40 YILLIK TECRÜBE...!
Cumhurbaşkanı adaylarından Sn. Dr. Derviş Eroğlu;
Her gittiği yerde ve katıldığı toplantılarda,
40 yıldır siyasette bulunduğunu,
25 yılı aşkın bir süre Başbakanlık ve Eğitim Bakanlığı, 5 yıl da Cumhurbaşkanlığı deneyimi olduğunu söyleyip,
"Tecrübeli" bir siyasetçi olduğunu ima ediyor!..

Elbette ki tecrübeli bir siyasetcidir...

HANGİ SİYASİ SONUCU ÜRETTİ?
Ancak, 40 yıllık siyasi hayatı boyunca,
hangi siyasi sonucu üretti ya da hangi siyasi sonucun elde edilmesinin dayandığı temeli oldu?
Bu soruya cevap olarak Sn Eroğlu'nun söylediği şudur:
"Denktaş-Makarios (1977) ve Denktaş-Kiprianu (1979) arasında Doruk Anlaşmaları imzalanırken ben de hükümetteydim"...

Peki, kendisi de hükümetteyken gerçekleşen
Denktaş-Makarios (1977) ve Denktaş-Kiprianu (1979) arasında imzalanan Doruk Anlaşmaları'nı, kendisi başbakan ve UBP başkanı olduğu 25 yılı aşkın sürede UBP siyasetinin bir unsuru yaptı mı?
Hayır; hiçbir zaman yapmadı...

FEDERASYONA İNANIYORSA, ANNAN PLÂNINA NİYE HAYIR DEDİ?
FEDERASYONA İNANMIYORSA, 11 ŞUBAT ORTAK METNİNE NİYE İMZA ATTI?
Bugün Rum Lider Sn. Anastasiadis ile 11 Şubat 2014'te imzaladıkları ortak metin Kıbrıs'ta nasıl bir çözüm öngörüyor?
İki toplumlu, iki bölgeli, iki kurucu federe devletli bir federal devlet; bir federasyon...
Peki, 40 yıldır Sn. Eroğlu bunu mu savunuyor?
Eğer öyleyse ve bu çözüm şeklini savunuyorsa, niçin federal çözümü içeren Annan Plânı’na karşı çıkmış ve 2004'te yapılan referandumda UBP ile birlikte bu çözüme "hayır" demişti?

Sn. Eroğlu'na sormak gerekir, dün “hayır” dediği Annan Plânı ve bu plândaki çözüm şekli ile bugün müzakere ettiği ve imzaladığı ortak metin arasındaki fark nedir?

BİR LİDER ZORLA İMZA ATAR MI?
Bu soruyu ise Sn. Eroğlu,
Altına imza attığı metne "yüzde yüz bayılmadığını" cevabını vererek yanıtlıyor ve
"Ortak Açıklama Metninde bazı soyut şeyler vardır. Biz bunları somut hale getirmek için müzakere edeceğiz... " diyor!
Neyi/neleri soyut durumdan somut hale getirecektir ki Sayın Eroğlu?
Bunu halkımız biliyor mu?
Peki sayın Eroğlu neden Annan Plânı'nda ya da, 25 yılı aşkın hükümet dönemlerinde değil de,
şimdi mutabakat metnine sözde sahip çıktığını söylüyor?
Sahip çıktığı metne neden bayılmadığını ve hatta zorla imza attığını söylüyor?
Eğer sahip çıkıyorsa neden şimdi sahip çıkıyor?
Eğer gerçekten attığı imzaya ve imza attığı metindeki çözüm şekline sahip çıkıyorsa, Kısacası dünün "hayır"cı ve redci siyasetinin bugün nasıl "evet"çi bir siyasi tavra dönüştüğünü halka izah etsin...

Edebilirse !