İSYANI doğru okumak
Kıbrıs insanının içinde büyüttüğü isyanı “milliyetçilik” üzerinden “tertipleme” çabası gelecek üretmiyor.
Yürümüş ve uçurumun kenarına gelmiş gibi bakıyor gençler...
Bir aşağıya bakıyorlar.
Bir göğe...
* * *
74 sonrası kuşaklar elliye merdiven dayadılar.
50 diyorum!
Çocuk değiller.
O nedenle “60’lı yıllar”ın ezberi üzerinden anlatılan masallar yeni kuşakları pek dürtmüyor.
“Rum - Yunan sizi yutacak" korkutmalarından çok daha hakiki dertleri var.
Gelecek gibi...
Yurt gibi...
Sıradanlıktan kurtulmak, dünyaya açılmak gibi...
* * *
74 sonrası kuşaklar ellili yaşlarda ve ‘KKTC’ye doğanlar dahi yolun yarısını devirdi.
“Türk”e doğdular!
“Sizi biz kurtardık” laflarına tanıklık ettiler.
“Gelen Türk Giden Türk”le büyüdüler.
Sosyal, kültürel, siyasi kuşatmayı Türk’ten gördüler, Rum’dan değil.
Türkiye’den gelenlerin “emir verir gibi” konuşmalarını işittiler.
Küçümsendiler!
Ayrıştılar!
Parçalandılar!
* * *
20'li yaşlarda..
30'lu yaşlarda...
40'lı yaşlarda insanlar doğduğunda Kıbrıs Cumhuriyeti onlar için sadece “vizesiz seyahat” anlamındaki “pasaport” demekti.
McDonald’s demekti!
Apoel-Fener demekti!
Cyprus Mall demekti!
Limasol Marina demekti!
Larnaka Airport demekti!
Kuzeyde dertleri başkaydı.
74 kuşağı insanı, ‘KKTC’li yerde, her devrilen hükümetin altından bir Türkiye çıktığını gördü.
Bir, üç, beş değil…
Çok daha fazla...
Bireyci menfaatin körelttiği, ganimetin yüzsüzleştirdiği kuşakların evlatları seçtiler ama seçemediler her defasında!
* * *
Her sabah daha gözlerindeki çapak erimeden “Türküm, doğruyum” tekrarladı bu kuşaklar...
Her sabah… Her sabah...
On sene boyunca.
Yine de komünist Nazım’ı sevdiler en fazla!
Ve gördüler ki büyüdükçe, en büyük yalancılar Türk çıktı.
Çünkü bu kuşaklar büyürken yanlarında Rum, İngiliz falan yoktu.
“Türk”ün düzeniydi bu!
Ne “erken emekliliğe” ne de “partizanlığa” Rum-Yunan karıştı.
“Bizsiz bir hiçsiniz” duvarı güneyde örülmedi.
Kuzeyde sıvandı.
“Siz bilmezsiniz, biz söyleriz, siz yapar ve paranızı alırsınız”a dönüştü hayat...
* * *
İki farklı paylaşım okudum geçen gün… Birbirine tümüyle karşıt iki dünya görüşü…
İki farklı kuşak…
Basından ikisi de...
Biri, Ali Kişmir…
Diyor ki, “Kıbrıslı Türkler olmasaydı, bizi satıp kaçan Osmanlı’nın çocukları Kıbrıs’a geri ayak basamazdı. Kıbrıslı Türkler olmasaydı, Türkiye garantör ülke olarak Kıbrıs’ta bulunamazdı. Kısacası, Kıbrıslı Türkler olmasaydı, Kıbrıs’ta Türkiye de olamazdı!”
Bir diğeri, Bülent Fevzioğlu…
Diyor ki, “Bu Kıbrıs Türk mücahidi olmasa idi; sen, iki gözüm, Türkiye'm.... 2 günde, Kıbrıs'ın yarısını alamazdın... Anladık... 20 Temmuz BAYRAM da... Bu bayramda... Kıbrıs Türk ''mücahidi''min hiç mi hakkı yok? Bu nasıl bir yağcılık, yalakalık, onursuzluk…”
* * *
İşte bu paylaşımlar altında nasıl bir nehir gibi aktığını gördüm duyguların…
İnsanlar yüklü...
Fark ettim ki, iki farklı siyasi görüşten, iki farklı kuşaktan ve aslında iki farklı dünyadan, aynı isyan var.
Umarım bu isyanı okurlar.
Artık sonlanır bu oyun ve hayat, kendi doğduğu yerde evrilir.