İşte benim cumhurbaşkanı adayım
Haziran 2015’e daha çok var ama, şimdiden 7-8 tane “Cumhurbaşkanı adayı” ismi dolaşıyor ağızlarda…
Adaylığa soyunanların kimisi, açıkça “ilan etmiş” durumda; kimisi “zemin yoklamakla” meşgul; kimileri de partilerinin kararını bekliyor…
Siyasi çevrelerle birlikte, vatandaş da şimdiden havaya girmiş durumda… Kendine yakın bulduğu bir “Profil”i sosyal medyada paylaşıp; “propaganda” sürecini başlatmış bulunuyorlar.
Ne isterse olsun, (bir köşe yazarı olarak) bu “gündemi” kaçırmamak gerek!
Düşündüm, taşındım ve “Nasıl bir Cumhurbaşkanı” istediğimi sizlerle paylaşmaya karar verdim!..
Benim CUMHURBAŞKANI ADAYIM, her şeyden önce, tanınmamış bir ülkenin “Cumhurbaşkanı” olacağının bilincinde olmalı ki; “görüşme salonu”ndan çıkarken “devletten/egemenlikten taviz vermeden…” diye başlayan saçma demeçler vermek yerine, barış içinde birlikte yaşamayı savunsun….
Yalnızca bir “Toplum Lideri” olduğunun bilincinde; içerde ve dışarıdaki yetkilerinin sınırlılığının farkında olacak ama; kimsenin de “şamar oğlanı” olmayacak biri olmalı…
Yalnızca kendi toplumunun değil; adanın tümünde (hatta dünyamızda) yaşayan insanlara örnek olup; önderlik yapabilecek biri olmalı…
İnsanların (ırk, din, cinsiyet, dil vd. ayrımı yapmadan), acıları ve sevinçleriyle “Ortak Evimiz Dünya” vatandaşı olduğunu savunup; onları (sosyal eşitlik, özgürlük, adalet, güven ve barış içinde) hiçbir ayrımcılığa tutmayacak biri olmalı…
Sömürüye dayalı, “Kalkınmacı/sürdürülebilir Ekonomi”yi değil; gelecek nesillere “yaşanabilinir bir dünya” bırakmamızı engellemeyecek (çevre, iklim, doğa ve hayvan türlerini koruyucu) bir “enerji politikası” ve üretim/tüketim dengesini savunacak biri olmalı…
“İşgalci vesayet Rejimi”ni değil; demokratik, katılımcı, açıklık, özgürlük ve adalete dayalı eşitlikçi bir yönetim biçimini savunmalı…
“Atalarımızın kanıyla sulanmış bir karış toprak vermem” anlayışının tersine; (doğal zenginlikleriyle birlikte) tüm toprakların ve su kaynaklarının (ulus ötesi şirketlerin değil) tüm insanlığın hizmetine sunulmasını savunacak biri olmalı… (ayrıntılı öneriler için 09-08-2008 tarihli, “Sıradan Bir Vatandaş Olarak Önerilerimdir” yazımı okuyabilirsiniz)
Bilginin, kültürün, eğitimin, bilgi alışverişinin ve medyanın demokratikleşmesi; ırkçılık ve ayrımcı politikalara karşı mülteci ve göçmenlerin eşitliği ve hakları için mücadele edecek biri olmalı…
Su, elektrik, eğitim-kültür, sağlık, haberleşme ve toplu taşımacılık gibi temel hizmetleri, “insan hakkı” olarak görüp; özelleştirilmesine karşı çıkacak biri olmalı…
“Barış içinde, bir arada yaşama” düşüncesini güçlendirecek her türlü “güven artırıcı önlemi” (“ama bu olmaz bütünlüklü çözümün parçasıdır!” diyerek reddetme yerine) savunacak birisi olmalı…
“sınırları koruyacak asker kalmaz…” gibi gerekçelerle askerliğin kısaltılmasına karşı çıkıp; militarizme dolaylı da olsa hizmet eden değil; sınırların ve askerliğin kalkması için kararlılıkla mücadele edecek biri olmalı…
Eğitimde, sınır kapılarında, tepelerde, dağlarda ne kadar “milliyetci/ırkçı” unsur varsa temizlenmesi için; başkalarının acılarını hatırlatan “milli günler”in (tanklı-toplu) kutlanmasından(!) vazgeçilmesi için uğraşacak biri olmalı…
“Rum’un tarlasına yatırım yapın ki topraklara sahip çıkalım” anlayışıyla dağı/taşı, sahilleri beton yığınına çevirecek (kalkınmacı!) politikalar değil; eko sistemi koruyucu; Rum/Türk ortaklığında küçük işletmeleri teşvik edici yatırımlara öncelik verecek biri olmalı…
Çok şey mi istiyorum?
Hayır, ben yalnızca “Temiz Değnek” (21-06-2014 tarihli yazımı hatırlayın) arıyorum…