"Kadın cinayetlerine gözünüzü kapayamazsınız!"
Bir gün arayla işlenen ve toplumda şok etkisi yaratan kadın cinayetleri ile ilgili CTP Kadın Örgütü ve Feminist Atölye basın açıklaması yaparak hükümeti göreve çağırdı.
Bir gün arayla işlenen ve toplumda şok etkisi yaratan kadın cinayetleri ile ilgili CTP Kadın Örgütü ve Feminist Atölye basın açıklaması yaparak hükümeti göreve çağırdı.
CTP Kadın Örgütü: Hükümet kadın cinayetlerine gözünü kapayamaz!
Birçok uygar devlet, kadına yönelik şiddeti insan hakkı ihlali olarak kabul etmekte, şiddeti önlemek adına yasaları düzenlemekte, uygulayıcı ve denetleyici sorumluluğu doğrudan alarak, sosyal devlet anlayışının önemli bir tamamlayıcısı olarak görmektedir.
Bir kadın sokak ortasında kocası tarafından katledilirken, bir çocuk cinsel istismara uğrarken, bir kadın şiddetin her türlüsüne maruz kalırken, bir insan tacize, tecavüze uğrarken veya öldürülürken, toplum iyileşemeyecek yaralar alıyor. Şiddet bütünüyle bakıldığında ciddi bir sosyolojik olgudur. Yaşamın her alanına yansıyarak, toplumsal huzuru ortadan kaldıracak neticeler doğurur.
Bir gün arayla yaşanan iki kadın cinayeti bizlere şiddetin soğuk yüzünü, yeniden bir kadın bedeni üzerinden göstermiştir. Caydırıcı cezalar şiddetin son bulması için yeterli bir önlem değildir. Şiddete karşı mücadele ve şiddeti ortaya kaldırmaya yönelik çalışmalar, temel eğitimden başlamalı ve günlük yaşantımızı içine alan hakların yeniden düzenlenmesini içeren geniş ve kapsamlı bir çalışma olmalıdır. Bu nedenle daha önce üzerinde çalışılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi ve buna bağlı kadın sığınma evleri hükümetin ivedelikle üzerinde durması gereken konular arasında olmalıdır.
Cumhuriyetçi Türk Partisi Kadın Örgütü olarak şiddete maruz kalmış, öldürülmeye teşebbüs edilen ve öldürülen tüm kadın arkadaşlarımız için üzgün olduğumuzu belirtir, bunun ötesinde yazacaklarımızdan öte sorumluluk almamız gerektiğini bir kez daha yineleriz. Hükümetin her konuda olduğu gibi sosyal devlet noktasında da yetersiz kaldığı farkındalığıyla, şiddetten kaçmak, korunmak isteyen kadınların sığınabileceği, çocuklarını koruyabileceği bir kamu düzenlemesinin yıllardır oluşturulmaması kabul edilemezdir. Önlem alınmadığı, gerekli kamu çalışmaları yürütülmediği takdirde şiddeti önlemek mümkün olmayacak, huzurumuz sekteye uğrayacak ve böylelikle toplumsal uyumumuz zarar görecektir.
Dün Mağusa'da bugün Lefkoşa’da işlenen kadın cinayetlerine gözümüzü kapadığımız, kulağımızı tıkadığımız, ağzımızı mühürlediğimiz, hesap sormadığımız her gün bireysel sorumluluğumuz artacak, şiddet normalleşen bir olgu haline dönüşerek içinden çıkalamayacak bir duruma gelecek ve bizler de kendimizden biraz daha eksilmiş olacağız.
Feminist Atölye: Hayatlarımız, sizin elinize bırakılacak kadar ucuz değil!
16 yılda en az 31 kadın cinayeti, geçtiğimiz son 2 günde ise 2 kadın cinayeti yaşandı. Şiddet her yerde! Okulda, üniversitede, evde, iş yerinde, sokakta... Katiller her yerde! Okulda, iş yerinde, evde, sokakta! Katiller aramızda!
Geçmişten bu güne yaşanan kadın cinayetlerine dair bir açıklama yapma gereği bile duymayan, yıllardır süren ısrarlarımıza, taleplerimize rağmen önlem almaktan, kadına yönelik şiddetle ilgili, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına dair adım atmayanlar kızkardeşlerimizin katili!
Kadın cinayetlerinin yaşanıyor olması, cinsiyetler arası eşitsizliğin ve adaletsizliğin en açık göstergesidir. Bu eşitsizlik ortadan kaldırılmadığı sürece, erkek şiddeti katlanarak devam edecek. Toplumsal cinsiyet rolleri gereği, kadın bedeni erkek denetiminde bir obje olarak değerlendiriliyor. Bununla birlikte “namus” kavramının yine kadınlar üzerinden okunuyor olması, erk iktidarını hem özel hem de kamusal alanda artırıyor ve şiddeti meşrulaştırıyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri sorgulanmadığı ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için adımlar atılmadığı sürece “yürekleri parçalayan” erkek şiddeti haberleri duymaya devam edeceğiz.
Güvenlik dediğimiz şey, üzerinde yaşadığımız toprak parçasının metre karesi ile veya asker sayisı ile alakalı değil, en temel yaşam hakkımızı sağlayabilme ile ilgilidir. Bir devlet bireylerin ve özellikle de doğumdan itibaren eşitsizliklerle yaşamaya çalışan kadınların yaşam hakkını garanti altına alamayacaksa, aslında orada bir devlet yoktur.
Seçilmişler yurt dışı gezi masraflarını devlet bütçesinden karşılıyıp, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için herhangi bir çalışma yapmıyorlarsa kendi menfaatlerinden başka birşey düşünmüyorlardır.
Taleplerimizi bıkmadan, usanmadan ve ısrarla yinelemeye devam ediyoruz. Her bölgeye sığınma evi, şiddet önleme merkezleri ve en önemlisi de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
Her geçen gün daha sık duymaya başladığımız erkek şiddeti haberlerine alışmayacağız! Yasımızı isyana çevirip en temel hak olan yaşam hakkımız için mücadeleye devam edeceğiz.
Hayatlarımız, sizin elinize bırakılacak kadar ucuz değil!