1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Jeremy Corbyn…
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Jeremy Corbyn…

A+A-

İngiltere’de gerçekleşen erken genel seçimlerde iktidardaki Muhafazakar Parti’nin birinci gelmesine rağmen oy kaybetmesi, buna karşın “sosyalist” Jeremy Corbyn Başkanlığındaki İngiliz İşçi partisinin oylarını artırması üzerinde durulması gereken bir konudur.

İngiliz İşçi Partisi Başkanı Corbyn’e yönelik bugüne kadar özellikle kendi partisi içerisinden çok ağır eleştiriler yapıldığını, hatta eski liderlerden Tony Blair’in partinin başına geçmesi yönünde cesaretlendirildiğini biliyoruz. 

Blair’in sol siyasi tarihe “kara bir leke” olarak geçen “orta yol”, “üçüncü yol” programlarından sonra gerek Brown gerekse Miliband kardeşlerin beklentiyi tam olarak karşılayamadığı, İngiliz İşçi Partisini alternatif siyasetin merkezi haline getiremediği de yaygın kabul gören bir konu. Ed Miliband ile yeniden ayağa kalkma ve kendi geleneksel temelleri üzerinden partiyi öne çıkarma konusundaki çabanın başarısızlığının ardından, Parti tabanından gelen, bir yanıyla aktivist bir diğer yanı ile milletvekili sıfatlarını özellikle insan hakları konusunda oldukça etkin kullanan Corbyn, aslında “parlak” Miliband kardeşlerin ardından sol geleneksel değerler ile yaşayan, bunu yaşamında içselleştirip, uygulayan bir kişi olarak öne çıktı.

Neo-liberalizmin kalesi olan hatta Thatcher dönemi ile örnek ülke haline dönüşen İngiltere, özelleştirmelerin, esnek çalışmanın, kemer sıkma politikalarının v.d merkezi olarak kabul gördü. Ancak bu kabul, yaygın halk kesimlerinin daha kaliteli, istikrarlı ve ucuz hizmet almasını getirmediği gibi, ekonomik belirsizlik ve işsizlik gençler için başlıca sorun haline geldi. 

Corbyn’in başarısı aslında Neo-liberalizmi iyice tahlil edebilmesinde ve kendi ülke insanın ihtiyaçlarını doğru okumasında yatıyor. Hatta bunun da ötesinde “küresel sorumluluk” üzerine bireyin ve toplumların sahip olması gereken ahlaki duruşu öne çıkarması oldukça anlamlı ve değerlidir. Son dört seçimde 18-24 arası genç kesimin katılım oranı yüzde 40 dolayında iken, dün yapılan seçimlerde neredeyse bu oran iki katına çıkarak yüzde 72’ye yükseldi. Bu artışın büyük bir kısmını da İşçi Partisi aldı.

Oldukça güçlü ve radikal bir seçim manifestosu (http://www.labour.org.uk/index.php/manifesto2017) üzerinden oldukça anlaşılır, basit ve temel noktaları öne çıkaran bir kampanya yapıldı. Sosyal medya, güçlü/radikal bir seçim manifesto üzerinden çok etkili kullanıldı. Yalın ve anlaşılır mesajlar verildi. Manifestolarında, kamu yararını tamamen ön planda tutarak, çoğunluğun hak ve çıkarlarını siyasi merkezine aldılar. Adil vergi sistemi ile birlikte, eğitim, sağlık ve ulaşım alanlarında kamu yararını yani aslında toplumun büyük çoğunluğunun haklarını savunarak, tam da Neo-liberal sisteme karşı panzehir olacak siyasi çıkış yaptılar.

 

Koalisyon hükümeti kurmayı reddeden ve seçim bildirgesi odaklı bir kampanya yürüten İngiliz İşçi Partisi’nin hedefleri özetle şunlardı:

  • Kemer sıkma politikalarını sonlandırılacak ve kamu hizmetlerine büyük yatırımlar yapılacak
  • AB'den ayrılırken (Brexit) ekonomi ve yaşam standartlarını önceleyen bir anlaşma imzalayıp, AB'deki İngiliz ve İngiltere'deki AB vatandaşlarının hakları güvence altına alınacak,
  • Demiryolları, posta, su ve elektrik sektörlerinde kamulaştırmalar yapılacak,
  • 2020'ye dek asgari ücret saatte 10 sterline çıkarılacak,
  • Kurumlar vergisi 2021'e kadar yüzde 26'ya çıkarılacak,
  • Yıllık 80 bin sterlin (360 bin TL) üzerinde gelire sahip olanlara yönelik vergiler artırılacak,
  • 250 milyar sterlinlik canlandırma paketiyle İngiliz ekonomisine yatırım yapılacak,
  • 2020'ye kadar ulaşım sistemine 40 milyar sterlin yatırım yapılacak,
  • Üniversite harçları kaldırılacak,
  • İlkokul sınıflarını 30 öğrenciyle sınırlayıp öğrencilere ücretsiz yemek verilecek,
  • Sağlıkta bugüne kadarki özelleştirmeler geri alınacak,
  • Yılda 100 bin konut inşa edilip, evsizler için 4 bin ek konut ayarlanacak,
  • Seçme yaşını 16'ya indirilecek,
  • Finans sistemi tamamıyla değiştirilip, Alman ve İskandinav ülkelerindeki sistem uygulanacak, ulusal yatırım bankası şemsiyesinde bölgesel yatırım bankacılık ağı oluşturulacak, 
  • Kooperatifçilik yaygınlaştırılacak, sayı olarak iki katına çıkartılacak. 
  • Bizdeki Dome Hotel örneğinde olduğu gibi, çalışanların çalıştıkları iş yerine sahip olması sağlanacak,
  • Hane başı enerji faturası yıllık 1000 sterlini geçmeyecek,
  • Ve özelleştirme sadece sağlıkta değil hemen her yerde kalkacak…

Ne dünyanın başındaki büyük bela popülist Trump’ın ve otokratların, ne  de içeriksizliği ile sistemi yeniden üretmekten başka bir işe yaramayacak olan diğer popülist Macron gibilerinin gözleri kamaştırdığı günlerin insanlığa bir katkısı olacaktır.

Sol yine kendi değerleri ile alternatif radikal siyasetini yaratarak öne çıkacaktır. 

Bu yazı toplam 2930 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar