K.T Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer: “Şans eseri gidiyoruz”
“Mesela bizim bir projemiz var. Doğru yanlış tartışılır. Çekim merkezleri oluşturarak belli bir miktar yabancının planlı bir şekilde, ülkeye gelmesini, emekliliğini burada geçirmesini hedefleyen bir proje.”
Fayka Arseven KİŞİ
Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, “şimdi bu plansızlık içerisinde inşaat nasıl gider, nereye gider sorarsanız, vallahi cevaplamakta zorlanırım. Çünkü şans eseri gideriz. Sağlıklı bir şekilde bir yere gittiğimiz yok” dedi.
Gürcafer, özellikle yerliye yönelik yapılan inşaatlarda ciddi bir stok fazlası olduğunu ifade ederek, devletin bir an önce ciddi bir planlama yapması gerektiğini vurguladı.
Bu arada tüketiciyi koruyan Garanti Sigorta Fonu’nu Ocak-Şubat ayında hayata geçireceklerini ifade eden Gürcafer, “bizim üyelerimizden konut alan insanlara güvence vereceğiz” vurgusunda bulundu.
Gürcafer, “Belli bir miktar yabancının planlı bir şekilde, ülkeye gelmesini, emekliliğini burada geçirmesini hedeflemeliyiz” diyerek, bunun ülke ekonomisine çok büyük katkısı olacağını ifade etti.
Bu hafta inşaat sektörünü, ülke ekonomisine yansımasını K.T Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer ile konuştuk.
“Yerliye dönük yapanlar büyük sıkıntı içerisindedir. Ciddi bir stok fazlası var. Döviz yükseldi ve insanlar alamaz hale geldi.”
- YENİDÜZEN: İnişli çıkışlı olan inşaat dünyasında durum ne? Ekonomik krizin etkileri atlatılabildi mi?
- Cafer GÜRCAFER: Memleketin genel gidişatından o da nasibini alır. Zaman zaman olumlu, zaman zaman olumsuzdur. Biz de üç farklı bacak var. Bunlardan biri; iç piyasaya dönük iş yapan, 2’ncisi devlet ihalelerine iş yapan, 3’ncüsü de yabancı pazara dönük iş yapan müteahhitlerdir. İki bacak kırık… Yani yerliye dönük yapanlar büyük sıkıntı içerisindedir. Ciddi bir stok fazlası var. Döviz yükseldi ve insanlar ev alamaz hale geldi. 55 bin sterline bir daireyi daha önce alabiliyorken, annesi babası biraz yardım ederdi, evliyse birinin maaşı taksite giderdi, başını sokacak bir evi olurdu. Şimdi ama alamıyor. Çünkü insanların alım gücü düştü. Maliyetleri, insanların alım gücüne doğru çekemezsin. Çünkü seramik yine seramik, boya yine boyadır, alüminyum yine alüminyumdur, arazi maliyeti de yine arazi maliyetidir. Dolayısıyla bu rakamlar daha aşağı gitmez. Bunun için özel bir politika yapmak lazım. Devlet belli yerlere dokunarak, bu maliyetleri aşağı çekebilir. Ama ben öyle bir ışık görmüyorum.
- YENİDÜZEN: Yani ev fiyatları şişirildi söylemleri doğu değil?
- Cafer GÜRCAFER: Lefkoşa’da daireler aynıdır. Arazi maliyetlerinin etkisi yüksektir. Mesela Lefkoşa’da bir arsa 200 bin sterlin ise siz onun içerisine 8 daire yapabiliyorsanız, demek ki 25 bin sterlin yalnızca arazi maliyeti var. 300 sterlin de metrekarede inşaat maliyeti var.
Otomatik bir dairenin maliyeti 55 bin sterlindir. Bunun vergisi, harcı, bankası, faizi yok.
Yabancıların aldığı bölgeler vardır. Örneğin; Esentepe veya Long Beach bölgesi. Buralarda hareket devam eder, alımlar da devam eder. O taraf hareketli ve ülke ekonomisini sırtlamış, götüren kesimdir. Ama devlet müteahhitliği ya da yerliye yapanların hepsi çok büyük sıkıntılar içerisindedir. Bunu iyileştirmeye dönük de bir devlet politikası yoktur.
“Şimdi bu plansızlık içerisinde inşaat nasıl gider, nereye gider sorarsanız, vallahi cevaplamakta zorlanırım. Çünkü şans eseri gidiyoruz. Sağlıklı bir şekilde bir yere gittiğimiz yok.”
“Ülke batıyor, sosyo-ekonomik planımız yok”
- YENİDÜZEN: Batan, tökezleyen müteahhitler çoğunlukta mı?
Cafer GÜRCAFER: Ülke batmayla karşı karşıyadır. Çünkü bizim ekonomimiz planlı değildir. ‘2025’te ekonomik, sosyal olarak şuraya gideceğiz’ diye sosyo-ekonomik planımız yok. Günlük, el yordamıyla ekonomik politikalar yaparız ve bunlara uymaya çalışırız. 18 ay sonra o iktidar gider, başka iktidar gelir o kendine göre başka program yapar. Yani projesini bitirmesini, neticelendirmesini, başlamaya bile yetiştiremez. O gider başka bir tane daha gelir. Böyle böyle gideriz. Geçen hafta Ekonomi Bakanlığı tarafından ekonomik örgütlere bir sunum yapıldı. 2035’i hedefleyen bir ekonomik vizyon çalışması ve bir ekonomik kalkınma planı. Hepimizin sahip çıkacağı, katkı koyacağı bir plan… Aslında yapılması gereken buydu. Eskiden beri olması gereken buydu.
“Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece bütün sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe de sıkıntı yaşamaya gebeyiz. Neden? Çünkü Kıbrıs sorunu içinde bulunduğumuz yatırım iklimini olumlu ya da olumsuz etkiler. Sürekli inişli, çıkışlıdır. Biz de o dalgalanmalardan çok büyük etki alırız.”
Şimdi bu plansızlık içerisinde inşaat nasıl gider, nereye gider sorarsanız, vallahi cevaplamakta zorlanırım. Çünkü şans eseri gideriz. Sağlıklı bir şekilde bir yere gittiğimiz yok. Örneğin 2007-2008’de başımıza gelenler var. Orams davası neticelenince biz paldır, küldür gittik. Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece bütün sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe de sıkıntı yaşamaya gebeyiz. Neden? Çünkü Kıbrıs sorunu içinde bulunduğumuz yatırım iklimini olumlu ya da olumsuz etkiler. Sürekli inişli, çıkışlıdır. Biz de o dalgalanmalardan çok büyük etki alırız. Kıbrıs sorunu devam ettiği sürece bu varolacak.
“Belli bir miktar yabancının planlı bir şekilde ülkeye gelmesini, emekliliğini burada geçirmesini hedeflemeliyiz”
- YENİDÜZEN: Gerçek şu ki Kıbrıs sorunu yıllardır çözülmüyor, 2035 vizyonuna da daha çok var. Şuan ne yapılabilir?
- Cafer GÜRCAFER: Aslında yapılması gerekenler basittir. Bunları yapmak da çok zor değil. Madem bu gerçekler var, biz ona rağmen yapılabilecekleri en iyi şekilde yapmamız gerekir. Mesela bizim bir projemiz var. Doğru yanlış tartışılır. Ülkemizde belli bir miktar yabancının planlı bir şekilde çekim merkezleri oluşturarak, ülkeye gelmesini, emekliliğini burada geçirmesini hedefleyen bir proje. Bana sorarsanız toplumsal ve demografik yapımın da bundan olumsuz etkilenmemesi için demokrasisi en gelişmiş ülkeleri, ekonomik düzeyi en gelişmiş ülkeleri hedef olarak seçelim. Buralardaki emekliler bizim ülkemize gelir ve 40-50 bin kişi gibi emekliyi biz kendi ülkemize serpiştirirsek, çok ciddi ekonomik gelir elde ederiz.
“Ülke olarak, çözüm üretme yeteneğimizi yitirdik. Üzerimizde ölü toprağı var. Demoralize olmuş bir toplum var.”
50 bin yerleşik yabancı olsa 1.5 milyar Euro’dur. Bu çok büyük bir rakamdır. Bunun için bir konut stratejisi yapmalıyız. İmar planlarını tamamlamalıyız, imar planları çerçevesinde alt ölçek planlarını yapmalıyız. Çünkü o alt ölçek planları ülkedeki ekonomik planlamayı yapar. Mağusa’da imar planı yaptınız ama Mağusa’nın X mahallesini mahalle bazında ele alırsınız. Bu mahallenin neye ihtiyacı var? Bir berbere ihtiyacı varsa bir berber konur, 11 tane berber girmez. Çantasını alıp da her isteyen her istediği yere berber dükkanı açmaz. Bu hem bize ekonomiyi sağlam bir zemine oturtur, hem de demografik yapıyı güvenli bir zeminde tutar. Konut stratejisi dediğim de bununla alakalıdır. Yapmamız gereken çok şey var. Ama biz ülke olarak, çözüm üretme yeteneğimizi yitirdik. Üzerimizde ölü toprağı var. Demoralize olmuş bir toplum var. Bütün kurumların çözüm üretme yeteneği çok zayıfladı. Bir şeyler yapmamız gerekir. Çünkü bu bizim toplumsal varlığımızı da çok olumsuz etkiler. Bu ruh halinden kurtulamazsak, bir şeyin sonudur ve çok tehlikelidir. En basit yansıması bunun nedir bilir misiniz? Göç. Her evde yeni kuşak kaçmayı düşünür. Bu aslında bizim açımızdan toplumsal yok oluş sürecidir. Bu ülkeye, topluma duyarlı olan herkes bence bir şeyler yapmalı. Harekete geçmelidir. Bunu başarabilmemiz için de yapmamız gereken şudur; atılan adımları veya çabaları acımasızca eleştirmekten, küçümsemekten vazgeçmeliyiz. ‘Karınca orman yangınını söndürmek için bir damla su almış, yola çıkmış. Eleştirilmiş, o da demiş ki; önemli olan ben safımı belirledim.’ Bence öyle davranmalıyız. Yapabileceğimiz çok şey var. Ama yapabileceklerimizi yapma hususunda da zorlandığımız nokta kendimizi aşmaktır. Çünkü yine kendimiz zorluk çıkarıyoruz.
- YENİDÜZEN: Her şey olumsuz, siyasi ve umutsuz mu?
- Cafer GÜRCAFER: Çok olumsuzluk yaşadık, çok yanlış yönlendirildik. Bölünmelerden beslenenlere çok hizmet ettik. Yani toplumun kutuplaşmasından, düşmanlaşmasından beslenen insanlara senelerce hizmet ettik. Birileri bu bölünmelerden beslendi. Büyük başarısızlıklar yaşadık. Bu başarısızlıklar toplumun demoralize olmasına hakim oldu. Ama diğer taraftan da yapılabileceklere baktığım zaman çok umutlanırım. Çünkü yapılabilecek şeyler vardır. Biz bunu başarabiliriz. Birkaç güzel proje ile kastım bina dikilmesi değil, ekonomik getirisi olabilecek birkaç tane özel güzel projeyi hayata geçirip, biz kendi ekonomik özgürlüğümüzü de kazanabiliriz.
“‘Buy to rent’ modelini geliştirelim. Bu nedir? Siz alırsınız, yılda bir kez gelir, kalırsınız. Ama 11 ayı da kendi ülkenizde kiralarsınız. Böylece benim ülkeme turist gelir.”
Bizim kurum olarak üzerinde çalıştığımız projeler var. Diğer ekonomik örgütlerle paylaştığımız projeler var. Birlikte çalıştığımız projeler var. Bunlar ekonomik olarak bizim gelirimizi artırabilir. Örneğin; 50 bin konuta kadar ‘buy to rent’ modelini geliştirelim. Bu nedir? Siz alırsınız, yılda bir kez gelir, kalırsınız. Ama 11 ayı da kendi ülkenizde kiralarsınız. Böylece benim ülkeme turist gelir. Peki ben para harcıyor muyum turistin gelmesi için? Hayır. Bu bir modeldir. Bu tür modelde gelecek olan turistin ekonomiye katkısı yüksektir. Böyle bir projede 1 milyar dolara yakın gelir elde edilir. Artı her yıl 2 milyon turist gelir. Bu projeleri hayata geçirmek zor değil, inanmak, çaba sarf etmek gerekir. Ama bu projeyi ürettiğiniz zaman bakarsınız ki o demoralize olmuş toplum başlamasından bile o kadar bir negatif yaklaşır ki siz o çabayı sarf etmekten vazgeçersiniz. Veya turizmle, yükseköğretimle ilgili yapılabilecek bir sürü şey var. Ama sanki toplum kendini bıraktı. Bu bırakmışlığı kabullenmemek gerekir. Özeleştirimizi yapalım, çocuklarımıza doğru bir gelecek bırakamadık. Eğer bırakırsak felaketi bırakmış olacağız. Hiç olmazsa kendi özeleştirimizi yapıp, bütün düşmanlıklarımızı, farklılıklarımızı bir kenara koyup da bir son hamle deyip mutsuz da olsak ülkemiz ve çocuklarımız için doğruları yapmamız gerekir.
“Tüketicileri koruyan bir sistem geliştiriyoruz. Garanti Sigorta Fonu… Bu fonu oluşturup, bizim üyelerimizden konut alan insanlara güvence vereceğiz. Bunu Ocak-Şubat ayında devreye sokacağız.”
“Garanti sigorta fonu oluşacak”
- YENİDÜZEN: Girne’de yaşanan olayların ardından siz birlik olarak tedbirler aldınız mı?
- Cafer GÜRCAFER: Biz siyasi gelişmelerden çok sarsılırız. Neden biz tanınmış ülke değiliz. Dolayısıyla bizim önlemlerimizi de herkes 1 alırken biz 21 alırız. Bundan dolayı da tüketicileri koruyan bir sistem geliştiriyoruz. Garanti Sigorta Fonu… Bu fonu oluşturup, bizim üyelerimizden konut alan insanlara güvence vereceğiz. Bunu Ocak-Şubat ayında devreye sokacağız. Ama özetle; Müteahhitler Birliği’nin üyesi olan birinden siz konut aldığınız zaman kefili Müteahhitler Birliği olacak. Dolayısıyla o evin biteceğine, tapusunun verileceğine dair kurum kefil olacak.
Bunu biz tüketiciye verirken, çok ciddi kriterler de müteahhitlere getireceğiz. Finansal, yapısından, teknik elemanlarına kadar... İsteyen istediği büyüklükte proje yapmayacak. Yapacak ama bizden güvence almayacak. Bizim onaylamadığımız bir projeden siz gidip ev alırsanız, Müteahhitler Birliği güvence vermeyecek. Dolayısıyla o da satamayacak. Yani bunlar birbirine bağlıdır.
Bunu da Girne’deki olaylar oldu diye başlatmadık. Bunun farkındaydık. Yabancı pazarımızı da geliştirmek adına bunu yapmalıyız.
- YENİDÜZEN: İnşaat sektörü üzerinde kara para aklandığı iddiaları da konuşuluyor. Sizce durum nedir?
- Cafer GÜRCAFER: Sapla samanı karıştırmayalım. İsveç’ten emekli bir yazar gelir benden bir ev alır. Parasını nerden getirir ben bilmem. Ben o insanla ilgili, yetkili makamlara müracaat ederim, bu insan ev almak ister. Benim güvenlik birimlerim gider onu araştırır ve ‘evet verilebilir ya da satamazsanız’ der. O yüzden bunun sorgusunu yapacak olan devlettir, mali polistir. Ama inşaatlar üzerinden üyelerimiz arasında yap sat yapanların hemen hemen hepsi kimlerin ne sıkıntılar içerisinde olduğunu bilinir. Bunun dışında ülkede başka birileri vardır, yabancı sermaye vardır, gelir da inşaat yapar da parasını aklarsa onu bilemem. Ama inşaat sektörü para aklamak için uygun bir sektördür. Bunun yanında diğer sektörlerde uygun. İnşaat sektörüne çok kısa zamanda çok büyük paralar harcayabilirsiniz. Ama bu demek değildir kara para aklanır. Ben görmedim, ha gelse de bana teklif etse reddeder miydim? Bu sıkıntının parasızlığın içerisinde bilemem. Casino ve bet ofisleri para aklamak için uygun sektör ve zeminlerdir. Buralarda para aklanmasına göz yumulmuş olması veya yeterince sorgulanmaması bu ülkede doğru düzgün casinoculuk yapan insanların da adını kirletti. Bet işini doğru düzgün, izinli yapan firmaların adını da kirletti. Dolayısıyla inşaat sektörüne de bu çamur sıçradı. Burada mali polise büyük görev düşer. Mali polis bunu halk arasında tartışılır noktada bırakmaması lazım. Bu işi alacaksın, inceleyeceksin çıkacaksın kamuoyu ile paylaşacaksın. Temizleri de söyleyeceksin, yapanı da. Bunu söylemediğin zaman halk bunu sorgulamaya devam eder. Bizim eksikliğimiz sanırım bu noktadadır.