Issızlıktan sonsuzluğa Emin Çizenel
Emin Çizenel, ArtRooms’da açılan yeni sergisi “KayıtDışı Takımlar” ile ıssızlıktan sonsuzluğa kendi ritmini yaratıyor ve sımsıkı kavrıyor belleklerimizi
Emin Çizenel, ArtRooms’da açılan yeni sergisi “KayıtDışı Takımlar” ile ıssızlıktan sonsuzluğa kendi ritmini yaratıyor ve sımsıkı kavrıyor belleklerimizi… Koku topluyor, ışık topluyor, ses topluyor, leke topluyor an’ların arasından… . Bu topraklardan doğuyor ve yine köklerine tutunuyor.
O zarfların ucunda ne yazıyor?
İlk gözüme ilişen nedense “Mersin 10 Turkey.”
Algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek!
Neredeyiz, hangi zamanda, kim bu suretler, o sesler nerede?
Bir adres kayıpsa eğer ya da bir yurt yarılmışsa, bir mektup yolunu şaşırır çoğu zaman… Malya’ya yazılmıştır, belki Kervansaray’a düşer.
Bir sergi! Bir Takım! Kayıt dışı!
Kayıp an’ların rüzgarında uçuşuyor kırmızı mavi kesik çizgili zarflar ve içlerinde yitik tarihlere düşülmüş notlar var. Ertelenmiş ya da ötelenmiş hayatların kıvrımlarına dönüşüyor nesneler ve derinlerimize iniyor…
Emin Çizenel, kendimize kapandığımız günlerin ardından güçlü artistik duruşu, estetiği ve yaratıcılığı ile yine zihinlerimizi kışkırtıyor. Bu topraklardan doğuyor ve yine köklerine tutunuyor.
Yine deneysel işlere girişiyor, kendine özgü… Yaşadığımız hayatı, geçmişi, politik gerçekliğimizi, kültürel tahribatı en iyi anlatan kavramı yakalıyor: Kayıt Dışı!
Belki ilk kez kendini özne yapıyor bir sergide; takımın en önüne geçerek bir kaleci çevikliğinde tutuyor zamanı… Bizi yine düş ve düşünce dünyamızla baş başa bırakıyor.
“KayıtDışı Takımlar” nostalji yüklü bir iç çekişi, karşı duruşu, görünmezliği ya da kayboluşu ışık tadında anlatıyor. Geleneksel imgeleri evrensel bir dile dönüştüren sergi, göç ve göçmenlikle hesaplaşıyor, kim bilir kaçıncı kez…
Emin Çizenel’in yeni bir masalı var, yine kendi dilinde… Bu masal Art Room’da sizleri özel bir gösteriye çağırıyor.
Emin Çizenel yıllardır kaval, battaniye, çeşmeler, asker heykelcikleri, dizi dizi yaseminler, zarflar ya da ekmek tekneleri gibi çoğu yerel kültüre dair imgeler veya izlerden yola çıkarak ıssızlıktan sonsuzluğa kendi ritmini yaratıyor ve sımsıkı kavrıyor belleklerimizi…
Koku topluyor, ışık topluyor, ses topluyor, leke topluyor an’ların arasından…
Kafka’nın kuşunu arayan kafesi misali Emin Çizenel’in kayıtdışı bir sahadan göğe gönderdiği top da kendi kalesini arıyor.
[ Emin Çizenel | KayıtDışı Takımlar |ArtRooms - Girne |
Sergi Salı hariç her gün 12.00-21.00 saatlerinde izlenebilir.]
3 soru 3 yanıtla Emin Çizenel ve ‘Kayıtdışı Takımlar’
‘Hayallerden ödünç, ertelenmiş hayatlar’
“Kayıt dışı” hem politik hem de varoluşsal anlamda bizi çok iyi anlatan bir kavram. Bu sergi nasıl bir hisle doğdu?
Emin Çizenel: Kayıt dışı durumlar, kendi içinde, kendi kendini de sorgulayan bir kimlik ya da aidiyet meselesi olabilir. En genel tespitlerin dışında tutulmuş, yaşayan ama tescil edilmemiş yaşam kesitlerinin silik fotoğrafları... Bu duygu “ertelenmiş hayatlar” olarak kayda geçmese bile bir gerçekliktir. Bu konuda netleşmiş mesafeler katetmek, geçmişin kendimize göre anlamlandırılmış zemininde geleceğe bakmak oluyor. Benim yapabilmeye çalıştığım tam da bu. Çok uzun zamandır rezerv tuttuğum, kayıttan düşen, kişisel tarihin hafızasına bir geçit resmi hazırlamak. Ama yeniden başlayacakmış gibi ürkek bir kırılganlıkla… “Kayıtdışı Takımlar”, izlenimci bir duygusallığa varan, renk ve biçim elemanlarının atlaslaşmış, geçmişe ait ritmik bir fiziki haritada en tanıdık yüzlerdir. Onun içinde ben de varım.
Belki ilk kez bir sergide, kendinizi böylesine özne yapıyorsunuz. Bir takım, bir kaleci ve Emin Çizenel! Özellikle seçilmiş bir metafor yoksa bir anılar yolculuğu mu?
Emin Çizenel: Bu serginin omurgasını kuran bir futbol takımı imajı var. Biraz da otobiyografik sayılabilecek bir hikayenin öznesi oluyorum gibi görünse de bu bir metafor. Genç bir delikanlının hayallerinden ödünç alınmış kişisel bir tarih. Ama toplumsal tarihe de dönüşecek politik bir mesele. Serginin merkezine oturan, bir zamanlar benim de içinde oyuncu olarak bulunduğum bu takım, hem o zaman, hem de şimdi hâlâ ‘kayıt dışı’.
Sergide deneysel ya da özgün diyebileceğimiz farklı bir estetik, yaratıcılık, başka bir yolculuk var. Mektuplar, notlar, kıvrımlarla adeta zamana, nesnelere, hayata dokunmuş… Bu sergiyle kendi sanatınızda geldiğiniz yeri nasıl tanımlarsınız?
Emin Çizenel: Beş sene önce, yine ArtRooms’da gerçekleşmiş “İNSULA 2016” sergisinde, “4 çekmece” diye oluşan bir alt başlıkta, bir sanatçının kendi arkeolojisinden söz edilmekteydi. Bu kişisel tarihin katmanlaşmış metninde, dört farklı dönemime ait, ama birbiriyle yakın ilişkilenmiş işler vardı. Bu maceranın toplamı, hiç kuşkusuz devamına dair bir başka macerayı kurma olasılığını içinde barındırır. Sonuçta; yine bir başka çekmeceden kurulmuş, kendime ait oluşmuş bir hafızanın devamına geçmekteyim. Başka bir ayrıntıda berraklaşan düşüncelerimin biçim ve öz seviyesinde görselleşmesidir aslında. Ama su sürecin ihtiyacı olan malzemenin, söylemek istediklerime aracı olmasına kendim de tekrardan tanık olmaktayım.
Bu serginin ana başlığı olan “Kayıtdışı Takımlar” tekrardan ve başka bir yerden kayıt tutmak anlamına gelebilir. Silinmeye yüz tutmuş flu bir hafızayı güncellemek gibi. Kayıtdışı kalmalarına yol açacak her olasılığı yok etmek... Yazma eyleminin en kişisel mahremi içinde düşülen notlar, dip notlar, mırıldanmalar, hatta fısıltılar özelinde maddeleşmiş her ayrıntıyı, resmimin malzemesi yapabilme isteği, kendime sahici bir zemin oluşturuyor.
Üçgen formların dinamik ritmi yanında ‘aksak ritim’in sesini de içeriyor bana göre. Yıllarca rezerv tuttuğum bir hikaye hem çok kişiselleşmiş olurken, ilave edebileceğim farklı imgelerin politik referansları ile soyut biçimlemelerin bir arada durmasından oluşan topluluklara yeni bir vesikalık fotoğraf ekleniyor. İşte o, hepimizin vesikalık resmidir.
Photo by: Ali Gorbani