“İyi niyetli çalışmalar ancak yeterli değil”
Farklı yönleriyle toplumda yer eden isimler, 4 partili koalisyonun ilk 6 ayını değerlendirdi, beklentilerini dile getirdi.
Didem MENTEŞ
4 partili koalisyon hükümetinin ilk 6 ayı kimine göre umut verici oldu kimine göre ise beklentiyi karşılamadı…
Farklı yönleriyle toplumda yer eden isimler, 4 partili koalisyonun ilk 6 ayını değerlendirdi, beklentilerini dile getirdi.
Kimine göre koalisyon hükümeti ‘yapıcı’ ve ‘iyi niyetli’ çalışmalar ortaya koydu. Kimilerine göre ise hükümet daha pragmatik ve daha hızlı davranmalı…
Kimine göre ise 4’lü koalisyon beklentini altında performans sergiledi…
İşte yorumlar:
Selim Sayarı (NTV Kıbrıs Temsilcisi):
“Koalisyon son derece zor durumda, enkaz şeklinde bir ülke devraldı”
“Toplumun tüm siyasi kesimlerini barındıran 4’lü koalisyon bu özelliği ile umut vaat eden bir yapı ortaya koyuyor. Ancak bu koalisyon son derece zor, tabiri caizse enkaz şeklinde bir ülke devraldı çünkü sadece bir önceki hükümet değil geçmişteki hükümetlerin biriktirdiği, yapamadığı reformlardan kaynaklanan sıkıntıları da kucağında buldu. Dolayısıyla bu koalisyonun büyük bir handikapla göreve geldiğini düşünüyorum. Ancak buna rağmen gerek Başbakanın duruşu gerekse sorunlara gösterdiği hassasiyet, elindeki enstrümanların ve gücün kısıtlı olmasına rağmen bu yönde umut vaat eden değerlendirmeler ve tespitlerde bulunması, koalisyonun mümkün olan en düzgün yapılardan biri olduğuna işaret ediyor. Doğal olarak ekonomik sorunlar son derece öncelikli. Koalisyon iktidara geldiğinde böylesine büyük bir krizle karşı karşıya geleceğini tahmin dahi etmemişti ancak bunu da kucağında buldu. Devlet yönetimindeki aksaklıklar ve onun sonrasındaki yurttaşın üzerine çöken umutsuzluğu aralayacağını düşünürken, bir de ekonomik krizle karşı karşıya kalındı. Bu açıdan bakılınca talihsiz bir hükümet… Ancak sorunların tespitini doğru yapıp teşhisini doğru koyan, bunun tedavisini çözümünü arayan iyi niyetli yapıcı bir hükümet olduğunu ve dürüst bir hükümet olduğunu düşünüyorum. İlk 6 aylık sürede Hükümetin başarılı olması beklenemezdi, enkazın ortasına düştüler. Tufan Erhürman’ın başarılı olabilecek bir potansiyel barındırdığını düşünüyorum. Umarım ülkede işler yoluna girer de bu potansiyeli görür yaşarız. Ben görevde olsaydım öncelikli olarak; kamudaki performansın değerlendirilip kamuya bir çeki düzen verilmesini, yurttaşın daha iyi hizmet alabilmesinin yollarını arardım. ‘Kim çalışıyor kim çalışmıyor’ bunun teşhisinin titizlikle yapılmasını düşünürdüm. Ama öncelikle ekonomi… Ancak ekonomide eli kolu bağlı bir yapı var. Merkez Bankası’ndan tutun da diğer tüm alanlara kadar. Türkiye’ye bağımlı bir yapımız var. Dolayısıyla bunun içerisinde neler yapılabilir onu bulmaya çalışırdım ya da bir kapı açılabiliyorsa eli kolu bağlı durumu by-pass edecek, bunu hafifletecek yollara bakardım. Üçüncü olarak ise devletin gelirlerini artıracak yollar arardım. Burada da turizm öne çıkıyor. Turizm ile ilgili çok ciddi bir politika hazırlardım. Çünkü tek gelir kapısının bu olduğunu düşünüyorum. Bunun içine üniversiteler de konulabilir ama onu turizm başlığının dışında tutuyorum. Acilen bir turizm politikası oluşturup, turizmden elde edilecek gelirleri artırmayı denerdim. Sorunuza göre şu anda mecburen KKTC diyorum ancak aklın yolu makul ve mantıklı yaşayabilir bir anlaşmanın her zaman daha iyi bir yol olduğunu gösteriyor. Ancak burada da yaşayabilir, iki tarafın kabul edebileceği, Kıbrıs sorununa yön veren tüm tarafların makul bulabileceği bir çözümü bulmak konusunda halen çok büyük sıkıntılar var. Elimizdeki KKTC’dir ama doğru olan tüm tarafların kabul edebileceği, yaşayabilir bir çözümdür. Bu Federal Kıbrıs olabilir, başka bir model de olabilir. Ancak kesinlikle bir çözümdür. Kıbrıs’ta bir çözüm tüm tarafların yararına olur. Örneğin Avrupa’nın kendi içindeki “Türk sorunu” çözülür. Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki tüm engeller ve bahaneler ortadan kalkar. Bölge sorun yumağı olmaktan uzaklaşır, yerine barış ve işbirliği ortamı gelir. Bu perspektiften bakınca çözüm herkesin çıkarınadır”
Mine Atlı (Avukat):
“Federal Kıbrıs umudu beni bu topraklara bağlayan en büyük etken”
“4 parti, 1 hükümet, 6 ay… Dünya’nın her yerinde koalisyon hükümetlerinin denge ve taviz politikalarını gözlemlemek mümkündür. Dolayısıyla bir koalisyon hükümetinden statükoya dair radikal değişiklik beklemek, normların dışında bir durum beklemek olur. Fakat hükümetten beklentimiz, her partinin seçim öncesi belirttiği ideoloji (aralarında ideoloji belirtmeyenler de olsa) doğrultusunda hareket etmeleridir. Yolsuzlukların üzerine gideceğini belirten hükümetin iktidarında sadece bir tutuklama olmuştur. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin icraata geçmesi için atılması gereken adımlar da hala beklemede.
Kendi adıma, ilk 6 ay hayal kırıklıklarından ibaret. Genel Seçimlerde şu an iktidardaki bir partiden aday olan bir kişi olarak bunu söylemek şahsım için ağır sonuçlar doğursa da, bunu itiraf etmeden bu soruya cevap vermemek mümkün değil. Umutla verilen bir mücadelenin sonunda aslında bu ülkede oynadığımız hükümetçilik oyununun sınırlarını görmek insanda ağır bir çaresizlik duygusu bırakıyor. Eğitim alanında tam gün eğitim girişimleri, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin kapanmasını veya en azından Çanakkale kamplarından bakanlık onayının çekilmesini bekliyordum. Son 6 ayda, daha önce de olduğu gibi, ülkemizin gençleri okudukları kitaplardan, dinledikleri müziklerden tutukluluk aldılar. Polisler daha önce olduğu gibi işkence suçlarından itham edildiler ve Başbakandan gelen açıklama ‘polis bana bağlı’… Hala Afrika Gazetesi’ne saldıran birçok insana dava okunmadı. HP ve DP’den herhangi bir beklentim olmadığı için beni hayal kırıklığına uğratmış değiller. Ancak ‘Gece Kulüpleri Çalıştayı’na verdiğim destek için kendimi hayalperest gibi hissediyorum. Nasıl olur da bir çalıştayda gece kulüplerinde fuhuş ve insan ticareti olduğunu 3 bakan da onaylar ve aylar sonra o gece kulüpleri hala faaliyet gösterir? Gece Kulüpleri çalışanlarına ‘seks kölesi’ olarak hitap eden sağlık bakanı devlet hastanesinde hala bu kadınları hizmete hazır etmek adına zührevi hastalıklar kontrolünden geçiriyorsa ben bu Bakandan ne bekleyebilirim?
Ülkenin neresinden tutsan elinde kalır. O yüzden icraatları 3 ile sınırlamak zor. 1) Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesini teşkilatlandırıp ivedilikle çalışmalarının başlamasını sağlardım, bu çalışmalar içinde elbette bir önceki hükümetin ev içi şiddet çalıştayından ortaya çıkan eylem planının yürürlüğe girmesi söz konusu olurdu. 2) Tam gün eğitim için atılması gereken tüm adımları atardım. İlk etapta öğretmenlerin mesai saatlerini tam güne eğitime uyacak şekilde hemen düzenlerdim. Tam gün eğitime geçene kadar bu ülkedeki her öğretmen saat 8.00’de çocukları karşılamak üzere sınıflarında olacak ve akşamüzeri 4’de mesaisini bitirecek. Böylelikle tam gün için gereken alt yapıya kavuşmamız daha erken olacaktır. 3) Yargıya olan güvenin arttırılması için gerekli tedbirleri alırdım. Tebliğ ve icranın özel sektör işbirliği veya avukatlara verilen yetkilerle farklı bir mekanizmaya oturtulması bu tedbirlerin başında gelenler olurdu.
KKTC mi Federal Kıbrıs mı ? Ülkesini, kültürel değerlerimizi, laiklik ve demokrasi kuramlarını önemseyen herkesin bu soruya cevabı belli olmalı. Gün geçtikçe ülkemiz için özel ve istisnai olan her şeyi yitiriyoruz. Yaşadığımız ekonomik kriz her birimizin hayatındaki istikrarın pamuk ipliğine bağlı olduğunu göstermektedir. Adanın dört bir yanında üretim olan topraklarımızda üreticiler kan ağlamakta. Domatesi bile ithal etmek zorunda kaldığımız bir politika gütmüşüz biz. Tarımdan, üretimden kopartıp suyumuzu bile tasarruf etme zahmetinden bizi ‘kurtaranlar’ın bize parayla sattıkları suyu şükranlarımızla kabul ettik. Çok kültürlü, çok dilli, laik, demokratik, çağdaş, AB müktesebatına uyumlu, Euro para birimi kullanan federal bir AB devleti mi? Yoksa Türkiye’nin kumar, fuhuş ve ‘günah’ batağı mı? Altını çiziyorum, Türkiye’nin arka bahçesi değil, batağı. KKTC’nin gidişatı oğlumu yetiştirmek istediğim bir ülke değil. Federal Kıbrıs umudu beni bu topraklara bağlayan en büyük etken…
Emin Çizenel (Ressam- Sanatçı):
“Kıbrıs Türk toplumunun özgüveni tamamen çökmek üzere”
Her seçim döneminde, bir önceki hayal kırıklıklarının yerine, yeniden umut tazeleme, yeniden birilerine inanmak, artık insanlarımızın en hassas duygularının 'yalama' olmasıyla sonuçlanmaktadır. Artık 'inanmak' başka bir bahara kalamamak üzere tükenmektedir.'4 parti, bir koalisyon, 6 ay' , günden güne tükenen umutlara bir nebze de olsa çare üretecek çözümleri vaat ederken, çoğu sözde kaldığı görülmektedir. Önce Kıbrıs Türk toplumunun 'varlık' meseleleri hoyrat bir biçimde erozyona uğratılırken, özgüveni tamamen çökmek üzere. Yani bu toplumun, kendisini yönetecek, ona sahip çıkacak, onu koruyacak ve yaşatacak yöneticisini seçerken sığınmak istediği güven duygusu tamamen kaybolmak üzere. Sanırım bu en yaşamsal meselemizde hükümet sınıfta kalıyor.
İlk altı ay, bu anlamda mesafe alınamadığının hazin bir fotoğrafını çıkarmaktadır. Dahası; bu konuda en iyimser olanlarımızı bile endişeye düşürmektedir. Tıkanan onca meselenin dağ olmuş sorunlarına mazeret aramak mümkün. Haklı nedenler de olabilir. Ama bu toplumu hayatından bezdiren ve artık bunun hiçbir mazereti olmaması gereken devlet dairelerindeki laçkalık, aşırı saygısızlık, iş yapamama, sorumsuzluk, düzensizlik ve görevini iş edinememe alışkanlıkları bir kültür olurken, senelerdir süregelen bu durumu kimse düzeltemiyor mu? Ve hiç kimse düzeltmeyecek mi Allah aşkına? ' 4 parti, bir koalisyon, 6 ay' da düzeltemiyor maalesef. Ben olsam; öncelikli işim bu olurdu mesela...
Ve tabii ki Akdeniz'in bu en karakteristik adasının eşsiz doğasını ve çok zengin bir biçimde katmanlaşmış tarihi dokusunu koruyarak, özenli bir çevre bilinci ne yazık ki vazgeçilmez yaşamsal öncelikler arasına konulamadı. Tahribat hat safhada… Ben olsam; öncelikli işlerimden biri de bu olurdu mesela...
Ve tabii ki çözümden yana istekli, iki toplumun acılarından ve sevinçlerindeki ortak paydalardan bir barış ortamı yaratırken, Federal Kıbrıs üstünden bir ortak vatan bilincini ve arzusunu güçlü bir biçimde uyandırmak. Medeni bir mesafeden, hem "Kıbrıslı" hem de "Dünyalı" bir insan kimliği ile geleceğimizi tekrar kurgulamak.
Ben olsam; bu hayalin gerçeğe dönüşebilecek en rasyonel koşullarını oluşturmayı, öncelikli hükümet politikası yapardım”
Vargın Varer (Ekonomist):
“Ekonomik yapıyı güçlendirecek reformlar sırasıyla yapılmalı”
Koalisyondan, ekonomik yapımızı güçlendirecek reformların sıra ile yapılmasını öncelikle bekliyorum. Eğitim ve sağlık hizmetleri standartlarını yükseltilmesini, başta elektrik tedariki olmak üzere altyapının güçlendirilmesini bekliyorum. Kıbrıs sorununda daha uyumlu bir politika yürütülmesini bekliyorum.
İyi niyetle çalışan bir koalisyon hükümeti, ancak çok yavaş ilerliyorlar. Bazı konularda daha pragmatik ve hızlı davranmaları gerekiyor. İş başına geldiklerinden beri döviz krizi ve etkileri ile karşı karşıya kaldılar. Bu işlerini biraz zorlaştırıyor. Hızlı hareket etmelerini gerektiren diğer bir husus da baş etmeye çalıştıkları döviz kuru sarsıntısı oldu.
“Siz olsanız ilk 3 icraatınız ne olurdu şeklindeki soruya dışarıdan cevap vermek daha kolay olsa da, Ocak başında iş başına gelen koalisyon hükümeti yerinde olsam önce döviz kuru krizini, bu günlerin geleceğini öngörüp, olağan üstü döviz krizi planı hazırlar, bu günler geldiğinde de uygulamaya koyardım. Önem sırasına göre (kamu, tarım ve yerel yönetimler) reform programını hayata geçirmek için daha aktif davranırdım. Hava ulaşımına derinlik sağlayacak, başka havayollarının uçmasını sağlayacak girişimlere yoğunlaşırdım. Belki ilk 3 öncelik bunlar olurdu, ancak yıllardır yapılmayan o kadar çok konu var ki, farklı bakanlıklar nezdinde birçok konuda yoğun çalışma ve hızlı sonuç alma ihtiyaçlarımız olduğunu biliyoruz. Ancak koalisyon hükümeti iyi niyetine rağmen çok ağır hareket ediyor. Hızlanması gerekiyor.
Öte yandan Kıbrıs Türkü, uluslararası kimlik/tanınmışlık sağlamadan refah düzeyi yüksek bir toplum yaratabilmesi çok kolay değildir. Bu kimliği KKTC olarak sağlayabilirse çok şikayetim olmaz, ancak uluslararası anlamda mümkün olan halen Federal çözüm olarak duruyor. Ayrıca, AB üyeliği de yapısal dönüşüm ve istikrar için önemli bir faktör. Federal çözüm uluslararası anlamda mümkün görünüyor olsa da, görüşmelerde kanımca Rum Kesmi’nin federal çözümden uzak duruşu federal çözümü mümkün kılmıyor. Bu çıkmazdan nasıl kurtulacağımızı bilemiyorum, bu dönemde uluslararası camia da çözüme ilgisiz gibi dururken, mevcut durumu değiştirmek sadece Kıbrıs Türkü’nün çabaları ile olacak bir husus değil maalesef.”
Dilek İyihasırcı (Milli Sporcu):
“Futbola harcanan bütçeyi azaltıp bireysel sporlara aktarırdım”
“Koalisyondan beklentim, ülkemizde halkı olumsuz etkileyebilecek durumlara karşı uygulanacak önlemlerin sadece sözde kalmaması ve hızlı çözüm üretebilecek bir yapıda olmasıdır.
Bana göre 4 partili koalisyon, genel seçimlerden sonra hükümetin kurulmasının gecikmesi arkasına yerel seçimlerin gelmesinden dolayı halkın beklentilerini karşılayamamıştır.
Eğer ben olsaydım yapacağı ilk 3 icraat şöyle olurdu: Spor komplekslerinin sayısını artırıp dünya standartlarına uygun bu bir hale getirerek geleceğimiz olan çocuklarımıza ve gençlerimize sunmak. Milli sporcuları devletin kendi bünyesine alarak onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamasını sağlardım. Spor ambargosunu bireysel sporlarla delebileceğimiz için futbola harcanan bütçeyi azaltıp bireysel sporlara aktarırdım.
İster KKTC isterse Federal Kıbrıs olsun adı önemli değil, gelinen bu süreçte beni sadece umutsuzlaştırdılar...”
Salih Egemen (Araştırmacı):
“Ekonomide yapısal reformlar hiç gecikmeden başlatılmalı”
Hükümetten koalisyonun kuruluş misyonuna uygun olarak, adil-dürüst yönetimin önündeki engellerin kaldırılmasını, temiz siyaset doğrultusunda sonuç alıcı icraat yapılmasını bekliyorum.
Koalisyon hükümetinin ilk 6 ayı kötü değildi ama temiz siyaset vaadinin henüz ete kemiğe bürünmediği de bir gerçektir. Olması gereken ilk üç icraat şu olmalı:
1. Temiz siyasetin önünü açmak, seçimden önceki temel vaadi gerçekleştirmek için gündemde olan tüm dosyalar yargıya havale edilmeli.
2. Ekonomide yapısal reformlar hiç gecikmeden başlatılmalı.
Kamuya dayalı patronaj sistemi tarihin çöplüğüne havale edilmeli. Üleşen değil üreten ve hakça bölüşen bir ekonomik yapı inşa edilmeli.
3. Başlayıp yıllardır sürüncemede olan bütün alt yapı projeleri, başta karayolları olmak üzere bitirilmeli, etkin bir kamu yönetimi kurulup hizmete dayalı bir siyaset örneği sergilenmelidir.
Kıbrıs Türk halkının siyasal eşitliğini, özgürlüğünü ve güvenliğini sağlayan bir Federal Kıbrıs elbette ki yıllardır beklenen ve arzulanan çözüm modelidir. Ama komşularımızın bunu şu anki iç ve dış dinamikler çerçevesinde kabule yanaşmadıkları da bir sır değil. O yüzden o gün gelene kadar ekonomisi ve demokrasisiyle güçlü bir KKTC inşa edilmelidir.
Mehmet Sebep (İş insanı):
“Kamunun çok daha disiplinli ve çalışkan olması lazım”
Koalisyon hükümetinden daha çalışkan olmalarını bekliyorum. İlk 6 ay beklentinin altında bir performans sergilediler. Umarım bundan sonra daha iyi olur. Ben olsam ilk 3 icraatım; 1. Çevre konusunda yasalar çıkarırdım. Cezaları gerçek anlamda caydırıcı hale getirirdim. 2. Trafik konusunda aynı şekilde çok daha caydırıcı önlemler alırdım. Rum tarafında bile şu anda cezalar 3-4 kat arttı! Bunu örnek alırdım. 3. Çok daha yaratıcı bir şekilde, hayatın her alanında vatandaşın hayatını kolaylaştıran uygulamalar getirirdim. Kamunun çok daha disiplinli ve çalışkan olması lazım...