1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. İyiliğin kazanması için
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

İyiliğin kazanması için

A+A-

Yazdıktan sonra pişman olduğum çok mektup oldu. Bazen son anda göndermekten vaz geçtim. Bazen de gözümü karartıp gönderdim ve anında derin bir pişmanlık yaşadım. Kimi zaman çok emindim yazdıklarımdan ama pişmanlık yıllar sonra geldi. Mektubu yazarken kendimi iyileştirdim, yönümü bulabildim kimi kez. Aslında en çok da kendime yazmışım; bunu anladım. Keşke hiç göndermeseymişim bazılarını. Öfkeyle sarf edilen bazı sözler bile daha iyileştirilebilir durumda mektuplardan. Söz uçar yazı kalır ya. Mektup ne kadar da geçmişe ait bir haberleşme gibi duruyor şimdilerde. Kısa mesajlaşmalar emoljilerle hallediliyor artık meseleler. Mektuplar nasıl da önemliydi oysa. İnsan kalbini, içinin titreşimini koyabiliyordu onlara. Bir yalnızlık anını başkası ile buluşturabiliyordu mektup sayesinde.

Bazen senin dilini anlamayan birine yazılır mektuplar. Nasıl da acıdır kalpsiz birine kalbin diliyle seslenmeye çalışmak. Meselesi farklı olanın önüne kendi masumiyetini cömertçe sermek.

Mektuplar geçmişin, belli bir dönemin ruh halinin tanıkları diğer yandan da. Geçmişte Lefkoşa postanesinde bir posta kutum vardı. Oraya yaklaşınca kalbim çarpardı. Hala o heyecan gelip buluyor beni postaneden geçerken.

Eski mektupları okumak içimi acıtıyor diğer yandan da. Arşiv düzenlemeye kalkıyorum bazen ve mektup okumaktan ilerleyemiyorum. Amaç arşiv düzenlemekten çıkıyor bir süre sonra, kederli bir iç yalnızlığına geçmiş oluyorum.

Nostaljik, romantik bir yanı var elbet postayla gelen mektupların. Hiç mektup yazmamış, postaya vermemiş, postacıyı heyecanla beklememiş kuşaklar var artık.

Diline nasıl da özenilirdi mektupların. El yazısı nasıl da önemliydi. Bütün bunlar tarih olmaya doğru gidiyor. Üniversite’de benim için popüler kültür olan bazı şeylerin öğrencilerce bilinmemesine hayret ederken nasıl da aptalca bir şey yaptığımın ayırdına varmıştım birden. Benim için popüler kültür olan onlar için tarihi bilgi bile değil.

Şair, yazar mektupları hala okunuyor. Çok severim bu tip kitapları. Türkiye Hapishanelerinde Edebiyat diye bir ders veriyordum ve hazırlanırken epey hapishane mektubu okumuştum. Hapiste olanlar için nasıl da önemli mektup.

Aslında şiirler de boşluğa yazılan mektuplar bir anlamda. Kim bilir kimlere ulaşabileceğini bilemediğin mektuplar. O yüzden de en çok şairlere yaraşır mektuplar. En güzel mektupları şairler yazmıştır diye düşünüyorum.

Bu yazıyı bitirdikten sonra 8 Mart vesilesiyle adanın iki tarafından iki yazarlar birliği olarak düzenlediğimiz SEVGİLİ KIZKARDEŞİM etkinliğine gideceğim. Şair kadınlar birbirlerine yazıkları mektupları okuyacaklar etkinlikte. Organizasyonu telaşı ve yoğunluğu içinde oturdum bu yazıyı yazmaya.

Ben mektubumu şair Eli Peonidu’ya yazdım yıllar önce çok büyük zorluklar içinde yazışmalarımızı anımsayarak. Dünyanın en uzun elli metresini aşıp birbirimizle temas kuramamamız bir yana mektup dahi gönderemiyorduk. Postalaması için ya yurt dışına giden birine veriliyordu ya da önce yurt dışındaki bir arkadaşa postalanıyordu mektuplar.

Ülkemiz konusunda çok karamsarız ama o çok berbat, sıfır iletişim politikası uygulanan günlerde değiliz en azından.

Onca acıya, vahşete, nefret dolu bir geçmişe rağmen güzel hikayelerle dolu Kıbrıs. İyiliğin tarafında duranlar hep kaybediyor gibi görülse de bazen galiptir bu yolda mağlup diyebiliriz.

Mektup projesi aklıma geldiği zaman bu kadar heyecanla karşılanacağını düşünmemiştim. Son günlerde ülkenin iki yarısındaki şair kadınlar birbirlerine mektup yazmakla meşgul. Bunların bir kitapta toplanması harika olacak. Ben posta kutuma yaklaştığımda duyduğum heyecanla gideceğim birkaç saat sonraki etkinliğe.

İyiliğin kazanması için yapacağımız küçücük şeyler bile öylesine değerli ki. Kırık kalpleri iyileştirecek sevgi sözlerine ötekilerin yaralı belleklerimizi sarıp sarmalamasına ihtiyacımız var.

Yakıp yıkmanın, kötülük yapmanın ne kadar kolay olduğundan söz edilir ya aslında iyilik de hiç zor değil. Sevgi dolu bir gülümseme ile bazı dağlar kolayca aşılabilir. Yapabileceğimiz öyle çok şey var ki. Bunca karanlıkta yakılan bir mum bile sonsuz değerde.

Bu yazı toplam 1624 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar