İyilik cesareti
Pek çok şey hem çok yakın hem de çok uzak. Dilersek çok keyifli kılabiliriz bugünü. Neşeye tutunabiliriz örneğin. Arkadaşlarla buluşup güzel şeylerden söz edip şarkılar söyleyerek eğlenebiliriz. Yaşama sevinci parmaklarımızın ucunda. Dertler var ya, bir kenarda duruversinler, sonra ilgileniriz onlarla. Fazla bir şeye ihtiyacımız yok mutluluk anları için. Herkes ortaya koyar neyi varsa ve paylaşırız. Bu neşeli anların dikenleri de olur elbet ama güle yoğunlaşırız biz yine de. Geriye yalnızca bu güzel anlar kalıyor nasılsa. Anı biriktiriciyiz her birimiz. Para ve güç biriktirenlerden iyi bizim işimiz.
Gözünü açar açmaz cep telefonlarıyla kısa videolara dalanlar var ya (itiraf etmek gerekirse ben de ara ara yapıyorum bunu) sabahın köründe içkiyle kendini uyuşturmaya çalışan alkoliklerden pek de farkı yok onların. Bir kaçış stratejisinden başka bir şey değil bu.
Evet berbat durumda dünya. Belki de hiç olmadığı kadar berbat. Karamsarlık ve hüznün ne bize ne de dünyaya faydası var ama.
Yalnızlığımız daha güvenli duruyor şu anda. Birileri canımızı sıkabilir, kalbimizi kırabilir, bir görüntü içimizi burkabilir elbet ama başka sürprizleri de var hayatın. Nice mücevher gizli onca çöp arasında. İçimizde pek çok durumu iyileştirebilecek bir güç var. Bir araya gelsek, elimizi bir uzatsak bir mucizeye doğru yürürüz belki. Denedik olmadı diyebilirsiniz. Denemiş olmak bile bir artı değil mi? “Kuş ölümlüdür/ sen uçuşu hatırla” demişti Firuz. Kavafis, İthake’ye varılmasa da yolun getirdiği haz ve öğretiden söz etmişti.
Uçmaktan korkuyoruz çünkü uçuştan çok düşüşe takılıyor aklımız. Yola çıkmaktan korkuyoruz çünkü imkânsız gibi duruyor menzil. Zaten denemişiz ve ağzımızın payını almışız önceleri. Biriktirdiğimiz onca deneyim ve anı önemsiz mi yani? Kırık aşklarımız varsa aşk ülkesine ayak bastığımız için varlar. Yenilgilerimiz ise zafer yolunda çıkmış karşımıza.
Hiç denememiş olmak hükmen mağlup olmak değil midir? Bu kolektif karamsarlığı kırmaktan başka çaremiz var mı? Deneyeceğiz ve yeniden yenileceğiz belki. Zaten kırık kalplerimiz bir kez daha kırılsa ne kaybederiz?
Atla, deve gibi görünen pek çok şeyin çözümü öylesine kolaydır ki. Gözümüzde büyüttüğümüz sayısız zorluk var. Ufak bir girişim yeter kimi zaman bir sorunu alt etmek için. Taşınmaz sanılanın altına bir tekerlek koyarsın ve mesele hallolur. Küçük bir fırça darbesi ile gözü rahatsız eden kaybolur. Minik bir dokunuş yeter kimi zaman.
Her gün ekranlarda kötülüğün kendine nasıl da pervasızca alan açtığını gözlemliyorsunuz ve moraliniz mi bozuluyor? Haklısınız ama seyirciden fazlasısınız unutmayın bunu. Bir perdeyi açsanız ışık dolacak içeriye, ağlayan bir çocuğa şefkatle sarılsanız susacak, ölmekte olan bir canlı sizin vereceğiniz bir tas suya muhtaç belki de.
Kötülüğün yöntemleri karşısında belki de çok naif kalıyor söylediklerim ama masumiyet bu naiflikte gizli değil mi? Düşüşlerin de bir onuru var unutmayalım bunu. Hem daha yükseklere uçacağız belki, kim bilir?
Çok zor çok kötü zamanlardı ve biz iyiliğe tutunduk. Cesaretle karşı durduk zalimlere diye anlatacağız belki bir gün. Yenik düşenler, zalimler tarafından cezbedilenler ve onlara katılanlar da oldu ama biz onlardan değildik. Zafere ulaşmasak da zaferin değerlerine tutunduk. Kötülükte gedikler açtık ve yayılmasını engelledik. Düştük ama öyle güzel uçtuk ki diyebileceğiz.
Her şey satılıktı ama biz pazara çıkarmadık kendimizi. Dünya hazlarından payımızı almak için bir hamle yeterdi ama biz kirlenmeye rıza göstermedik. Çirkinleşmemiz an meselesiydi ama güzel kaldık. Birilerinin üstüne bassak tepelerdeydik ama biz onlara elimizi uzattık ve yerden kaldırdık onları. Rahata erişmemiz an meselesiydi ama biz onurumuzu çiğnetmedik diyeceğiz.
Hayatın bizim gibilere vereceği bir ödül vardır elbet. Var kıldığımız bu güzel insan en büyük ödüldür zaten. Düşmüş olabiliriz ama uçmaya cesaret edip uçtuk biz. Güzel bir hikayemiz oldu bu dünyada. Zaaflarıyla, hatalarıyla güzel bir hikâye. Kirli zamanların temizi, çirkinliklerin güzelleriydik. İnsandık en önemlisi. Gerçek biriydik. Yanlışlar yapabilen, gaflete düşebilen, zaman zaman kandırılan ama doğruyu ve güzeli aramaktan vaz geçmeyen. Ne mutlu bize.