1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. İZMİR VE KİTAP
Tamer Öncül

Tamer Öncül

İZMİR VE KİTAP

A+A-

Geçen hafta, Tüyap tarafından düzenlenen 21. İzmir Kitap Fuarı’ndaydık . 400 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı; 150 etkinliğin gerçekleştirildiği fuarı bu yıl 400 bine yakın okurun ziyaret ettiği açıklandı...
Bu yıl son defa uluslararası fuar alanı da olan Kültür Park’ta yer alan İzmir Kitap Fuarı, önümüzdeki yıldan itibaren Gaziemir’de çevreyolu üzerinde yer alan yeni fuar alanında gerçekleştirilecek. Ulaşım açısından hayli sıkıntılı bir yerde olan yeni fuar alanı, okurlar kadar yayınevleri ve yazarlar için de büyük sorun…
TÜYAP kendi yetkililerinin (yayınevi yetkilileriyle) son gün yaptığı anketi iyi incelerse; yeni fuar alanına birçok yayınevinin katılmayacağını görüp; bu kararını yeniden gözden geçirir umarım… Yoksa ciddi bir katılım sorunu yaşanacak…
“Kitap Fuarı İstanbul’da da kentin epey uzağında, ama insanlar yine de gidiyor” gerekçesi tam bir aldatmaca… Asıl amaç, İzmir’in göbeğinde yeşil bir vaha görevi gören “Kültür Park”ın rant amacıyla betonlaştırılması…
İzmir Kitap fuarı’nın sürekli katılımcılarından bir dosta soruyorum katılım durumunu… “Tüm o terör korkusuna karşın 21 yılın en yoğun katılımı bu yıl. Sanırım İzmirliler bir anlamda ‘Kültür Park’ bizim; ona sahip çıkıyoruz demek istiyorlar bu katılımla.” yorumunu yapıyor…
“Kalabalık yerlerden uzak durma eğilimi yeni yeni aşılıyor; doğrusu bu kadar yoğunluk beklemiyordum” diyor, bizim standın (Nezih-Er yayınları) temel taşlarından Mehmet Ömer. Katılımcı yazarların çoğu, katılım konusunda benzer düşüncede; ama özellikle şiir ağırlıklı kitabevleri satışlardan ve ilgisizlikten şikayetçi.
Onca kalabalığa karşın kitap satışlarının oldukça düşük olması; panellere katılımın, beklenenin oldukça altında olması ise bir başka sorun…
En çok ilgiyi çocuk kitapları ve medyatik kitaplar görüyor… Gençler “moda” peşinde… Bir çok gencin elinde gördüğüm “Psikopat” isimli kitap (zengin kızla bir Psikopat gencin imkansız aşk hikayesi. YouTube’da reklam klibi bile var! Yeni moda Wattpad dizisi.) hangi duyguların ürünü, merak ediyorum doğrusu. Klibi izlerseniz, Türkiye’deki dizilerden fırlamış (aşk, nefret, entrika, şiddet vb. bir senaryo kopyası olduğunu anlamak kolay.
Fuar’daki ilk günümde(21 Nisan), bizim yayınevinin düzenlediği “Şiirin Halleri” başlıklı söyleşide de durum farklı değildi… Türkiye’nin en ciddi eleştirmeni Sabit Kemal Bayıldıran’ın (Halim Yazıcı’nı güzel sunumuyla) yaptığı söyleşi’de, O’nun yakın dostları (20 kişi) ve yayınevi yazarlarının(10-15 kişi) dışındaki katılımcıların sayısı 10’u geçmiyordu neredeyse… Oysa o söyleşisinde, Türk şiirinin gizli kalmış tarihini özetliyordu Bayıldıran, kendine özgü söylemiyle… Kurtuluş savaşının ardından (onca yokluğa karşın) “ulusal edebiyat yaratma adına” altın karşılığı (üstelik kötü) ürünler yazan şairler mi istersin; yalakalıkta geri kalmamak için Ankara yollarını aşındıranlar mı istersin; neler neler… “Ece Ayhan’ın “şiirimiz karadır abiler” dizesinin tam olarak henüz aşılamadığını; yalakalığın, çıkar ilişkilerinin gerçek eleştiriyi gölgelediğini, örnekleriyle anlattığı söyleşisinde, iktidar odaklarına da bol bol “sövgülerini” göndermekten geri durmadı Bayıldıran…    

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerinde, Uluslararası Standart Kitap Numarası (ISBN) istatistiklerine göre 2015 yılında Türkiye’de 49 bin 148 kitap yayımlandı.
Yayınlar konularına göre incelendiğinde; 2015 yılında yayımlanan materyallerin yüzde 27,6’sı eğitim, yüzde 20,1’i yetişkin kurgu edebiyat, yüzde 19,7’si yetişkin kültür, yüzde 14,6’sı çocuk ve ilk gençlik, yüzde 12,1’i akademik, yüzde 6’sı ise inanç konulu olarak yayımlandı. Yayımlanan materyallerin yüzde 89,8’inin yayın dili Türkçe, yüzde 5,3’ünün İngilizce, yüzde 5’inin ise diğer diller olarak gerçekleşti.
İzmir’de (İstanbul Kitap Fuarı ile kıyaslandığında) dini yayın standından çok “ulusalcı” yayınevleri dikkat çekiyor… Bizim standın karşısında (bir Kale gibi tasarlanmış) standın üstünde kocaman harflerle yazılmış “Mustafa Kemal’ın Askerleriyiz” ibaresi, bu ruh halini anlatmak için en güzel örnek.
Şiire ilgi az olsa da, kalabalığın çoğu “kuru” olsa da, kitaplarla dolu koridorlarda gezmek; yazar dostlarla karşılaşmak; bir okurunuzla uzun sohbetlere dalmak yazma isteğiniz kamçılıyor.
Daha önce de yazdığım gibi, “sudan gerekçelerle” bizim kültür dairesi İzmir Kitap Fuarı’na gitmekten vazgeçmişti… Kıbrıs’tan topu topu üç şair (Emel Kaya, Ruhsan İskifoğlu ve ben) kendi olanaklarıyla katıldı fuara; kendi yayınevlerinin etkinliklerinde yer aldılar… Dönüşte,  uçağa doluşan onlarca çocuğun, bir belediyemizin organizasyonuyla 23 Nisan şenliklerine katıldığını görünce kendi kendime sormadan edemedim: Zorda olan belediyeler kalabalık kafilelerle İzmir’e gidebiliyor da; koca(!) devlet iki-üç yazarını bir kitap fuarına neden gönderemiyor? Cevabı belli bu soruyu aklımdan geçirdiğim için, dönüp gülüyorum kendime.


Emel Kaya, Mine Ömer, Mehmet Ömer ve Türkan Yeşilyurt’la NezihER Yayınları standında…

Kitap fuarlarında, yalnızca kitaplarla buluşmuyor insan. Şair, yazar dostların dışında yeni dostluklar da kuruluyor; ya da çook eski bir arkadaşla buluşmanın keyfini yaşıyorsunuz… Bu kez de öyle oldu; uzun yıllardır, İzmir’de yaşayan lise’den sınıf arkadaşım Gülderen (Bedeloğlu) ve fotoğraf sanatçısı eşi Bülent Bedeloğlu ziyaretimize geldi… O koşuşturmacanın içinde, uzun boylu konuşma fırsatı bulamasak da, 38 yıl sonra buluşmanın sevinci vardı yüreklerimizde…  Şimdi düşünüyorum da, o heyecanla, birlikte bir fotoğraf çektirmeyi bile akıl edememişiz… Kızları Gözde (Bedeloğlu), Bir Gün gazetesinde köşe yazarı (facebook’ta bir çok yazısını paylaştım). O da İstanbul’da yaşıyor. Hiç görüşmedik ama yazılarından çok iyi tanıyorum onu…
Fuarın “misafiri” (benim gibi) yazarlar için, keyifli bir serüven olsa da; “ev sahibi” konumundaki yayınevi sahipleri için korkunç derecede yıpratıcı (yukarıdaki fotoğrafta Mine Ömeri’in yüz ifadesinden kolayca anlayabilirsiniz). Dokuz gün boyunca(genellikle ayakta) standa olmak; bürokratik işlemler ve anlayışsız insanlarla uğraşmak kolayca çekilebilecek bir yük değil… Fuarın son günü, hasta olmasına karşın “görevinin” (eşi Mehmet ve kızı Perihan’la) başından bir an olsun ayrılmayan Mine gibi yayıncı/yazar arkadaşlara çok şey borçlu okurlar… Fuarlar en çok da onların özverisi ve yoğun emeğiyle güzelleşiyor… Tümüne teşekkürler…

Bu yazı toplam 2504 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar