İşte bunun için çözüm
İşte, yine bir futbol sezonunun sonuna geldik. Şampiyon olanlar ve ligden düşenler, lige yükselenler yavaş yavaş belli oluyor.
Şöyle bir geriye döndüğümde özellikle, 15 Kasım 1983’de Türkiye Cumhuriyeti’nin bile tanımadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından dünyadaki tüm örügütlerden izole edilen bu devlette bir dünya insanı olmaktan uzaklaştık.
Aslında, olay 20 Temmuz 1974 tarihinde, Kıbrıslı Rumlar’ın Junta marifetiyle Makarios’a karşı yaptıkları darbe ile başlamış ve bu olayın provaksyonu sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri, Garanti ve İttifak anlaşması gereği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını yeniden restore etmek için Kıbrıs’a çıkmasıyle zirveye vurmuştu.
Tabii, bu anayasa hiçbir zaman restore edilmedi ve Kıbrıs Türk Federe Devleti gibi ara çözümlerden sonra, 15 Kasım 1983’de sırf birilerinin önünü açmak için, Türkiye’deki 12 Eylül darbecilerinin de desteğiyle, dünyanın hiçbir zaman tanımayacağı KKTC bile bile kuruldu.
Bu De-facto kuruluşun ardından, başta Birleşmiş Milletler örgütü olmak üzere, dünyanın tüm örgütlerinden dışlanan KKTC’de kuşkusuz bu izole edilme spora da yansıdı.
Buna mukabil, yıllardır 15 Temmuz 1974 darbesinin mimarı ENOSİS rüyası gören akılsız yöneticileri sonucu Kıbrıs’ın bölünmesinin ardından dibe vuran Kıbrıslı Rumlar, uluslararası tanımışlığın avantajıyle kendi küllerinden yeniden doğdular.
Anımsıyorum da, 20 Temmuz 1974’te Londra’da bulunuyordum. Kıbrıs’ta ise, bölünmüş bir ülke ve Türk tanklarının yerle bir ettiği bir Kıbrıs Rum Kesimi. Bu olayı da provoke eden Samson ve şürekası.
Bu noktada, Kıbrıs’ın yıkımına rağmen, ayakta kalmaya çalışan Güney Kıbrıs Devleti’nin tüm aktivasyonu ile uluslararası platfromda yer alma inadı.
Bu bağlamda, Avrupa Kuplarında İngliz Milli takımı ile eşleşen Kıbrıs Rum Milli takımının ünlü Wembley’de 8-0 sıfırlık yenilgisini izleyen bir bir Kıbrıslı olarak duyduğum üzüntü.
Ne var ki, bu dibe vurulmuşluk ile yola çıkan Kıbrıslı Rumlar, 1968’de oluşturdukları, 20 Temmuz 1974’den sonra inatla ve sabırla geliştirdikleri KOA ( Kıbrıs Spor Örgütü) ve uluslararası lojistik destekle sadece futbolda değil, her branşta oluşturdukları hem milli takım, hem de kulüp takımları ile bugün başarıyı yakalamış durumdalar.
Başta, Olimpiyatlar olmak üzere yetiştirdikleri sporcular ile gelen bu başarılara son yıllarda, kulüp bazında da Avrupa’da yakalanan başarılar damgasını vurmaya başladı.
Örneğin, 70 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nde Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray ile daha bu yıl çeyrek final heyecanı yaşanırken, Kıbrıslı Rumlar APOEL ile yine Real Madrid’e karşı iki sezon önce yaşamışlardı.
Bu sezon da, play-off sistemi ile oynanan Güney Kıbrıs Liglerinde en yakın rakibi Anorthosis’in sekiz, Omonia’nın on puan önünde olan APOEL, son üç karşılaşmada büyük bir sürpriz olmazsa yine Güney Kıbrıs Liglerinin şampiyonu olarak, Şampiyonlar Ligi’nde yer alacak.
Eğer, ülke puanı yeterliyse ikinci bir takım da Şampiyonlar Ligi’nde yer alabilecek. En kötü senaryo olarak da iki takımları UEFA Avrupa Ligine katılacak.
Güney Kıbrıs’ta durum böyle. Eeee, bizde durum ne. Bu yıl ikinci kez lig şampiyonu olan Çetinkaya’da kulüp başkanı Ömer Arhun kaçar gibi, kulüp başkanlığını bırakacağını açıkladı. Şampiyon futbolcular ise, bilmem hangi eğlence yerinde bir kebap partisi ile şampiyonluğu taçlandıracaklar. Sonrası mı? Sonrası yok.
Nerden, nereye... Bu yazıya başlarken kafamda şekillendirdiğim konunda siyaset yoktu ama olaylalar beni aldı siyasetin içine götürdü. Aslında, temel argümanım, FIFA-UEFA üyesi olan Kıbrıslı Rumlar’ın her yıl dünya ve Avrupa platformlarında boy göstermesine karşın, bizim “GAZOZUNA LİGLERİMİZ” ile avunmamızdı.
İşte, bu nedenlerle, Kıbrıs’ta çözüm diyorum. Tüm Kıbrıs’ın tek bir bayrak altında dünyada yer alacağı bir çözüm.
----------
Ha ne oldu sponsorluk yasasına
Zaten, dünyadan izole edilen sporumuz bir adım öteye gidemiyor ama olanı da korumak ve geliştirmek adına da hiçbir şey yapılmıyor.
Kendi ülkemizde, yani Kuzey Kıbrıs’ta tüm ambargolara rağmen, inadına spor diyen büyük bir kesim, bu konunda Kuzey Kıbrıs’ın rantını yiyen büyük kuruluşlardan amiyane tabiriyle bir kuruşluk katkı göremiyor.
Dünyada sporun gelişiminde en büyük rolü oynayan söz konusu ülkelerin büyük firmalarının katkılarıyle bu alanda zirveye vurmaya başladılar.
Günümüzde, sponsorluk olayı artık bir endüstri olmuştur. Büyük kazançlara ulaşan bu firmalar, hükümetleri tarafından bahşedilen vergi muafiyetlerini spora aktarırken, bu gelişimin başlıca mimarları da oluyorlar.
Bu bağlamda, bir dönem popüler hale gelen Kuzey Kıbrıs’taki firmaları teşvik amacıyle düzenlenen sponsorluk yasası maksata hizmet edemedi ki, hiçbir firma ciddi bir şekilde sponsor olmak istemiyor.
Bu konunda yapılan eleştirileri dikkate alan gelmiş geçmiş Maliye bakanları “dostlar alışverişte görsün” örneği palyatif tedbirler ile soruna çözüm bulmaya çalıştılar.
Bunun son örneği, kendisi de sporun içinden gelmiş olan sevgili dostum Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın firmaları teşvik için yaptığını söylediği yasal değişiklikler oldu. Buna rağmen, başta Maliye Bakanı Tatar’ın şikayet ettiği, bu ülkeden kazanç sağlayan İş Bankası, DigiTurk, Pepsi gibi frmalar, Golden Tulip, Merit, Cratos, Nuhun Gemisi, Artemis gibi otellerin sponsorluk gibi yatırımlara ilgi göstermemleri.
Ha, belki de bu konunda firmalar haklı. Bizim, sponsorluk yasamız yeteri kadar teşvik etmiyor fimaları diye düşünüyorum. Sevgili Tatar, bu işi bir kez daha gözden geçirsek mi acaba? Güney Kıbrıs’ta ve diğer ülkelerde bu sponsorluk çalışıyor da,biz de neden çalışmıyor?
---------
KOP’ta ilk Şampiyon Türk takımı Çetinkaya
Kıbrıs futbolunun gerçek efsane takımı Çetinkaya , bügünlerde Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu altında 14.şampiyonluğunu yaşaken, bir flash-back yaparak 1950-51 sezonuna gittik. Tarihinde ilk şampiyonluğunu Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) altındaki ortak ligde tek Kıbrıslı Türk takımı olarak kazanan Çetinkaya, Kıbrıslı Türklerin gururu olmuştu.
Söz konusu sekiz takımlı ligde Türk takımı olarak Çetinkaya, Ermeni takımı olarak da Ayma bulunurken, Rum takımları olarak, bugün Avrupa’da söz sahibi olan APOEL, AEL, OLİMPİAKOS, ANORTHOSİS, OLİMPİAKOS ve artık tarih olan PEZOPORİKOS vardı.
İşte, Çetinkaya bu ligde ilk şampiyonluğuna ulaşırken, bugün çoğu aramızda olmayan Kaleci Ethem, Suat, Ali, Erol, Defteralı ( Kaptan), Selçuk, Cemal, Derviş, Vedat, Erdoğan, Bardak’lı kadrosuyle EFSANE olma yolunda dev adımlarla koşuyordu.
İşte bu müthiş kadronun resmini yayınlarken, yöneticiler merhum Faik Müftüzade ile Dr. Ziver Kemal de bu gurur tablosunda yer alıyorlardı.