İsraf!
İsraf nedir?
Hemen Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne soralım!
Sevgili Sözlük, “israf” nedir?
Sözlük diyor ki, “Gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama, savurganlık”...
-*-*-
Neymiş?
Gereksiz yere para, zaman, emek harcamak...
İşe yaramayan işlerle uğraşmak ve bunun sonucunda ciddi para kaybetmek...
-*-*-
Sözlük, “israf”ı anlatmak için, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bir de cümlesini kullanmış: "İsraf ve sefahat içinde yaşamaya başlamıştı."
-*-*-
Askerliğini Diyarbakır Hava Üs Komutanlığı’nda Tuğgeneral olarak yapan veya “yaptı kabul edilen”, müstafi üçurup İzzet dayımız...
Pardon, KKTC’nin Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığını sanan ama Türkiye’de belediye başkanı, hadi vali diyelim, ama daha çok muhtar seviyesindeki temaslarını “çok mühim temaslar” olarak satmaya çalışan Ersin bey, “israf”ın ta kendisidir!
-*-*-
Yenidüzen dün ön sayfasından meseleyi haber yaptı?
Ve dedi ki, müstafi pilot tümgeneral Tatar, 11 ayda 14 yurt dışı geziye gitti...
Biri “New York’taki” “israfın Allah’ı” olan gezi; diğeri Londra’da Yaşar Halim Süpermarket’te fotoğraf çektirme ve Marks and Spencer’den don alma gezisi...
Öteki 12’si Türkiye’ye!
-*-*-
Anayasa’da, “Cumhurbaşkanı’nın görevleri”, yanılmıyorsam 102’nci maddede açıklanır...
Anayasa’yı geçtim; eşit – egemen bir devlet iddiasındaysanız ki malum kişi bu iddianın fino savunucusudur; o zaman uluslararası diplomasi kurallarına uyulur ve mütekabil olmayan resmi gezi yapamaz!
Kısa ve anlaşılır bir cümleyle anlatmak gerekirse, “Bir ülkenin cumhurbaşkanı, başka bir ülkeye ziyaret gerçekleştirecekse, kesinlikle o ülkedeki eşit mevkide bulunan şahısla görüşmeye gider...”
-*-*-
Haaa, efendim Tatar Londra’ya don almaya gidemez mi?
Kayseri’de pastırma tadıp, çorba içemez mi?
Diyarbakır’da, Kürtlere, “ayrı, egemen ve eşit devlet dersi verip”, teröre ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne yardım ve yataklık yapamaz mı?
Abi yapar!
Abla kesinlikle yapar!
Bir şikayetim yok!
-*-*-
Ama Tatar’ın 11 ayda yaptığı 14 gezinin neredeyse tamamı, “özel gezi” kapsamındadır...
Resmi temas sayılamaz çünkü bunların hiç birinde “diplomatik mütekabiliyet” yani eşit seviyede bir karşılama ya da münasebet yoktur!
-*-*-
11 ayda 14 gezmenin hangisinde, “Recep Tayyip Erdoğan” tarafından resmi tören ile karşılanmıştır?
-*-*-
Tekrar ediyorum, elbette Marks and Spencer’den don almaya gidebilir.
Elbette dilediği turistik ya da özel geziye katılabilir!
Ammmmmaaaa velakin; “özel gezilerinin masraflarını”, devlete ödettiremez!
Cebinden öder!
Bilmem anlatabildim mi?
Yani, vergi mükellefinin parası ile “mütekabil resmi temas” yapabilir...
Ama vergi mükellefinin parası ile Diyarbakır’a gidip, Kürtlere ayrı devlet propagandası yapamaz!
Vay hain vay bu arada tabii ki!
-*-*-
Efendim, diyeceksiniz ki, “Be Serhat abartıyorsun, bundan önceki Cumhurbaşkanları da benzer geziler yapıyordu”...
Bakın tekrar ediyorum, geçmiştekiler de benzer geziler yapmışsa ve masraflarını “biz” ödediysek, yanlış yapmışlardır...
Ancak, bırakın “israf”ı yani boşa para harcanan gereksiz, şapşallıkla, bilgisizlikle, yalanla, saçmalıkla dolu gezileri; bu adam bizzat kendisi, “egemen eşit ve bağımsız bir devletin cumhurbaşkanıyım” diyorsa, ona göre davranmalıdır!
Ya da savcılığı, yargıyı, meclisi göreve çağırıyorum, “bu arkadaş, KKTC devletinin itibarını yerlerde süründürüyor”...
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Tekrar ediyorum...
Bir ülkenin cumhurbaşkanı, devlet başkanı, turistik geziye gider...
Gidebilir...
Hakkıdır...
Ama bunun masrafını devletine, halkına ödetemezsiniz...
Ödetirseniz, “israf” olmayı da aşarsınız, konu çok daha yukarı çıkar, “hırsızlık” kapsamına veya “devletin parasını yeme” noktasına gelir...
-*-*-
Bunu geçtim; yine tekrar edeceğim ama konunun iyice anlaşılması lazım... “Eşit, egemen ve bağımsız bir devletin cumhurbaşkanıyım” diyen kişi, muhtar seviyesinde temas yapamaz... Yaparsa, en basitiyle “devletin itibarını iğfalden” suç işlemiştir...
-*-*-
Tatar mı?
Nereden baksan, israf!
________________________________
Zenginin parası – fakirin şehadeti!
Türkiye’de yayınlanan Milli Gazete’nin dünkü manşeti yürek burkan cinstendi...
-*-*-
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın Kuzeyinde yürüttüğü askeri operasyon sırasında ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan bir gencin Giresun’un bir ilçesinde ailesinin yaşadığı ev, “gazetenin ifadesiyle”, görenlerin yüreğini burktu...
-*-*-
Ve gazete, bir Yemen Türküsü’nün sözlerini hatırlattı...
Ne deniyordu bu türküde?
“Yemen yolu çukurdandır / Karavana bakırdandır / Zenginimiz bedel öder / Askerimiz fakirdendir…”
-*-*-
Savaşa ve savaşlara “her açıdan”, “her şekilde” hayır!
Ama bir de şu açıdan şiddetli bir hayır:
Zenginler bedelini öder (Hatta KKTC’de cumhurbaşkanı da seçilir)…
Ve fakirler şehit olur!
-*-*-
Haa en moda durum ise şudur:
Zenginlerin çocukları ihaleleri götürür, yoksulların çocukları yine şehittir…
________________________________
Türkiye’de 2016 yılında Binali Yıldırım başbakandı... Ve demişti ki, “... Türkiye’de ne varsa, KKTC’de de olacak...” Daha sonra o dönemde Yıldırım’ın müsteşarı olan ve daha sonra sistem değişikliği sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılan Fuat Oktay da benzer sözler söyledi... Sanırım, dünkü Cumhuriyet gazetesi, bu hedefe ulaşıldığının ispatıydı... Türkiye’de ne varsa, bizde kesinlikle “âlâ”sı var efendim!