1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kadın Milletvekilleri: Dünya ve KKTC
Kadın Milletvekilleri: Dünya ve KKTC

Kadın Milletvekilleri: Dünya ve KKTC

Kadın Milletvekilleri: Dünya ve KKTC

A+A-

 


Şevki Kıralp
[email protected]


KKTC yeni hükümetine kavuştu. Milletvekili sayısını arttırma noktasında en başarılı olan iki parti, CTP ve DP koalisyon ortağı olarak göreve geldiler. Hem yeni hükümetten, hem yeni meclisten beklentiler büyüktür. Yazıma, yeni hükümete ve yeni meclise başarılar dilemekle başlamak istiyorum. Bununla birlikte, seçim sonuçları çarpıcı bir gerçekliği gözler önüne sermiş oldu. Kıbrıs Türk yasama organı (meclis) 50 vekilden oluşmaktadır. Bu vekillerin içerisindeki kadın sayısı sadece 4’tür. UBP Hükümeti’nin güvensizlik önergesiyle düşürülmesinden 28 Temmuz erken seçimlerinin oluşturduğu yeni hükümetin iş başına gelmesine kadar, KKTC’nin yürütme erki (hükümet), bir kadın vekilin liderliğinde çalıştırılmıştır. Sayın Sibel Siber, Kıbrıs Türk toplumunun yürütme mekanizmasına geçici bir süreliğine de olsa liderlik etmiştir. Görevi geçici olmasına rağmen, Sayın Siber’in liderliği halkta sempati toplamış ve kendisi seçimlerde en çok oy alan aday olmuştur.

Meclisteki yemin töreninde Sayın Doğuş Derya, yemin metnini değiştirerek kendisinin milletvekilliğinden anladığının “her türlü ayrımcılığa karşı” mücadele etmek olduğunu dile getirerek, kısa süreli bir tartışmaya yol açmakla birlikte toplumda gözle görülür bir destek de bularak siyaset gündemine yerleşmiştir. Bununla birlikte, Sayın Fazilet Özdenefe ve Sayın İzlem Gürçağ’ın meclise girmeleri de olumlu gelişmeler olmuştur. Fakat milletvekillerinin sadece %8’inin kadın olması ve kabinede kadın bakan bulunmaması, entelektüel çevrelerde kadın milletvekili sayısını bir tartışma konusu haline getirmiştir. Sayın Siber’in Meclis Başkanlığı’na aday gösterilmesi (yazıyı kaleme aldığım tarih itibariyle Meclis Başkanlık Divanı henüz toplanmamıştır ve Sayın Siber’in Meclis Başkanlığının 4 Eylül Çarşamba günü onaylanması beklenmektedir) haricinde siyasal erkin üst makamlarında kadın mevcudiyeti sönük kalmıştır. Bu noktada kadın milletvekili sayımızdaki azlığın bir memnuniyetsizlik yarattığı ortada olup, konuya yönelik iki genel yaklaşımın varlığı saptanabilir. Bir yaklaşım’a göre “her şey bitti, bu mu kaldı?” görüşü ağırlıktayken, diğer yaklaşım “kadın milletvekili sayımız neden bu kadar az?” sorusuna cevap arama noktasındadır. 

Sistematik ve sosyo-kültürel bazı etkenler, kadınların siyasete ve yasama-yürütme mekanizmalarına katılımını ciddi oranda etkilemektedir. Kadın milletvekilleri Protestan toplumlarda fazla iken, onları açık ara bir fark ile Katolikler izlemekte, Ortodoks ve Müslüman toplumlarda ise kadın milletvekili sayısı Katoliklerden de daha az olmaktadır. Dünya çapında tanınan Siyaset Bilimci Pippa Norris; Katolik, Ortodoks ve Müslüman toplumlarda kadın milletvekili sayısının az olmasını bu toplumlardaki ataerkil ağırlıklı sosyal yargılara ve toplumsal kimlik inşasına bağlamaktadır.  Norris’e göre, toplumsal kimlik inşası ne kadar az ataerkil ağırlıkta olursa, kadınlar ne kadar fazla mobilize olursa ve siyasal sistem kadınların önünü ne kadar elverişli biçimde açarsa, kadın milletvekili sayısı o kadar artar . Fakat kadın milletvekili sayısının fazla olması, bir devleti tek başına ileri demokrasiye taşıyamaz. Örneğin, dünyada en çok kadın milletvekiline sahip devlet olan, %56,3’lük kadın milletvekili oranına sahip Ruanda’yı , dünyanın en demokratik devleti olarak nitelendirmek doğru olmaz.

Ancak burada yine altı çizilmelidir ki, bazen ileri demokrasi bile kadınları siyasal erke erkeklere yakın bir oranda yerleştirmeye yetmemektedir. Dünyanın en eski ve en demokratik devletlerinden olan ABD’ne, tarihinde bir tek kadın başkanlık etmemiştir. Aynı şekilde, yine gelişmiş bir demokrasiye sahip olan ve hatırı sayılır bir süre boyunca “demir bayan” olarak bilinen Margaret Thatcher Başbakanlığında yönetilmiş Birleşik Krallıkta bile, kadın milletvekili sayısının dudak uçuklatacak kadar yüksek olduğu iddia edilemez.  Bu nedenle, henüz 40 yıla yakın bir geçmişi olan Kıbrıs Türk Demokrasisi’ni yerden yere vurmadan değerlendirmek ve yargılamak gereklidir.  Bununla birlikte, KKTC’de %8 olan kadın milletvekili oranı, Inter-Parliamentary Union verileri doğrultusunda Dünya ortalamasında %20,9 iken , Birleşik Krallık Avam Kamarası’nda %22,5, Küba’da %48,9, İsveç’te %44,7, Gürcistan’da % 12,0, Türkiye’de %14,2, Güney Kıbrıs’ta %10,7,  Yunanistan’da %21,0 ve Kuveyt’te %6,2 oranındadır .

İsveç, Norveç ve Finlandiya’da, 1970’li yıllardan beri, kadın ve erkeğin sosyal ve ekonomik eşitliği siyasal alana da yansımaktaydı. Bu ülkelerde kadın milletvekili sayısı, genel olarak meclis oranının %40’ına yakın ya da daha fazla olmaktadır. Her şeyin başında, İskandinav ülkelerinde sosyal ve kültürel dinamikler, kadınların siyasete katılımını teşvik edebilmek için pek çok dönüşüme ön ayak olmuşlardır. Bu ülkelerde, yükümlülük getiren her hangi bir yasal düzenlemeye gerek olmaksızın, partiler adaylarının yarıya yakınını kadınlardan oluşturmaya gönüllü davranmışlardır. Seçim süreçlerinde pek çok kez “kadınlara oy verin” kampanyaları düzenlenmiştir.  Bunun yanında, İskandinav ülkelerinde kadınlar da siyasal erke katılmak noktasında etkin ve istekli biçimde örgütlenmektedirler . Bazı ülkelerde ise, kadın milletvekili sayısının artması yasal düzenlemelerle sağlanmıştır. Örneğin Belçika’da 1994 yılında aday listelerinin %65’inden fazlasının aynı cinsiyetten oluşmasını engelleyen bir yasa çıkarılmış, 1999 yılında ülkedeki kadın milletvekili oranı %18,5’ten %23,3’e çıkmıştır. 2000’li yıllarda ise, aday listelerinin ilk iki ve ilk üç sırasının aynı cinsiyetten oluşmaması yönünde yasalar çıkaran Belçika, kadın milletvekili sayısını %35,3’e çıkarmıştır . Günümüzde İsveç %44,7, Norveç %39,6, Finlandiya % 42,5 ve Belçika Temsilciler Meclisi’nde %38,0, Senato’da ise %40,8 oranlarındaki kadın milletvekilleriyle üst sıralarda yer almaktadırlar .

Pekiyi, Kıbrıs Türk toplumunda kadın milletvekili sayısının az olmasının ardında ne gibi sebepler aranabilir? Kıbrıs Türk partilerinin kadın kolları, özellikle seçim dönemlerinde partileri için canla başla çalışmakta ve partilerine önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Ancak, kadın milletvekili sayımız düşüktür ve bu aday listelerindeki kadın sayısının azlığı, kadınların seçilebilecek sıralara konmaması ve kadınların siyasal erke talip olma noktasında yeterince etkin biçimde hareket etmemeleriyle ilişkilidir. Yani siyasal sistemimiz ve siyasal kültürümüz kadın milletvekili sayısının artmasına fazla elverişli değildir. Bunun yanında, milli kimlik oluşumunda “analığın” rolünü inceleyen Patrizia Albanese’e göre, kimliği Milliyetçilik eksenli savaş ve çatışmalar doğrultusunda şekillenen toplumlarda, erkeğe halkını koruyan savaşçı, kadına ise halkının devamlılığını sürdüren anne rolleri biçilmektedir .  Kıbrıs’ın Rum ve Türk toplumlarında kadın milletvekili sayısının azlığında da, toplumların henüz 11 yıl süren etnik çatışmanın şokundan çıkamamış olmalarının buna benzer bir algıdan etkilenmiş olduğunu düşünmek yerinde bir yaklaşım olur. Çünkü Kıbrıs’ta siyasi tarih ne yazık ki etnik çatışma doğrultusunda şekillenmiştir, bu ister istemez toplumsal kimlik inşasını da etkilemiş ve kadınların siyasette yeterince etkin olamamasını tetiklemiştir. Bütün bu etkenler Kıbrıs Türk kadın milletvekili oranını dünya ortalamasının neredeyse 3 kat altında bırakmıştır. Acı bir gerçekliktir ki, “siyaset kadın işi değildir” yaklaşımı toplumumuzda sadece erkeklerin değil, kadınların da ciddi bir bölümü tarafından benimsenmektedir. Daha fazla kadının siyasette etkin olması ve daha fazla kadın milletvekilinin meclise girmesi için, partilere yasal kotalar dayatacak yasalar çıkarılabilir. Aday listelerinde üst sıralara daha fazla kadın yerleştirilmesini sağlayabilecek yasalar yapılabilir. Kadınlara oy verilmesini teşvik edici etkinlikler seçim kampanyalarında yoğunlaştırılabilir ve kadınların siyasete katılmasının “gereksiz” olmadığı, tam aksine, ileri demokrasinin bir aşaması olduğu insanlara aşılanarak daha teşvik edici yaklaşımlar sergilenebilir.  Fakat her şeyden önce, kadınların da yasama ve yürütme organlarına katılmak adına daha istekli ve etkin biçimde hareketlenmeleri gerekir. Sonuç olarak, dünya ortalamasının ezici bir biçimde altında kalan kadın milletvekili sayımız dikkate alınmalı ve bu sayının arttırılması için gerekli toplumsal, entelektüel ve siyasal adımlar atılmalıdır. Çünkü bu noktada dünya sıralamasının en alt sıralarında olduğumuz gerçeği oldukça acı ve çarpıcıdır.

 

 

*****

 

Norris, P. (2004) Electoral Engineering. Cambridge: Cambridge University Press. 

Inter-Parliamentary Union Web Sitesi: http://www.ipu.org/wmn-e/classif.htm

  Inter-Parliamentary Union Web Sitesi: http://www.ipu.org/wmn-e/world.htm

  Inter-Parliamentary Union Web Sitesi: http://www.ipu.org/wmn-e/classif.htm

  Friedenvall, L., Dablerup, G. and Skejeie, H. (2006) ‘The Nordic Countries: an incremental project’ in Dablerup, D.(ed.)Women, Quotas And Politics. London/Newyork: Routledge.

  Meier, P.2003 Gender quota in local politics: the Belgian case In Women’s Quotas in Urban Local Government: A Cross-national Comparison. New Delhi, 6 -7 February 2003

  Inter-Parliamentary Union Web Sitesi: http://www.ipu.org/wmn-e/classif.htm

  Albanese, P., 2006: Mothers of The Nation: Women, Families and Nationalism in Twentieth-Century Europe. Toronto: Toronto University Press.

Bu haber toplam 3747 defa okunmuştur
Gaile 230. Sayısı

Gaile 230. Sayısı