İstifa Etmek Erdemli Bir Davranıştır
Salamis Tartışmaları’nın bugünkü köşesinde bir gözleme dayalı uzunca bir alıntıyı sunuyorum.
Bu gözlemin sahibi, kendi ölçülerim içerisinde tanımlarsam, ‘sağduyunun sesi’ diyebileceğim bir aydın insan.
Rifat Yalınç’ı, DAÜ’de yönetici olduğu yıllardan beri tanıyorum.
Deyim yerindeyse, konulara ve sorunlara ‘toplumsal bir pencereden’ bakabilmeyi beceren ender kişilerden, öncelikle bir aydın ve sonrasında Mağusalı.
Bu gözlemin buraya aktarılmasının nedeni de, hem toplumsal bir pencereden bakılarak hem de sağduyu süzgecinden süzülerek elde edilmesidir.
Rifat Yalınç’ın gözlemi, Kovid 19’la mücadele sürecinde yaşanan idari-siyasi zaaflarımızın ‘aşağıdan -yukarıya’ bakılarak, canlı bir tanıklıkla ifade edilmesidir.
Yönetici ve siyasetçilerin ‘yukarıdan-aşağıya’ bir bakış açısıyla yaptığı saptamalar, yani bu süreçle ilgili değerlendirmeleri gerçeklerle çoğu zaman örtüşmüyor.
Bu yukarıdan aşağıya bakış açısını dikkate alırsak neler görmeyiz ki!
İşte, saf-yorumlanmamış haliyle bazı örnekler:
“Kovid 19’la mücadelede Dünya’ya örnek olacak şekilde mücadele verdik.”
“Sağlık altyapımız kısa sürede Kovid’le mücadelede yeterli düzeye ulaşacaktır.”
“Kovid 19 kaynaklı tüm risklere karşı, tüm hazırlıklarımızı yaptık.”
Dahasına gerek yok.
Yukarıdan-aşağıya bakılarak yapılan bu değerlendirmeler, gereksiz bir böbürlenme, gerçeklerle örtüşmeme ve yaptığını bilememe/şaşkınlık durumunu yansıtmaktadır.
Böyle bir durumda, yöneticinin/siyasetçinin, yaşanan sorunlardan, takınılan tutumdan ve bunların olası sonuçlarından ders çıkarması pek mümkün olmaz.
Yani, öğrenme ve yenilenme gerçekleşmez, zaafiyet sürekli hale gelir.
Şimdi de Rifat Yalınç’ın gözlemini aktarıyorum:
“65 yaş üstü kişiler başvuru yapsın dedikleri zaman kamusal olmayan, gmail uzantılı bir adres ilan ettiler.
Açıklanan yaş koşulu beni kapsadığı için bu adrese mesaj atmaya karar verdim. Ancak bu mesajda, kişinin hangi bilgileri sunması gerektiği açıklanmamıştı. İnisiyatif kullanarak adımı, soyadımı, kimlik kartı numaramı, iletişim adresimi, kronik rahatsızlıklarımla ve tedavimle ilgili bilgileri, telefon numaramı yazıp gönderdim. Hatta başvurumun akibetini düşünerek ‘lütfen bilgi veriniz’ diye bir ekleme de yaptım.
Sonradan sistemin çöktüğüne dair haberler duydum.
Elde ettiğim bilgiye göre, aşı talebinde bulunan 65 yaş üzeri kişilerin, KTMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası’na ait bir web sitesi üzerinden yeniden form doldurması istenmekteydi.
Bu forma ulaştım ve ikinci başvurumu yaptım. İzlediğim kadarıyla bu form başvuru sürecinde bir iyileştirme anlamına geliyordu ama tam da yeterli değildi. Çünkü haberleşme ve geri dönüş için telefon bilgisi sorulmamıştı.
Bu ikinci başvuruyu da tamamladıktan sonra yeni bir gelişme oldu. KTMMOB’ne ait web sitesinde doldurduğum başvuru formunun da işe yaramadığı anlaşılmaktaydı.
Aldığım bilgiye göre, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kullanılan bir form Sağlık Bakanlığı’nın kamusal web sitesine yerleştiririlmişti. Bu formu da doldurmamız gerektiği söylendi.
Üçüncü başvurumu da DSÖ’ye ait olduğu söylenen formu doldurarak yaptım.
Bundan sonra ise, başvurumun alındığına dair bir ‘alındı mesajı’nı beklemeye koyuldum. Ama boşuna beklemişim. Böyle bir mesaj hiç gelmedi.
Ama bu üçüncü başvrunun üzerine yeni bir gelişme oldu. Sadece 80 yaş üstü kişilerin ilk üç günde aşı için aşı merkezine gidebileceği söylendi. Ama sonradan, 68 yaşında bir kişinin aşı olduktan sonraki ilk gün vefat ettiğini duydum. Hem bu vefata hem de ‘şimdi 80 yaş üzeri kişilere aşı yapılacak’ demelerine rağmen 68 yaşındaki birine aşı yapılmasına üzüldüm.
Telefon numaraları alınsa, adresler de belli olduğuna göre SMS ile her kişiye 2 dakikalık aralarla önceden belirlenen merkezler için randevu verilse olmaz mıydı?
Üçüncü başvurudan sonra süreci sonlandırabildiğime çok sevinmiştim.
Ama yine şaşırtıcı bir gelişme daha oldu. Mağusa Belediyesi’nden gelen bir duyuru, onlara da başvuru yapmamızı öngörüyordu. Çaresizlik içinde, belediyeyi de kayıt olmak için aradım. Ama kayıtları dolmuş, 1 Şubat günü başvurmamız istendi. Şimdi, aşı olmak için dördüncü kez başvuru yapmaya hazırlanıyorum.”
Rıfat Yalınç’ın elbette daha söyleyecekleri var.
Ama bütün mesele bunları dinleyip değerlendirebilecek bir yönetim ve siyaset anlayışına sahip olabilmektir.
Eğer yapamıyorsak, sorunların altında eziliyorsak, istifanın da bir erdem olduğunu düşünme zamanı gelmiştir.
Siyasal alışkanlıklarımıza, bir başarısızlık ya da istenmeyen olumsuz bir gelişme karşısında istifa ederek geri çekilmeyi ekleyebilirsek, idari-siyasal süreçlerimizde yenilenmenin de önünü açmış olacağız.