İstifa edemiyorsanız özür dileyin bari!
KKTC Hükümeti, yine bir davayı kaybetti...
KKTC Hükümeti’nin “beceriksizlik, iş bilmezlik, kirli ilişkiler” nedeniyle kaybettiği davalar bitecek gibi durmuyor...
Ve ne acıdır, bunun ceremesini de halk ödüyor!
-*-*-
Mesela Kıb – Tek kötü yönetiliyor...
AKSA’ya borç birikiyor...
Neredeyse 1 milyar TL borçlanılıp, şimdi AKSA’ya olan borç kapatılacak ama halkın parasının bu kadar pervasızca harcanmasının hesabını kimse vermeyecek!
-*-*-
Gelelim Palm Beach Hotel meselesine...
Devlet veya dönemin hükümeti vakt-ı zamanında burasını “Bilfer Palm Beach Hotel & Resorts Limited”e kiraladı...
-*-*-
Gazimağusa’daki bu otel, 49 yıl süreyle ve yasal sözleşmeyle Bilfer Palm Beach Hotel & Resorts Limited’indir...
-*-*-
Hükümet, şu veya bu sebeple, yasanın, sözleşmenin ne yazdığına bakmaksızın, bu yasal sözleşmeyi feshettiğini duyurmuştu...
-*-*-
İlgili şirket de mahkemeye başvurmuş ve fesih kararının yasadışı olduğunu savunmuştu...
-*-*-
Önce Gazimağusa Kaza Mahkemesi, Hükümet’in fesih kararını uygun bulan bir karar vermişti...
KKTC’deki en yüksek hukuk yargı organı, 3 hakimle oturumlarını gerçekleştiren Yüksek Hukuk Mahkemesi (Yargıtay), 18 Mayıs 2023 tarih ve 59/2023 nolu kararı ile “Kaza Mahkemesi’nin kararını hatalı” bulmuş ve geri göndermişti...
Yargıtay, hükümetin, yasal sahibi ile olan sözleşmeyi feshedemeyeceği ve oteli başka bir şirkete kiralayamayacağını vurgulamıştı...
-*-*-
Gazimağusa Kaza Mahkemesi meseleye bir daha baktı...
Savcılık, en az üç kez “erteleme” istedi...
Dün mahkeme sonuçlandı...
Nihai Karar verildi...
Palm Beach Hotel, Bilfer adlı şirketin sözleşmesi bitene kadar başkasına kiralanamaz; zaten Bilfer de tüm yasal şartları yerine getirdiği için, bu otel o şirketten alınamaz...
-*-*-
Kısacası, hükümetimiz kaybetti...
-*-*-
İş bilmezlik, rüşvetçilik, ilgisizlik, alakasızlık kaybetti!
Tabii ki biz de kaybettik!
Çünkü örneğin mahkeme masrafları, halkın vergileri ile ödeniyor...
-*-*-
Bu olay İngiltere’de olsaydı, hükümetin başı anında istifa ederdi...
Hadi olayı abarttım diyelim; en azından çıkar ve hem Bilfer Palm Beach Hotel & Resorts Limited’in yetkililerinden ve halktan özür dilerdi...
-*-*-
Nasıl dediniz?
KKTC’ye sahte veya benzeri sıfatlar yüklemeyi suç mu sayacaklar?
Kim dedi?
Ersin bey mi?
Bu yöneticilerle yönetilen KKTC, sahte bile değil!
-*-*-
Meseleyi netleştirelim; KKTC Devleti, ya da “mülk sahibi olan” Emlak ve Malzeme Dairesi, şu anda bu oteli kimseye kiralayamaz, ihaleye de çıkamaz!
Bu otel, Bilfer Palm Beach Hotel & Resorts Limited’indir. Nokta!
-*-*-
Daha önce de yazmıştık...
Efendim kiracı 40 bin dolar yıllık kira öder, başkasına 900 bin dolara kiralar!
Sana ne!
Sözleşmeyi yaparken aklın neredeydi?
Haaaa vicdanınız mı rahatsız?
-*-*-
Mesela Cratos ile ilgili farklı bir sözleşme var...
Cratos’ta “kiralama yasak” dendiği halde; neden yasal kiracıya, “kirala da korkma” denmiştir?
-*-*-
Bütün bu işler, “rüşvet”le döndürülmektedir ve artık ayıp olmanın ötesindedir...
-*-*-
Yine defalarca yazdık...
Bafra bölgesinde 13 otel alanı ayrıldı...
4 tanesine yatırım yapıldı...
9 tanesi boş...
Bekliyor!
Neden geri almıyorsunuz?
Sözleşmeler engel mi?
-*-*-
Ve Girne’deki Jasmine Court ile ne acıdır Dome Hotel de pek yakında “rüşvete” dahil ediliyor...
Ve yazmaktan – okumaktan başka hiç bir şey yapamıyoruz!
Yani izliyoruz ve utanıyoruz!
-*-*-
Bir kez daha sorayım; Palm Beach’in yıllık 40 bin dolara kiralanması ve kiracının da bunu 900 bin dolara başkasına kiralaması vicdanınızı mı yaralıyor?
Olabilir!
Vicdani anlamda saygım sonsuzdur ama hukuk başka diyor!
Ayrıca, bu ülkede sadece vicdanları değil, aynı zamanda hukuku da yerle bir eden ve sizi rahatsızlığa sürükleyen bir tek bu olay mıdır?
-*-*-
Kuzey Kıbrıs’ın tapulu arazilerinin tamamının yasal sahiplerinin Kıbrıslı Rumlar olması hiç mi vicdanınızı rahatsız etmiyor?
“Yoksa Rum bize çok çektirdi dolayısıyla bu hakkımızdır” mı diyorsunuz?
Vicdanınız rahatlıyor bunu söylerken eminim ama hukuk öyle demiyor işte!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Şimdi Maraş’a yat limanı yapmaya karar vermişsiniz!
Umarım, Ercan gibi başınıza giymezsiniz!
Limanı yapacağınız arazi de dedenizindi değil mi?
Egemen eşit devletçilerin de Türkiye’ye girişleri yasaklanır mı?
Bizim faşist çözüm düşmanlarını aldı bir korku!
Biri diyor ki, “... Sayın Erdoğan bu konuda çok söz verdi, asla egemen eşit KKTC tezinden geri dönüş yapmaz...”
-*-*-
Öteki diyor ki, “... Crans Montana’da müzakerelerin kaldığı yerden başlamasını savunmak, Hristodulidis’çi, Rumcu olmaktır...”
-*-*-
Tam bir panik hali!
Çünkü Türkiye, yeniden AB ile ilişkilerini düz ve doğru bir zemine taşımak istiyor!
-*-*-
Haliyle paniklediler!
Çünkü geçmişte, örneğin Annan Planı döneminde rahatlıkla Erdoğan’a ana avrat sövebiliyorlardı...
Ama şimdi o günler çok geride kaldı!
-*-*-
Eğer Erdoğan, yarın bunlara, “haydi Crans Montana’ya gidiyoruz” derse, ne yapacaklar çok merak ediyorum!
Artık dağa mı çıkarlar, köşeye mi çekilirler, yoksa hepsi federasyoncu mu olur bilemem!
Bildiğim tek şey, içlerinden Erdoğan’ı eleştirmeye kalkan tek bir kişi bile çıkmaz!
-*-*-
Düşünün, Ersin abi ve Tahsin abinin Türkiye’ye girişleri yasaklanmış!
Komedinin zirvesi!
Yok canım, ne işgali, hiç oluuuur?
-*-*-
Yani Ersin abi Türkiye’ye Nasreddin Hoca Şenlikleri’ne katılamayabilir mi?
Bilmem!
-*-*-
Haydi Crans Montana’ya çocuklar!
Hazırlanın!
Garagöz ve Hacivat bile değilsiniz!
Zavallı kuklalar!
Kıbrıs Adası’nın ve Kıbrıs Devleti’nin yaşadığı kabul edilemez bölünmüşlüğün; Kıbrıs Türk toplumunun ne yazık ki tükenişinin en büyük sebebi olan 15 Temmuz 1974 tarihindeki darbeyi, 49’uncu yılında, bir kez daha şiddetle kınıyorum... Raif Erdal adlı dostumuzun dediği gibi, 14 Temmuz 1974 son güzel günümüzdü...