1. YAZARLAR

  2. Mehmet Çağlar

  3. İŞTE BURAYI TEMİZLE...
Mehmet Çağlar

Mehmet Çağlar

İŞTE BURAYI TEMİZLE...

A+A-

 

"İzleyicilerden biri, ilk kez gittiği tiyatroda seyrettiği ilk oyunun etkisinde kalmış ve oranın bir parçası olmak için orada ne iş varsa yapabileceğini tiyatro salonu müdürüne belirtmiş...

Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını, fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ...

Denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş...

– 'İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım'… demiş ve gitmiş.

Tiyatro aşkının verdiği şevk ile, temizlik beklenenden çok kısa sürede bitmiş.
Müdür odanın temizliğini görmeden, adamın samimiyetine inanmamış.
Onu da diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış.
Fakat odanın temizliğini görünce, hayretler içinde kalmış.
Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş çünkü.
Müdür, bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş...

– 'Tamam seni işe alıyorum'

---–-- 'Fakat benim yatacak yerim yok'

– 'O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın'

İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür:

– 'Adın neydi senin, buraya yazalım'… demiş.

Aldığı cevap ise;

–----- William!
          William Shakespeare" olmuş...!
(William Shakespeare’in yaşanmış hikayesinden bir bölüm) ...(Anonim)...

SEVDİĞİ İŞİ YAPMAK,
VE YAPTIĞI İŞİ SEVMEK

Kendi kendini motive edebilen, amatör ruhla çalışmaya hevesli bir insan olarak karşımıza çıkıyor William Shakespeare...

Buradaki fark:
Sevgi...
Etkilendiği şeyleri sevmek ve yaptığını içsel motivasyonlarla yapabilmek ...
Ve bunu mesleki tercihinizin temelinde kullanmak...

Her birimizin hayalleri, hedefleri var iken,
şu gün hangi uğraşlar içerisindeyiz?
Tabi ki iş konusunda seçim hakkımız olmayabilir...
Belki sıkıcı angarya işlerde çalışmak zorunda da kalabiliriz...
Bu işler karşısında hayat son derece rutin, çalışmak da bir külfet olarak görünebilir...

Bu durumdaki insanlar sevdiği işi değil,
yaptığı işi sevmek durumunda kalırlar...

Peki ya o seçme hakkı olanlar;
Onlar az mı?
Politikacı, doktor, öğretmen gibi, insana hizmetin temel olduğu meslekler?
Onlar işlerini tutku ve heyecanla yapıyorlar mı?

HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM
İş yine gelip eğitim ve eğitim sistemine takılıyor...
Çocuk, fert, en başta tutkusunu geliştireceği alana nasıl karar veriyor?
Bizim eğitim sistemimiz,
örneğin iyi bir gitarist olabilecek çocuğun becerisini, yeteneğini umursayan bir sistem midir?!

Örneğin;
bugün yürürlükte bulunan ve KKTC'nin kurulduğu yıllardaki tasarıma dayanan,
"eğitim sistemi"nin hedefi nedir?

Aslında çok açıktır...
40/1992 sayılı Milli Eğitim Yasasının 46. maddesinin 3. fıkrasında, temel hedefi olarak: "Atatürk Milliyetçiliği doğrultusunda sosyal ve kültürel bütünleşmeye katkıda bulunmak"
diye tanımlanmıştır...

"Belirli bir kafa yapısında insan yetiştirmek" yani...

Başkaları için uygun gördüklerimizi kendisine öğretmek!
Bu yasaya göre, Atatürk Milliyetçisi olmazsanız, gitarist de olamazsınız...!

Zaten eğitimsel paradigma doğru temeller üzerine oturtulsaydı,
her alanda toplumsal ilerleme de çok hızlı olurdu...

Ancak bizde ilerleme o kadar hızlı oluyor ki(!), okulların açılmasına bir gün kala,
sınav ve sınıf geçme tüzüğüne göre sınıfını geçemeyenler için,
Bakanlık yeni bir tüzük hazırlayıp bakanlar kurulundan jet hızıyla geçiriyor...
Ve bu tüzüğe göre,
6. Ve 9. Sınıflardan bir üst sınıfa eski tüzüğe göre geçemeyen öğrencilerde,
tüm bütünleme derslerinden kalınsa da, bir üst sınıfa sorumlu olarak geçilebiliyor...!

Halbuki asıl yapılması gereken;
ne bireylerin yeteneklerini ne de toplumsal ihtiyaçları dikkate almayan bu eğitim sistemini değiştirmektir...
her gün yap-boz yapmak değil...!

ENERJİYİ TÜKETEN BİR SİSTEM
Reform...
Her yıl reform yaptılar !
Birçok bakan, müsteşar değişti...
Peki verilen eğitim, olduğu şeyden başka bir şeye dönüştü mü?
Hayır!
Sadece sektör özelleşti...
Bu yaklaşımlar Kıbrıslı Türk ruhunu, enerjisini ve yeteneklerini tüketiyor, tüketmiştir...

Herşeyi sorgusuz kabulleniyoruz.
Bunun nedeni ise hiç sorgulamamamızdır...

Örneğin;
"Üniversitelerimiz 2014-2015 yılında 75 bin öğrenciye ulaşmıştır" gibi bir sayısal tanımlamada;
Arzu edilen nedir?
Hedef nedir?
William Shakespeare'lerin yetişebileceği alanlar yaratmak mıdır?

Bu yazı toplam 1846 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar