İyi.. İyi... İyi...
Oysa ki KAYMAKAM Kemal Deniz, bir ara LEFKOŞA’da hepimizin ‘umudu’ olmuştu, YOLSUZLUKLARIN ve HAKSIZLIKLARIN üzerine üzerine gitmek adına..
Hoş, göreve gelişi bir ‘demokrasi fukaralığı’ ve ‘atama” modeliydi ama olsun...
Ne de olsa haksız ihaleleri iptal edecek, kaçak yapıları yıkacak, parasını ödemeyen ‘büyük patronların’ suyunu kesecekti (!)
Üstelik ‘çizmeleri’ giymiş, yağmur çamurun içine inmişti...
Ne sular kesildi, ne kaçak yapılar yıkıldı, ne de ‘sel’den kurtulduk tabii...
Ve çok geçmeden ANAYASA Mahkemesi’ne tosladı ‘koca’ gövde...
Hepsini geçtik!..
Öyle de, şimdi, hem de bir KAYMAKAM olarak, UBP mitingine, RESMİ HİZMET ARACI ile katılmak da neyin nesi!..
***
“Doğruluğun” ve “dürüstlüğün”, naif bir görüntünün, yumuşak başlı bir tavrın ve sözün ötesinde, öze indiği bir gerçeklik aradığım...
Yoksa...
Bir başka aday da, damardan enjekte “dürüstlük”le kanımıza girerken, mesele iş “belediyeye istihdamlardan” açılınca, susuyor...
Fırsat eşitliğinin...
Bilgisi, becerisi, yeteneği, donanımı eşit insanların “eşit şansla” yarışarak iş bulma hürriyetinin önünde duruyor,
dimdik...
İş “senin çocuk, benim çocuk” meselesine uzandı mı, dümen kırılıyor bir başka yöne doğru...
Sonra araya ‘arsa arazi’ kavgaları giriyor, yine konuşmuyor kimse...
***
İyi doktor...
İyi iş insanı...
İyi Kaymakam...
İyi tüccar...
İyi gazeteci...
İyi o, iyi bu, iyi şu...
Ne kadar çok “iyi”miz varmış bizim bu ülkede...
Öyle de...
Yine kendi çocuklarını işe alıyor, devletin imkanlarını tepe tepe kullanıyor, partizanlıktan ödün vermiyor, yalanı doğru gibi söylüyor, popülizmden zerre geri adım atmıyor, ‘sataşma’ ve ‘alt etme’ kültürünü siyaset sanıyor nicesi...
Bu “iyilik” halleri, fotoğraflardaki bir çift gülümsemenin, seçim gezilerinde sırt sıvazlamanın, televizyonlarda “efendiden” takılmanın ötesine geçemiyor bir türlü...
En fazla da ne koyuyor bana, bilir misiniz, “Bu siyaset kültürü değişmeli” diyenlerin, bu siyasetin ‘kirleri’ arasında öyle ya da böyle hep gezinmesi...