ve yansıması olarak ortaya koymaktadır. Annelik ve kadınlık ile birlikte doğa kavramları İsmet Tatar'ın eserlerinde öne çıkan ve tekrar tekrar irdelenen temalardandır. İsmet Tatar’ın kırk yıla yayılan sanat yaşamında ortaya koyduğu seriler arasında ‘Mavide Meditasyon’ da, doğa ve onun farklı tezahürlerine, hayatın getirdiği zorluklar karşısında durabilen doğa ve onun güçleriyle birlikte varolan kadınlık-benlik ile bir olma kavramlarına göndermelerle karşımıza çıkmaktadır.
Kariyerinin farklı aşamalarında biçim, içerik, süreç veya bunların bir kombinasyonunu kullanan İsmet Tatar'ın eserlerindeki esas temalar, doğanın en temel unsurlarına kadar iner; hava, toprak, ateş ve şimdi su. Doğanın bu dört unsurunun tüm yaşamı doğurduğuna ve insanlığın varlığını mümkün kıldığına inanılıyordu. İsmet Tatar’ın irdelediği temalar eski uygarlıklardan günümüze dayanan piktograflardan, Platon ve Aristoteles tarafından da ele alınan Empedokles'in felsefi spekülasyonlarına kadar, her biri görünür dünyadaki ilahi bir gücün ifadesi olan toprak, su, hava ve ateşten oluşan doğanın temsili dörtlüsüne sanatçının külliyatında da rastlıyoruz. (3) Özel bir günlük niteliğindeki el yapımı boyalı kağıtlara yapılan bu baskılar, Brezilya'daki Uluslararası Posta Sanat Kitapları sergisi için hazırlanan ‘İçimdeki Deniz' adlı kağıt sanat kitabıyla başlamış ve daha yalın soyut variyasyonlarla ‘Mavide Meditasyon’ serisine öncülük etmiştir.
İsmet Tatar'ın hava, ateş, toprak ve su arasında yaptığı sanatsal yolculukların ardından duyularımızı evrenin ötesine taşıyan 'Mavide Meditasyon', onun sanatsal dünyasının temel kompozisyonunu, sayısız inorganik ve organik bileşiği karıştıran bir simyasal bağda tamamlıyor. İsmet Tatar'ın yeni serisi, dinlenme ve iç gözlem durumunda üretilir; kaçtığımız dünyaları somutlaştırırken, kaçtığımız yerlerin ardıl görüntülerini de korumaya devam eder. Ne de olsa doğa, değişimin ve dinlenmenin içsel bir ilkesidir (4) ve Marcus Aurelius’un de ileri sürdüğü gibi “Beden ve parçaları bir nehirdir, ruh bir rüya ve sistir, hayat savaştır ve evden uzak bir yolculuktur, kalıcı itibar ölümdür.” (5)
'Mavide Meditasyon'a baktığımızda karşılaştığımız şey bilincimize bağlı olabilir; duyularımız soyut, ancak tanıdık, sıradan, ancak büyülü deneyimlere seyahat edebilir. Meditasyonun bu kadar derin hallerine girsek de girmesek de, dinlenme halindeyken bile gözlerimizi kapatabileceğimizi ve aktif kalabileceğimizi bilmek hala ilginçtir.
İsmet Tatar’ın ‘Mavide Medistasyon’ sergisi 5 Kasım’a kadar Rüstem Kitabevi’nde Ana Galeri’de izlenebilir.
(*)
Esra Plümer-Bardak sanat tarihi uzmanı ve araştırmacı-yazardır.
Daha fazla bilgi için: http://www.esraplumer.com/
İletişim: [email protected]
(1) Murphy, C. G. "Why Do I See Patterns When I Close My Eyes?" [Gözlerimi Kapattığımda Neden Desenler Görüyorum?] Huffington Post, Aralık 6, 2017.
(2) Morales, O. M. “Why Do We See Colors Even With Eyes Closed?” [Neden Gözleri Kapalıyken Bile Renkleri Görüyoruz?] Science Times, Şubat 5, 2021.
(3) Benson, J.L. Greek Color Theory and the Four Elements [Yunan Renk Teorisi ve Dört Element], 2000, s. 12
(4) Aristotle. Physics 2.1 [Fizik], 192b20–23. Çev. R. P. Hardie and R. K. Gaye
(5) A.g.e