1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kaç kişi yaşıyor bu evde?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kaç kişi yaşıyor bu evde?

A+A-

Kaç kişi yaşıyor bu evde?


Ne ayıp?
Bilmiyoruz.
Bir “ev”de yaşıyoruz ama bilmiyoruz.
- “Kaç kişi yaşıyor bu evde?”
Bir “aileyiz” diyoruz ama bilmiyoruz.
- “En son kaç olmuştuk?”

Kapı ağzına kadar açık!
Pencereler karşılıklı delik, “ceryan” yapıyor!
“Hopppp, birisi kapatsın şu kapıyı artık, hasta oluyoruz.”

Sofrayı kuracağız, kaç tabak yemek koyacağız?
Tuvalete kaç tomar kağıt alacağız?
- “Sabun bitti sabun!”
Nereye park edecek, nasıl nefeslenecek, hangi arada birbirimize yetişeceğiz?


Bir ev ama gireni, çıkanı, kaçanı, tutanı belli değil.
Kimin yaşadığı muamma, kaç kişinin olduğu sır, her kafadan başka bir ses çıkıyor.
Siz “komşu” olsanız, böylesi bir ev için ne dersiniz?

Kral dairesinde kimin oturduğu ya da kaptanın kim olduğu fark etmiyor.
Gemi dolmuşsa eğer…
Ve hatta taşmaya başlamışsa…
“Batıyor” (!)


- “Maaşlar ödendi mi maaşlar.”
- “Bak da layk yapın benim paylaşımı.”
- “Akşam kaç para verdiniz be meyhanede?”
- “Şimdi yani bu hükümet düşersa, Türkiye para yollaycak yoksa gene yollamaycak.”



Neyisa!

nufus_kalabalik.jpg
 



Elde avuçta olan nüfus verileri!


Bir zamanlar, bir bakanımız, adanın kuzeyinde izlenen nüfus siyasetini “toprağa insan ekmek” diye tanımlamıştı.
Şimdi de adeta “federal Kıbrıs” için “rezervasyon” çabası var.
Sayıyı eşitlemek istiyoruz.
İnsan ekmeyi sürdürüyoruz da tarla kusmaya başladı!
Dışişleri Bakanı diyor ya, “Bunun pazarlığı olmaz, kime yurttaşlık vermişsek, Kıbrıslı Rum liderliği bunu kabul etmek zorundadır.”
Anlaşılmayan şu:
Kıbrıslı Türkler kabul etmiyor artık bu durumu!

Peki hangi rakamlar var?
---

  •  2011 Nüfus Sayımı’na göre sürekli ikamet eden nüfusumuz: 286 bin 257.
  • 2011 Nüfus Sayımı’na göre sürekli ikamet eden KKTC yurttaşı sayısı: 190 bin 494.
  • Başbakan Yardımcısı Özersay’a göre 2019’da KKTC yurttaşı sayısı: 351 bin.
  • “Bu rakamın 61 bini yurt dışında” diyor, böylece ikamet eden yurttaş sayısı: 290 bin.


İlk soru!
Nüfus sayımında 190 bin 494 olan “sürekli ikamet eden yurttaş” sayısı 290 bine yükselmişse eğer…
8-10 yılda 100 bin kişi mi arttık?

  • Dünyanın Kıbrıslı Türkler adına tanıdığı lider Akıncı’ya göre İçişleri Bakanı’nın 3.5 sene önce kendisine verdiği KKTC yurttaşı sayısı: 220.000
  • Şimdiki İçişleri Bakanlığı’nın bir-iki hafta önce kendine verdiği rakam, -ki Akıncı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kimliği olanların sayısı diyor- 343.000
  • “Bu durumda vatandaş sayımız 3 buçuk yılda 130 bin arttı” diyor!


İkinci soru!
En tepedeki insana dahi kimse nüfusu anlatmıyor mu?

  • 2018 için NÜFUS rakamı 372 bin 486. (Devlet Planlama Örgütü’nden bizzat kendim aldım. Bu rakam yurttaşları değil nüfusu ön görüyor, yani, işçiler ve öğrenciler de dahil.)
  • 100 bin öğrenci olduğu söyleniyor, 50 bin yabancı işçi… 150 bini çıkınca, bu durumda yurttaş nüfusu 220.000  gibi olmalı!


Üçüncü soru!
Devlet Planlama Örgütü de mi bilmiyor?


Kim biliyor?!
 
 


 

Bir mahkeme, iki dava ve eğitim

Genç bir öğretmen, bir grup öğrencisiyle birlikte mahkemeye gider.
O gün iki ayrı dava izlenecektir.

İlki: Lefkoşa’da, Ledra Palace’ta bir kundaklama davası.
İddia: Sigortadan para almak için mal sahibi kendi barını yaktı.
Olayın asıl dramatik yanı bambaşka!
Bar sahibi “kundakçı” olarak yakın arkadaşı ile işbirliği yapar.
O yakın arkadaşın kız arkadaşı da barın üst katında yaşamaktadır.
“O akşam orada olmayacaktı” diye bilir.
Ama…
O yangının ardından…
O barda bir kadın cesedi bulunur.


İkinci dava: Kıbrıslı eşcinsel bir çift, bir çocuğu evlatlık edinir.
Çocuğun verilmesi sırasında bir de “şahit” vardır.
Derken…
Hem çift kayboluyor ortadan hem de çocuk…
Mahkeme o şahidi dinler.

Bu iki davayı oğlumdan öğreniyorum.
O mu nereden biliyor?
Dersten!

Çünkü, The American Academy Nicosia’daki  Din Dersi öğretmenleri, onları, mahkemeye götürüyor.
Şimdi bu davaları tartışıyorlar.

Dünyada yeni eğitim anlayışları üzerinden ahkam kesecek değilim, çünkü uzmanlık alanım değil ve yeterince bilmiyorum.
Ama doğrusu, yaşayarak ve gözlemleyerek, sorgulayarak ve tartışarak öğrenmenin, hayata doğrudan dokunmanın çok daha önemli olduğuna inanıyorum.
Yoksa “ezberlenmiş” bilgiler için zaten internet iyi bir kaynak yaratıyor.

Din dersleri güneyde mecburi.
Güneydeki eğitim sisteminin bence en önemli zaafı bu.
Ama derslerin içeriğine dair de böylesi bir yaklaşım var.
Bilemiyorum, eğitimciler ne diyor?

 


eylem_ogrenci.jpg


Geçtiğimiz Cuma Hindistan, Nepal, Güney Kore, Avustralya, Fransa, Almanya, İspanya, İskoçya, Türkiye, İngiltere, Kıbrıs'ta öğrenciler “iklim değişikliğine karşı eylem günü”nde sokağa çıktılar. Aynı anda, aynı saate! Merak ettim, adanın kuzeyinde, kimsenin mi haberi olmuyor, böylesi evrensel gailelerden…
 
Bu yazı toplam 2800 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar